Cüneyt Şaşmaz
SİYASET, TİCARET, TAŞERONLUK, İKİYÜZLÜLÜK!
Okumasını bilen, görebilen için her şey çok net!
a. Küre, yeni bir dünya savaş'ının içinden geçiyor ise hangi saf'ta yer almalıyız?!
b. Zemin çok kaygan, "yüksek kalkışma" kapsamında nerede durmalıyız?!
En tepe'de de, 2007 ya da 2014, 2024 farketmez, "adalet"i ile ünlü bir baş'kumandan var.
Ahlat'çıbaşı.
İstediğine veriyor, istemediğine vermiyor.
Ahlat, İsrail/İran makas'ında:
Siyasal kürt, Apo/Barzan makas'ında.
Siyasal İslamcılar, Gülen/RTE makasında.
Siyasal Laik'ler, Kılıçdaroğlu/Özel makasında.
Amaç hakikati aramak için tartışmak.
İşini adam gibi yapma kavgası!
Hayatım boyunca sürüden ayrı kaldım.
Hakkıyla kullanmayanın elinden gün gelir onca gücüne rağmen gelip alırlar!
Menderes örneğinde olduğu gibi!
Maxwell örneğinde olduğu gibi!
...
İnsanlarda doğuştan var olan dürtü, hayatta kalma ve mücadeledir.
Hobbes'a göre insanın doğası kötüdür.
Kötü olan doğa da, hayatta kalmak için her türlü rezaleti yapar.
J.J. Rousseau da der ki; "İnsan iyidir, inşa edilmiş yapılar bu durumu ortaya çıkarır."
Yani?!
İnsan iyidir, onu toplum ve yasalar bu hale getirir.
Niccolò di Bernardo dei Machiavelli de der ki;
"Toplumlar ahlaklı olmalı.
Toplumu idare eden liderler ise toplumun devamlılığını sağlamak için ahlaksızlık yapabilir."
Machiavelli'nin "PRENS" kitabı, bence, bu ülkede siyaset yapanların başucu kitabı olmuştur.
İnsanın doğası iyidir yada kötüdür tartışmasında bizim tuttuğumuz bir taraf yoktur.
Çünkü, Batı'nın iki aydını üzerinden tartışmaya girmek, Batı'nın her haltı bildiğini kabullenmek anlamına gelir.
Batı'nın üzerinde tartışmaya girmemekle beraber asıl konumuz, Türkiye'nin işleyen siyaset mekanizması?!
"İnsan kötü müdür, İyi midir" tartışmasından ziyade insanın hayatta kalması için beslenmesi gerekir.
Çalışması ve üretmesi gerekir.
Bunu da, başkalarının hakkını yemeden yapması gerektiğini, yetmiş bin yıl önce inşa edilen "Türk Töresi"nde rahatça görürsün.
Bu ülkede, Türk Töresi'ni unutturmak için ya Batılı kaynakları ya da Arapların medeniyetleri önümüze konulur.
Türkiye'de var olan siyaset mekanizmasında ele alınması gereken asıl sorunsal ise,
İktidar ve Muhalefet'in birbirinden ayrı fikirlere sahip olduğu ya da bağımsız hareket ettiği tezinin yanlış olduğu!?
Büyük inşaat ve taahhüt işleri, sahibi tarafından ihale edilirken;
Bu işi her anlamda yapabilecek, bu işi yaparken herhangi bir kural ya da kaideyi tanımadan,
"Sonuca giden yolda herşey mübahtır" felsefesini edinen kişiye ya da yapıya verir.
Bu işi alan kişi de, işin büyüklüğü nedeni ile ve karşısına herhangi bir rakip çıkmasın diye, aldığı işin bir bölümünü taşere eder.
Yani?!
İşin bir bölümünü başkasına verir ki, ortaklık olsun.
Bu ülkede siyaset mekanizmasının işleme şekli, ne yazık ki böyle.
"PRENS" kitabını elinden düşürmeyen siyasi yapılar, bence "PRENS"i yanlış anladılar?!
Ya da anlamalarına rağmen, işine geldiği gibi davranıyorlar.
"PRENS"te yazılan, siyaset yapan kardeş'e; "ülkenin devamı için ahlaksızlık yapabilirsin" der.
"Yalan söylersin" der, "antlaşmaları bozabilirsin" der.
Buradaki amaç; milletin devamlılığıdır.
Peki, sen ne yaptın kardeş?!
Kendi varlığının devamı için tüm ahlaksızlıkları yapıp, kendi yandaşlarını zengin edip, öteki gördüğün yapıyı her anlamda dışladın!?
Bunu yaparken, taşeronların da sana destek oldular.
