SİBERNETİK ÖLÜMSÜZLÜK PROJESİ: İNSAN ZİHNİNİ DİJİTAL DÜNYAYA AKTARMAK MÜMKÜN MÜ ?

SİBERNETİK ÖLÜMSÜZLÜK PROJESİ: İNSAN ZİHNİNİ DİJİTAL DÜNYAYA AKTARMAK MÜMKÜN MÜ ?

Zihnimizi dijital ortama aktarma fikri uzun yıllardır hem bilim insanları hem de sanatçılar tarafından üzerinde düşünülen bir konu. Peki, böyle bir şey mümkün mü ? Konuyu bilim insanlarının açıklamaları ışığında değerlendirelim.

2014 yapımı bir bilim kurgu filmi olan ve başrolünde Scarlett Johannson’nun olduğu Lucy filmi pek çok izleyiciden tam not aldı. Filmde Lucy karakterinin içindeki yoğun sentetik uyuşturucu patlayarak kanına karışıyor ve kahramanız insanüstü yeteneklerle donanmış bir hale geliyor. Öyle ki sonunda onu dijital ortama aktarmaktan başka çare kalmıyor. Peki, gerçekten bir insan zihnini bir depolama aygıtına aktarmak mümkün mü?

Lucy filmi insan zihnini dijital ortama aktarma üzerine kurgulanmış ilk film değil. Bu konu üzerine kurgulanan bir hikayeye sahip onlarca edebi yapım ve sinema filmi var. Ancak aynı şekilde bilimsel çalışmalar da var. Bilim insanları bile konu üzerinde çalışmalar yürüttüğüne göre böyle bir şey gerçek olabilir mi? Lucy filmindeki gibi insan zihni dijital ortama aktarılabilir mi gelin uzmanların açıklamaları ışığında değerlendirelim.

Başlamadan önce açıklayalım: İnsan zihni nasıl çalışıyor?

İnsan zihninin ve her şeyin olmasını sağlayan organımız beynin nasıl çalıştığını çözmek için bilim insanları uzun yıllardır uğraşıyor. Ancak genel olarak özetlemek gerekirse; beynimiz bazı görsel ve işitsel verileri alıyor, 86 milyar nöron ile bu verileri işliyor ve bu verileri duyusal çıktılara yani davranışlara dönüştürüyor.

Böyle basit bir anlatım üzerinden değerlendirdiğimiz zaman aslında insan beyni ile bir bilgisayar arasında neredeyse hiçbir fark yok gibi görünüyor. Bilgisayar da 1 ve 0 ile oluşturulmuş verileri alıyor, işliyor ve bir eyleme dönüştürüyor. Düşündüğümüz zaman neden olmasın, hadi yapalım. Elbette, hiçbir şey o kadar kolay değil.

Nöron aktivitesini haritalamak bile yıllar sürebilir:

Columbia Üniversitesi'nde görev yapan nörobiyolog Rafael Yuste, insan beyninin eşi benzeri olmayan bir yapısı olduğunu ve hala tam olarak keşfedilemediğini söylüyor. Çözülmesi gereken en önemli nokta, beyin organındaki hücrelerin nasıl olup da zihnimizi, düşüncelerimizi, anılarımızı, kısaca bizi biz yapan her şeyi nasıl oluşturduğudur.

Dünya çapında pek çok uzmanın destek verdiği ve şu an için yapılan en geniş kapsamlı sinirbilim araştırma projesi olan Brain Initiative kapsamında yapılan bir araştırmada, birkaç bin nöron bulunan basit bir sinir sistemindeki hiptonik elektrik flaşları gözlendi. Uzmanlar için heyecan verici olan bu gelişme bile herhangi bir anlam ifade etmiyor çünkü bunun bilmediğiniz bir dildeki konuşmayı dinlemek gibi olduğunu söylüyorlar.

Nörobiyolog Rafael Yuste, insan zihnini dijital ortama yüklemek gibi hayal edilmesi bile güç bir işlem için öncelikle insan zihnini haritalamak yani onu tanımak gerektiğini söylüyor. Basit bir canlı olan sineğin beyninin birkaç yıl, sinekten daha gelişmiş bir canlı olan farenin beyninin ise 15 yılda haritalanması öngörülüyor. İnsan için herhangi bir öngörü yapmak şu an neredeyse mümkün değil ama bu konuda inançlı olanlar da var.

Bir Rus milyarder işin peşini bırakmıyor:

İnternet dünyasının en önemli girişimcilerinden biri olan Rus milyarder Dmitry Itskov, işi gücü bıraktı ve servetinin büyük bir kısmını 2045 yılında gerçekleştirmeyi hedeflediği sibernetik ölümsüzlük projesine yani insan zihnini dijital dünyaya aktararak ölümsüzlüğe kavuşma fikrine adadı. Itskov, bu konuda kendinden oldukça emin görünüyor.

Dmitry Itskov bu projenin en geç 2045 yılında gerçekleşmesi gerektiğini, aksi takdirde zaten ortalama 35 yıl içinde öleceğini söylüyor. Kendisine hak vermemek elde değil çünkü insan bedeninde bulunan hücrelerin belirli bir yaştan sonra yenilenme hızı yavaşlıyor ve bu durum bazı rahatsızlıklara zemin hazırlayarak insanı mutlak sona ulaştırıyor. 

Rus milyarder tarafından başlatılan ve adı 2045 Initiative olan bu projenin nihai amacı aslında insan zihnini başka bir bedene aktarmak. Yani dijital aygıtlar yalnızca iki beden arasındaki transfer sırasındaki taşıyıcılar olacak. Ancak bu durum yanında farklı soru işaretlerini de getiriyor. Yeni beden kim olacak, insan mı klonlanacak, zihnimizdeki verileri 1 ve 0 olarak aktarmak bizi biz yapan şeyleri de yanında taşıyacak mı?

Lucy gibi bir robota mı dönüşeceğiz?

Lucy filmi ile başladığımız için örnekleri film üzerinden vermeye devam edelim. Filmde Lucy’nin zihni artık bir insana fazla gelecek şekilde gelişiyor ve artık etten bir beyin yerine dijital bir ortama ihtiyaç duyarak sanal ortama aktarılıyordu. Ancak hatırlayın, Lucy dijital ortama aktarılınca ruhundan eser kalmıyordu.

İnanç sistemlerine göre ruh aslında her şeydir. Manevi benlik olarak tanımlayabileceğimiz ruh, bilim insanlarına göre daha önce anlattığımız 86 milyar nöron tarafından işlenen verilerin sunduğu bir çıktıdır. Ancak kişiliğimiz, anılarımız, düşüncelerimiz, tecrübelerimiz, gülerken dudağımızla yanağımız arasında ortaya çıkan o güzel gamze ne olacak?

Yapay zeka teknolojisi gelişiyor, hepimiz biliyoruz. Bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz gibi gelişmiş robotlar çok uzak olmayan bir tarihte aramızda olacaklar. İnsanı o zeki cihazlardan ayıran ise zihni ve ruhu olacak. Aynı gelecekte insan zihninin de bir dijital cihaz içine aktarılabildiğini düşünürsek insan ile gelişmiş bir yapay zeka arasındaki farkı nasıl anlayacağız?

Filmler ve dizilerde insan zihninin dijitale aktarımı:

Bu konuda en dikkat çeken örnek hepimizin bildiği ve sevdiği Matrix filmidir. Tüm karakterlerin zihni özel makineler sayesinde dijital bir simülasyon ortamına aktarılıyordu. Buna benzer bir örnek, cennetin dijital bir dünya olarak tasvir edildiği Upload dizisinde de karşımıza çıkıyor. Dizide ölen karakterlerin zihni harika bir dijital cennete gönderiliyor ancak ölümsüzlük insan için oldukça sıkıcı bir hale geliyor.

Black Mirror dizisinde de konu ile pek çok farklı ve oldukça karanlık sonları olan örnekler görüyoruz. Altered Carbon dizisi bir insanın zihninin önce dijitale ve daha sonra gelecekte farklı bedene aktarılmasını anlatıyor. Aslında düşünürsek fantastik bir yapım olmasına rağmen Avatar filmi bile tam olarak Dmitry Itskov tarafından hedeflenen zihin transfer işlemini anlatıyor. Yalnızca filmdeki bedenler düşündüğümüzden biraz daha farklı. 

Lucy filmindeki gibi insan zihni dijital ortama aktarılabilir mi?

Böyle bir sorunun yanıtı şu an için hayır. Çünkü nörobiyolog Rafael Yuste tarafından yapılan araştırmalara bakarsak insan zihnini haritalamak, beynimizin nasıl çalıştığını çözmek bile yıllar alacak. Böyle bir şey başarıldığı zaman ise devreye etik kaygılar girecek. 1 ve 0 ile oluşturulmuş bir veri bütününün tam olarak bir insanı yansıtıp yansıtmadığından asla emin olamayız.

O güne kadar ise mekanik - insan yapısının yaygınlaşacağı düşünülüyor. Felçli insanları ayakta tutan mekanik omurga sistemleri ve kayıp uzuvların yerini alan mekanik uzuvlar ile ilgili çalışmalardan başarılı sonuçlar alındığı biliniyor. Şu an için bu çalışmalar yeterli. Bir süre daha etten, kemikten oluşan vücudumuza iyi bakmaya ve ahir ömrümüzü en güzel şekilde geçirmek için zihnimizi pozitif düşüncelerle doldurmaya devam edelim.

Lucy ve benzeri bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz insan zihnini dijital ortama aktarma işlemi gerçekten de mümkün mü sorusuna uzmanların açıklamaları bu şekilde. Belki teknoloji o kadar gelişir ki yeni bir iPhone modeli zihin transfer özelliği ile birlikte gelir, kimbilir. 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler