Elveda Tanık
SADECE KAYBETMEDİN!...
Kaybetmek, kaderin mi yoksa beceriksizliğin mi? Gerçekten bu sorunun cevabını samimi olarak verebilecek misin? Bir insan, bir şeyi başarmak için kendisi defalarca dener ama sonunda ne yapar eder kazanmayı başarır. Ama önce kendisi dener!
Sen ne yaptın? Ana muhalefet partisinin genel başkanı olmana rağmen, bundan önceki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ne kendin aday oldun ne de partinin içinden seçilebilecek bir aday göstermedin. Seçilemeyeceğini düşündüğünün için dışarıdan aday gösterdiysen o makamdan da ayrılman gerekmez miydi? Bu başarısızlık sadece cumhurbaşkanlığı seçimleri için değil diğer seçimler için de geçerlidir. Her seçimde milletvekili sayılarında önemli bir azalmanın olduğu bilinen bir gerçektir…
Önce, MHP ile ittifak ettin ve parti dışından Ekmeleddin İhsanoğlu’nu aday gösterdiniz ama seçimi kazanamadınız. Daha sonraki seçimde de Muharrem İnce’yi aday göstererek seçimleri kaybettin ama her kaybedişin doğal olarak bir suçlusu vardı. Mesela, mühürsüz oyların kabulü, trafoya kedinin girmesi, sistemin çökmesi, verinin genel merkeze gelmemesi gibi… Oysa bu sorunların giderilmesinde sorumluluğun yok muydu?
Kazanmak yerine sürekli seçim kaybederken, bu duruma ve dolayısıyla size muhalefet eden birçok partili ya ihraçla ya da istifayla partiden uzaklaştırıldı.
Her seçimde desteğini alabileceğini sandığın diğer parti liderleriyle ittifak ettin ama sonuç yine değişmedi ve dolayısıyla oy verenlere hayal kırıklığı yaşattın.
Hele bu son seçimde yaşattığın hayal kırıklığını önce ittifak yaptığın siyasi parti liderlerine yaşattın ve az kala ittifakın dağılmasına neden oluyordun. Diğer ittifak liderlerinin araya girmesiyle zar zor ittifakı bir arada tutmaya çalıştın.
Bu son seçimde, ittifakı genişleterek 6 siyasi parti liderleriyle bir araya geldiniz ve uzun zaman aday belirleme toplantıları yaptınız ama her toplantı sonunda heyecanla beklenen bir aday ismini açıklamadınız.
Bu belirsizlik karşısında yine insanlar sabırla bekledi ama ittifak ettiğiniz bazı siyasi parti liderlerinin itirazlarına bile kulak asmadan kendinizi Cumhurbaşkanı adayı olarak açıkladığında şaşkınlık içinde kaldılar. Bu durum karşısında önce ittifak dağıldı sonra da, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nun dâhil olmasıyla ittifak daha da genişlemiş olarak tekrar sağlandı.
İttifakı genişleterek seçilebileceğin rehavetine kapılıp, bahar gelecek, sana söz, emekliye 15.00 bin, mülakata, adam kayırmacılığa son gibi şeylerle meydanlarda boy gösterirken, rakip taraftarları seçilememen yönünde terör örgütleriyle ittifak ettiğini montaj kaset ve söylemlerle kara propaganda yürüteceklerini göz önüne alıp ona göre tedbir almalıydın!
İttifakı genişletmekle, seçim kazanılır mı sandın? Bütün devlet imkânlarını kullanan bir iktidar karşısında işin zordu ama imkânsız da değildi. Bu ülke insanlarının hassas olduğu konuları bilmeden seçim kazanman mümkün olamaz. Bu kadar adaletsizliğe, hukuksuzluğa, yolsuzluğa, yoksulluğa ve buna benzer birçok olumsuzluğa rağmen seçim kaybediyorsan bunun sorumlusu kim olabilir? Karşı tarafın bütün olumsuzluklarının üstünü örtecek şekilde, sizin terör örgütleriyle irtibat içinde olduğunuz yönündeki söylemleriyle seçmenleri etkilemeyi başararak seçimi kazanırken siz sadece seçim kaybetmekle kalmadığınız gibi beraber ittifak ettiklerine olan güvenin de zedelenmesine neden oldunuz…
Hala mücadeleye devam yerine, ne yapsam rakibimi yenemiyorum diye istifa etmekle daha faydalı bir karar vermiş olursunuz. Sizin dürüst olmanız, gerçekleri söylemeniz, insanları toparlamaya çalışmanız, bahar vadetmeniz, tedbir alamadığınız kara propaganda karşısında işe yaramıyor ve size oy veren insanları da dolayısıyla umutsuzluğa sürüklüyorsunuz…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.