PABUÇ DÜŞÜNDÜ
PABUÇ DÜŞÜNDÜ
Evde geçirilen bir Pazar için fantezi…
“Nihayet babam beni bitirdi. Benim bir de ikiz kardeşim var onu daha önce bitirmişti, beni de bugün. İkimizi birbirimizden ayırmadı, yan yana diğer kardeşlerimizin yanına koydu. Aslında kardeşlerimiz bizden daha güzel, biz bir kere kara kuruyuz. Onların bazıları farklı renklerde ama kabul etmem gerekir ki çoğu kara kuru. Yok aslında kara da kuru olan biziz. Bizim burunlarımız küt ve çok kısa, hoş bizden kısa burunlu bir ikizler var ama onlardan bana ne, onlar için de üzülecek değilim herhalde.
“Ben kendi burnumu güzel burunlar gibi görmek isterdim. O güzel burunların bazıları çok sivri ve çok uzun, o kadarını da istemezdim doğrusu şöyle yüzünden daha yüksek, beli daha da incelen burunlar var en çok onları beğeniyorum. Babam burun konusunda bir türlü ölçüyü tutturamıyor. Bazı burunlar fazla kalın ve büyük, bazıları yumurta gibi hem yuvarlak hem yüksek. Bazıları köşeli. Bir kısmı ise var ama görülmüyor, sanki vücuda yapışık.
“İnsanlardan farklı olarak bizim burunlarımız popomuzda. Babam bazılarımızın popolarını tümüyle açık bırakarak burunları koyuyor. Bunların isimleri de farklı; onlara terlik pabuç diyor. Bir pabuç nasıl hem terlik olur hem pabuç anlamış değilim. Bazı kardeşlerimin popolarına bir bant koyuyor, geri kalanını açıkta bırakıyor. Hem bizim yüzlerimiz de farklı; kimimizin alınları sivri kimimizin alınları yuvarlak falan. Ama en kötüsü bazılarımızın alınları delik. Oradan bütün içleri gözüküyor. Öyle olmak hiç istemezdim.
“Babamın ikizleri birebir aynı gibi duruyor ama ben biliyorum o kadar da aynı değiliz. Örneğin kardeşimin sırtında bir tane çivi eksik. O çok şanslı. Çiviler çakılırken pabucun canı çok acıyor. Bir çivi çakıyor, güm, sanki içim daralıyor. Bir de elindeki çekici yüzümün dört bir tarafında vura, vura dolaştırmıyor mu o işte tam bir felaket. Bazen belimizin ortasını da dövüyor! Oysa biz kötü bir şey yapmıyoruz ki!
“Annem ben doğmadan çok önce ölmüş, besbelli, çünkü babamın giyim kuşamı pek kötü. Bir kere her gün eski bir pantolon, yıpranmış bir gömlek ve üzerine taktığı göğsünden dizlerinin altına kadar uzanan bir önlük giyiyor. Önlüğe vücudum dokunduğu zaman bir akrabama kavuşmuş gibi oluyorum. Benim yüzümle aynı kumaştan. Buna kumaş mı denir ne denir bilemedim, iyisi mi aynı malzeme diyeyim. Ama benim malzemem önlüğünkinden daha yumuşak.
“Biz pabuçların numaraları varmış. Ben doğum tarihimize göre numara verildiğini sanıyordum. Rafa konulduğumuzda ablalarımdan biri uzaktan işaret etti, “Siz 37 numarasınız çabuk gidersiniz.” Ben anlamadım, hem nereye gidecektik ki? “Yani biz babamızın 37ci çocukları mıyız?” diye sordum. İşte o zaman öğrendim numaramızın nasıl verildiğini, meğer büyüklüğümüze göre verilirmiş. Bizden sonra doğanlar bizden büyük, önce doğanlar bizden küçük olabiliyormuş. Çok tuhaf!
“Dükkânımıza kadınlar geliyor. Babam hop, ikizlerden birini alıyor, kadına uzatıyor. Benim içim bir fena oluyor, ikizlerin birbirinden ayrılacağını düşünüyor, ya bizim de başımıza böyle bir şey gelirse diye korkuyorum. Babam kadına pabucu giydiriyor. Kadının ayakları faraş gibi, ben böyle bir ayakta taşınmak istemezdim doğrusu. Kadın pabucu beğenirse babam ikizini raftan alıyor onu da giydiriyor. Kadın ikizi de beğenirse alıp gidiyor. Babam çok seviniyor. İnsan evlatlarından ayrıldı diye sevinir mi hiç?
“Biz kardeşimle şanslıyız; şimdiye kadar bizi beğenen olmadı diye sevinmeğe kalmadı bir sabah bir kız çocuğu ile yanında büyük bir kadın geldiler. Kız ona “anne” deyip duruyordu. Anne böyle bir şeymiş meğer. Benim annem olmadığına üzülmekten vazgeçtim.
“Beni ve kardeşimi beğenip aldılar. Kız çok mutlu oldu; pek sevindim bizle mutlu olduğuna göre bize çok iyi bakacak sanmıştım. Yanılmışım. Bir sefer annesinin bütün karşı çıkmalarına aldırmayıp kar yağarken bizleri giyip çıktı. Resmen donduk. Bir sefer de yağmurda, her yer vıcık, vıcık ıslakken yine bizimle sokağa çıktı, insan biraz özenir bari! Su birikintilerine falan girmez. Nerde, hiç aldırmadan şapa supa yürüdü valla boğulma tehlikesi atlattık. Eve geldiğimizde de çamur içindeydik, ama hiç sesimizi çıkarmadık. Ya dırdır dersek de bizi sokağa atarlarsa! Neyse ki atmadılar, aksine çamurlarımızı temizlediler, hem de ısınalım diye kalorifere dayadılar. Yok canım sizde; ne ısınması, kuruyalım diyeymiş meğer. Olsun biz bu arada ısındık ya. Isındık ısınmasına ama kötü bir şey geldi başımıza, hem sertleştik hem de biraz büzüştük, herkes zamanla büyür biz aksine küçülmüştük.
“Bizi aldılar babamıza götürdüler. Hasretle bize sarılacak sandık. Ne büyük düş kırıklığı, bizi yalnızca orada hazır bekleyen bir ayağa giydirdi bir de ayağın vidalarıyla oylayıp onu büyüttü. Sanki bütün organlarım gerilmişti.”
Pratik kakaolu krema tarifi: 2 kahve fincanı kakao, 4 kahve fincanı pudra şekeri, 2 yumurta, 100 gram çiğ krema.
Çiğ krema dışındaki bütün malzemeyi mikser ya da tel çırpıcıyla iyice çırpın. Sonra çiğ kremayı ekleyip kaşıkla karıştırın. İstediğiniz kek, pasta ya da meyvelerin üzerinde yiyebilirsiniz. Daha keyifli pazarlara…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.