Cüneyt Şaşmaz

Cüneyt Şaşmaz

Psikolojik Harp Kıskacında Bir Toplum ve/veya Yeni Nesil Algı Operasyonları mı?!

Bugün aslında dün'dü.

Öncelikle...
Haber şu:
Bu bağlamda diğer haber şu:
Yorum şu:
Ertuğrul Özkök, 20 Haziran 2025 tarihli yazısında Eda Taşpınar'ın bir tatil fotoğrafı üzerinden toplumsal hafızaya müdahale eden çarpıcı bir benzetmeye imza attı.
Deniz Gezmiş ve Abdullah Öcalan gibi Türkiye'nin tarihsel belleğinde tamamen farklı yerlerde duran iki ismi aynı düzlemde anarak, tartışmalı bir sosyolojik okuma sundu.
Hal böyleyken...
Bu benzetme, basit bir "sosyal gözlem" olmaktan çok daha fazlasıydı.
Deniz Gezmiş, anti-emperyalist gençlik hareketinin simgesiyken; Öcalan, silahlı şiddeti ve ayrılıkçı yapıyı temsil eden bir figür olarak Türkiye'nin siyasi tarihine damga vurmuş bir isim.
Nitekim...
İkisini aynı fotoğraf karesinde, üstelik bir popüler kültür simgesi üzerinden yan yana anmak, yalnızca tarihsel değil, etik ve toplumsal düzlemde de tartışmaya açıktır.
Bu bağlamda cevap'ını arayan soru şu:
Yazıda bu benzetme bilinçli mi yapılmıştır?!
Bu kapsamda bir diğer soru da şu:
Yoksa provokatif bir entelektüel deneme mi amaçlanmıştır?!
Demem o ki:
Bu sorular önemlidir.
Ancak daha önemlisi, bu tür yazıların kamuoyunun zihinsel haritasında nasıl izler bıraktığıdır.
Demem şu ki:
Özkök'ün yazısından yalnızca birkaç gün sonra bu kez Cengiz Çandar'ın kaleminden çıkan bir başka yazı, tartışmanın dozunu daha da artırdı.
Yani?!
Çandar, Abdullah Öcalan'ı Türk sol geleneğinden beslenen, İsrail karşıtı bir figür olarak çizmeye çalışırken, Öcalan'ın CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile görüşmek istediğini de dile getirdi?!
Nüans?!
Bu anlatım da bir diğer tarihsel bağlamı yeniden şekillendirme çabasına işaret ediyor.
Nitekim...
İki yazının zamanlaması, içeriği ve taşıdığı ortak zemin, toplumun belleğine dönük sistematik bir müdahaleyi düşündürüyor.
Hasılı:
Türkiye'de son yıllarda sıkça karşılaştığımız "yeni tarih yazımı" girişimleri, yalnızca akademi ya da siyasi söylemle sınırlı değil; medya, kültür ve popüler figürler üzerinden de yürütülüyor.
Başka?!
Bu yeni yaklaşım, soft power yani "yumuşak güç" araçlarıyla, daha görünmez ama daha derin etkiler yaratıyor.
Hülasa:
Bu noktada kamuoyuna düşen görev, bu tür yazıları yalnızca okurken değil, analiz ederken de dikkatli olmaktır.
Zira medya okuryazarlığı, günümüzde yalnızca bilgiye ulaşmak değil, ulaşılan bilginin ne amaçla sunulduğunu da sorgulamak anlamına geliyor.
Netice:
Kimse, özellikle de geçmişte yaşananların ağırlığını taşıyan halklar, hafızasını hafife alan manipülatif anlatılara karşı duyarsız kalmaz.
Bu toplum, tarihsel kırılmalarla yoğrulmuş bir bilinç taşır ve bu bilincin "yeniden inşa" edilmeye çalışıldığını fark ettiğinde tepki vermesini bilir.
Unutulmamalı.
Ezcümle:
Kolektif hafızayı yönlendirmek isteyen her girişim, aynı zamanda o toplumun direncini de test eder.
Türkiye toplumu bu testi geçmişte defalarca verdi.
Bugün de verecektir.
Cüneyt Şaşmaz

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.