Doğan Satmış
Rektör ataması ve Allah'ın emri: "Emanetleri ehline verin"
Boğaziçi Üniversitesi'ne Rektör olarak, üniversite içinden değil, başka bir üniversiteden ve AKP’li olduğu bilinen bir profesör tayin edildi. Boğaziçi’nin kendi öğretim üyeleri dururken, dışardan birini atamak zaten tuhaf. Ayrıca atanan kişinin akademik kariyerinden çok AKP üyeliği, bu partide siyaset yapma girişimleri ağır bastığı için tartışma bu yöne kaydı, Boğaziçililer "Kayyım rektör istemeyiz" diye ayağa kalktılar.
Atamayı destekleyenler ise Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü'nün 'Elitistler'den kurtarılıp fethedildiğini savundular. Gazeteci Hilal Kaplan, "Boğaziçi sadece elitistlerin değil milletindir" diye twit attı. Gazeteci Cem Küçük de "Anadolu insanının etkili konuma gelmesini istemiyorlar" dedi.
Oysa bu atamada, AKP'nin ve AKP'yi destekleyenlerin 2002'den beri kabullenmek istemedikleri bir gerçek var.
Bu iktidar tam 19 yıldır "İşi ehline değil, işi bizimkine verin" politikası sürdürüyor.
Bu istisnasız tüm kurumlarda, devlette, belediyelerde, şirketlerde, dışişlerinde, her yerde böyle; herhangi bir makamın başında tek 'aykırı ses' gösteremezsiniz.
İçinde bulunduğum medyadan örnek vereyim, "Dönüşüp, biat etmemiş"ler dışında ana akımdan tek gazeteci bırakılmadı, kalan muhalif yayın organları da ya susturuldular, ya da her gün cezalarla, davalarla boğuşuyorlar; Dışişleri'nin D'sinden anlamayanlar büyükelçi oldu; sporcular milyar dolarlık bankaların yönetimine girdi.
Atanan bu insanlar mesleklerini iyi yapsalar ve Türkiye'yi iyi bir yerlere taşısalar, bunda da sorun yok. Sonuçta 'İşin ehli' deyip geçebilirsiniz. Ama ülkenin geldiği nokta ortada. Uzmanlarına göre ekonomik olarak, bundan 20 yıl öncesinden geriye düşmüş durumdayız.
Yıllar önce Pakistan'ın bir Büyükelçisi o zaman çalıştığım Hürriyet Gazetesi'ni ziyaret etmişti. O yıllarda Afganistan'da Taliban rejimi hakimdi, okullar kapatılmış, kızların bırakın okula gitmeyi, evden çıkması yasaklanmış, televizyon izlemek bile suç haline getirilmişti. Sokakta yalnız yürüyen kadınlar dövülüyordu. Büyükelçiyle sohbet ederken, şu soruyu sordum:
"Sayın Büyükelçi, komşu ülkeniz Afganistan bu duruma nasıl düştü? Eskiden böyle değildi, gelecek vaat eden bir ülkeydi."
Şöyle yanıt vermişti:
"Siz bir ülkenin yönetimini bir gecede, o ülkenin en ücra köşesinde yaşayan, hiçbir eğitimi olmayan, hiçbir nosyonu, yani her hangi bir şey hakkında genel bilgisi bulunmayan insanlara verirseniz böyle olur."
Gerçekten de Afganistan'ı o yıllarda Afganistan'ı yöneten Talibanlar böyleydi. Eğitimi olmayan, nosyonu olmayan, hukuk, adalet, demokrasi nedir bilmeyen, ülkenin dağlık köylerinde yaşayan insanlar... Sonuçta Afganistan'ın geldiği durumu görüyorsunuz.
AKP'li arkadaşlar, kimseyi dinlemiyorlar, bu yazıya da "Bizden olmayan birinin hezeyanları" diyecekler.
Bu yüzden onların da saygı gösterdikleri dini örnekler verelim. İslamiyet’te “İşi ehline vermek” esastır.
Allah'ın emridir, Kuran'ı Kerim'de Nisa Suresi'nin 58'inci ayeti şöyle der:
"Allah size, mutlaka emanetleri ehil olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne kadar güzel öğütler veriyor! Şüphesiz Allah, her şeyi işitendir; her şeyi görendir."
(Prof. Bayraktar Bayraklı meali)
Ve Hz. Muhammed de, şöyle demiştir:
"Herhangi bir iş, görev ehil olmayana teslim edildiğinde kıyameti bekle."
Olaya lütfen biraz böyle bakın.
Ama ille de hala "İşin ehline verildiğine" inanıyorsanız, günahı da sizin boynunuza...