"Sana muhalefet ediyorlarmış gibi" yaptılar.
Sen ne zaman sıkışsan, sana kan oldular, can oldular.
Oysa, asıl olan milletti.
Milletin geleceği idi.
Siyasete adım atan siyasi organizmalar ve liderler;
Yönettikleri toplumlarının refah ve huzurunu artırmak üzere oraya gelmelerine rağmen,
Bunu başaramadıkları zaman gitmeleri gerekirken,
Sanki japon yapıştırıcı ile yapıştırılmış gibi orada kalmaları da, başka bir araştırma konusu?!
Neyse, siyaset denilen mekanizmanın her tarafı araştırılmalı ama akademisyenler tarafından değil?!
Hakim ve Savcılar tarafından diyeceğim ama "Hukuk"un da ne hale geldiğini bilmeyen kalmadı?!
TBMM'de, Türk Devleti’nin yıkılmasını isteyen zihniyet'e;
Türkiye'yi belediyeler üzerinden soymuş, nepotizmin şahını yapmış, bir zihniyetin ürünü bir parti vekili,
Ruhen ve bedenen zayıf bir kadına yumruk attı diye, sosyal medyanın paralı trolleri bundan kahramanlık çıkarttı?!
Hemen "vay efendim, bunlar ülkeyi bölmek istiyorlar" gibi milliyetçi söylemler ile ortaya dökülüverdiler.
Bu kardeşlerinin yaptıklarını yıllarca yazsak, ne kalem kalır, ne de kağıt!
Bu kardeşlerimize yalnızca birkaç yaptıklarını hatırlatmakta fayda var.
Kardeş, siz sözde vatanseverler, bu ülkenin vatandaşlığını AVM'lerde satılığa çıkartmadınız mı?!
Siz bu memleketi, sırf Batı istiyor diye sığınmacı cenneti yapmadınız mı?!
Siz bu memlekette insanları çöpten ekmek toplamaya sevk etmediniz mi?!
Habur'da seyyar mahkemeler kurmadınız mı?!
Belediyelerden milyonlarca lira "burs" alıp, Amerikaya doktora yapmaya gitmediniz mi?!
Hem de ABD vatandaşı olmasına rağmen?!
Bütün bunları yapmamış gibi, Alpay sadece bir kadın vekile yumruk attı ve kan aktı diye birden vatansever oldunuz?!
Ve en önemlisi, gerçek vatanseverleri yanınızda saf tutmaya çağırdınız.
Gerçek vatanseverlerin sizin yanınızda işi olmaz!
Gerçek vatanseverlerin muhalefette de işi olmaz!
Geri kabul anlaşmasını imzalayan, "Stratejik Derinlik" isimli kitabı yazan,
Ülkeyi Ortadoğu bataklığına sokan Davutoğlu'nu vekil yapan,
Atatürk'ün kurduğu, içinde Atatürkçülerin olmadığı partinin de yanında olmaz!
Babacan gibi oyu sıfır olan, en stratejik yerleri özelleştiren kişiyi vekil yapan,
Oğlunu TBMM'de özel kaleme işe sokan ve seçimlerde resmen muhalefet yapılan siyasi yapıya,
Muhalefette olmasına rağmen oy isteyen kişiyi barındıran bir partinin yanında yer almaz!
Zaten vatansever bir kişinin DEM ile hiç işi olmaz!
Aslında ihaleyi verenler, alanlar ve taşere edenleri bilenler, sizden umut da beklemez.
Bu arada en dikkatimi çeken; bir kadına yumruğu savunan başka bir vekilin,
Belediye bursu ile ABD'de doktora yapan kadının, yumruğu savunup kendini vatansever ilan etmesi!?
Oksimoron.
Yalnız burada şöyle bir durum var.
Bu ABD vatandaşı olan siyasetçiler, ABD milliyetçisi mi?!
Türk Milliyetçisi mi?!
Netice:
"PRENS" kitabını, siyasetçiler kendi ikballeri için okumuşlar.
İktidar da, muhalefet de, aynı yöne doğru yol almaktadır.
İktidardakilerin yaptıkları her türlü aymazlığa muhalefet de ortak olmuştur.
Hülasa:
Siyasetin temel amacı olan halkın refahı ve milletin geleceği gözetilmeyip,
Liderlerin ve onların yandaşlarının çıkarları doğrultusunda hareket edildiğinde,
Bu durumun, ülkenin ve toplumun uzun vadeli zararına olduğunu görmekteyiz.
Beyni yerine kasları gelişmiş, dili uzamış 'bir sürü' insan, seçilen ve seçmen olarak bu ülkenin kaderini belirliyor!
Ezcümle:
Cüneyt Şaşmaz
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.