Sebep Kur-Sonuç İlaç

Sebep Kur-Sonuç İlaç

Aşkım Tan'ın yeni yazısı...

Sağlık çalışanlarının, eczacı ve eczane teknisyenlerinin sıkça saldırıya uğradığı bu günlerde, üzerinde durulması gereken bir denklemin sorunları yaşanmaktadır.
Hekimin hastanın iyileşme sağlaması yani farmakolojik iyileşmesi için ilaç tedavisine gitmesi için yazdığı reçeteler ne yazık ki bir zamanların karşılıksız çekleri gibi karşılık bulmamaktadır.
Türkiye’de döviz kurundaki artış nedeniyle ciddi bir ilaç sıkıntısı yaşanmaktadır.

Cumhurbaşkanının kendi kendine ilan ettiği bir “ekonomik bağımsızlık savaşı” başlatması, para birimimizin türbülans yaşamasına neden oldu ve bu da doğal olarak birçok sektörü etkilediği gibi ilaç sektörünü de vurdu.

Sağlık Bakanlığı, eczaneler ve depoları denetleyerek soruna müdahale ettiğini duyursa da çözümsüzlükler silsilesi artarak devam etmektedir.

Paramızın değer kaybetmesinden dolayı bilhassa ithal edilen ilaçlara ulaşabilmek neredeyse imkansız bir hal aldı.
Sağlık Bakanlığı’nın, hükümet tarafından kabul edilen döviz kuruna dayalı olarak, Şubat ayında ilaçlar için “standart fiyat” belirlenmesine gidildi.
Bu yıl için belirlenen kura göre 1 Euro için 4,57 TL idi.
Oysa geçtiğimiz günlerde 1 Euro, 20 TL’ye kadar yükseldi ve bu fiyat aralığı ise talebin karşılanmasının önüne geçmiş oldu.
Eczacıların –haklı olarak- talepleri ise kurun yılda üç kez düzenlenmesi doğrultusunda.

Sebep - sonuç” ilişkisine bakacak olursak, diyabetten kansere, kalp hastalığından gribe kadar çeşitli hastalıklar için ithal edilen ilaçların tamamını Türkiye'deki 27.000 eczanede bulmak neredeyse imkansız hale geldi.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın, “Türkiye'de ilaç bulunamaz haberleri gerçeğe dayanmıyor” şeklindeki söylemini eczane eczane gezerek ilaç arayan halkın pek de doğrulayacağı gibi görünmüyor.

Eczacıların da ortak kanısına göre hekimlerin reçete ettikleri ilaçların kendilerini bulmak bir yana muadillerine bile ulaşmak nerede ise imkânsız hale geldi.
Eczacılar ve tıp uzmanları göre sağlık endüstrisinin ithalata bağımlığının azaltılması adına bu sektörde gelişmenin gerekliliğini savunmaktalar.
Hasta, doktor ve eczane üçlüsünde yaşanan en büyük sorunlardan biri de reçetelere yazılan ilaçların bulun(a)maması nedeni ile yinelenen reçetelere yazılan muadil ilaçların da bulun(a)mamasıdır.

Mevcut durumu görmezden gelen yandaş medya ise ifadelerle eczacıları adeta suçlar durumda.
Eczacı ve hastaların feryatlarının duymazdan gelinmesi bir yana, şikayetlerin de “ülkeye ihanet” olduğu öne sürülüyor.
Bu “ihanet listesindeüç ilacın yanına 300 deodorant ve parfüm isminin eklendiği şeklinde iftiralar atılıyor.
Oysa bu türdeki söylemler, ilaç sıkıntısının yaşandığı durumun ayan beyan ortada olmasına rağmen halkın/ hastaların aklını karıştırmak, güvenlerini sarsmaktan yani nifak ekmekten başka hiçbir işe yaramıyor.
Söz konusu habercilik ya da yazarlık ise, deodorant ve parfüm gibi kozmetik ifadelerin kullanıldığı ürünlerin muhteviyatını da araştırmak gerekmez mi?
O 300 deodorant ve parfüm olduğu iddia edilen ürünlerin kozmetik sektörü ile uzaktan ve yakından ilgisi olmadığı gibi, “deodorant” olarak adlandırılan ürün; göz doktorlarının yazdıkları göz tembelliğinden glokom tedavisine, göz kuruluğundan alerji semptomlarına kadar basit veya karmaşık pek çok göz sorununun tedavisinde kullanılan “göz damlaları”dır.
Parfüm” olarak adlandırılan ise; sinüs ve akciğer kaynaklı enfeksiyonlar, ağız enfeksiyonları, bademcik iltihabı, bronşit, soğuk algınlığı, mide rahatsızlıkları, şeker hastalığı, böbrek yetmezliği, karaciğer hastalıkları, metabolizma bozuklukları, sıvı eksikliği, diş çürükleri, diş eti rahatsızlıkları gibi pek çok hastalıkta hekimlerin reçete ettikleri “ağız spreyleri”dir.
Anlaşılacağı üzere kozmetik ile ilişkilendirilemeyecek bu ürünler, konusunda yeterli bir araştırma yapılmamış olduğu görülmektedir. Hiçbir doktorun kozmetik bir ürünü reçete etme yetkisinin olmadığı da bilinen başka bir gerçek olduğunu hemen burada hatırlatmak gerekir.

Kısacası bu tür söylemler, eczacıları olduğu kadar hekimleri de zan altında bırakmaktadır.

Sözlü ve yazılı şiddete olduğu kadar bedensel şiddete uğratılan sağlık çalışanlarını koruyucu, önleyici ve caydırıcı hukuki düzenlemelerin getirilmesine öncelik verilmelidir.

Tüm sağlık çalışanlarının emeklerine saygı ve şükranla…

Aşkım TAN
24.12.2021 – Ankara

askimtan@yahoo.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler