SİYASETİN SON RÖNTGENİ

Attı mı mangalda kül bırakmayan siyasetçilerin gürültüsünden, şöyle sakin kafayla düşünüp ne durumda olduğumuzu detaylı bir şekilde göremiyoruz.

Gerçi görünen köy kılavuz istemiyor, durum ortada ama yine de gerçekçi tahminleri yapmakta ve siyasetin son röntgenini çekmekte yarar var.

Kavgadan ve gerginlikten beslenen iktidarımız, ülkede her şeyin iyiye gittiğini, geçim sıkıntısının Temmuz ayında yapılacak maaş ayarlamasıyla giderileceğini, para politikasının sağlıklı bir şekilde işlediğini belirtiyor.

AKP Genel Başkanı Erdoğan, Bahçeli’nin desteğiyle duruma hala hakim.

Yine her akşam televizyonlarda esip gürlüyor, yine pembe tablolar çiziyor, yine nurlu ufuklar vaat ediyor.

Onun Bay Kemal’den ve CHP ile hesaplaşmaktan başka eğlencesi yok gibi.

Aslında muhalefetten çok memnun.

Meral Hanıma da pek bir şey demiyor.

Eski askerleri Babacan ile Davutoğlu'nu muhatap bile almıyor.

Saadet Partili Temel ağabeyine saygılı, nasıl olsa eski dosttan düşman olmaz gözü ile bakıyor ona.

Gerisini hesaba bile katmıyor.

Peki HDP için ne düşünüyor bu arada?

Düşünmüyor, aksine HDP’nin bölüneceği ve yeni bir partinin kurulacağı haberleriyle gülümsüyor devamlı.

Acaba Muharrem İnce ile Mustafa Sarıgül’e nasıl bakıyor dersiniz?

CHP’nin oylarını daha da böldükleri için teşekkür ve şükranla…

Özetle AKP Genel başkanının muhalefetten bir korkusu yok.

Aksine teşekkürü var.

Sayelerinde dimdik ve uzun süreli ayakta durabiliyor.

Suriye’li ve yeni vatandaşlık verdiği bizce sayısı meçhul gücü de hesaba katarak, bir yıl sonra yapılacak seçimi ise çantada keklik görüyor.

Geçim sıkıntısı altında ezilen milyonlar, zam yağmurunu kaldıramayan dar gelirliler, ülkenin gidişinden memnun olmayan sade vatandaşların tepkisi, rahatsız etmiyor mu onu?

Sırası gelince, seçime az kala para musluğunu biraz açıp, onları da rahatlatmanın hesabını çoktan yapmıştır bile.

Peki muhalefetin görüntüsü ne, giderek güçleniyor mu muhalefet yoksa yerinde sayıyor mu?

Kemal Kılıçdaroğlu ile Meral Akşener ciddi gayret sarf ediyorlar ama, ne kadar koştururlarsa koştursunlar, ne kadar coştururlarsa coştursunlar bir (demir yumruk) görüntüsü, inandırıcı bir birlik ve beraberlik fotoğrafı veremiyorlar bir türlü.

Kendi içlerinde bile kavgalı partilerle 6’lı masadan verim alabilmek mümkün değil.

Ayrıca toplasanız da, çıkarsanız da 6’lı masanın gücü, HDP’yi yok saydıkça AKP’yi iktidardan indirmeye yetmiyor.

HDP’yi de aralarına alsalar, teröristlere yataklık suçlamasından korkuyorlar.

Alsalar bir türlü, almasalar bir türlü…

Muhalefete HDP’siz çözüm yolu kapalı gibi…

Toplumun kaymak tabakası, iktidardan beslenenler, geçimini (beraber ıslandık biz bu yağmurda)ya bağlayanlar hayatlarından memnun.

Onların bir alt katı da, gelecekten endişe etmekle beraber, halen bir sıkıntı çekmiyor, hayat pahalılığından fazla etkilenmiyorlar.

Ama gerisi, Reis oralı olmasa da yönetime ateş püskürüyor.

Aklı başında, ülkenin ve milletin geleceğini ciddi olarak düşünenler ise çok kaygılılar.

Nasıl olmasınlar ki, 20 yılda fotoğrafı betonla düzeltilen Türkiye'nin güçlü devlet yapısı, farklı bir yönetim modeliyle tanınmaz hale getirildi.

Geçmişin o güçlü, saygın, köklü bir devlet geleneğine sahip çağdaş Türkiye’sinin yerini, Araplaşmaya hevesli, batıdan uzaklaşarak Ortadoğu mangalının ateş ve külleriyle yaşamayı özleyen garip bir Türkiye aldı.

Şöyle çevremize baktığımızda güvenilir tek dostumuz yok.

Müttefiklerimiz bile düşmanlarımızın önde gidenleri haline geldi.

Amerika'ya bakın, NATO’ya bakın, Avrupa Birliği'ne bakın, bırakın onları İslam Birliği'ne bakın.

Arap dünyası bile ateş püskürüyor bize.

Para alışverişi yaptığımız, değerli yerlerimizi sattığımız minik arap emirlikleri hariç, hiç dost görebiliyormuyuz dünyada?

Evet unuttum, hani topraklarında buğday yetiştireceğimiz Venezuela’lı Maduro ile haritada yerlerini bulamayacağımız yeni minik Afrika ülkecikleri hariç.

Kardeş Azerbaycan bile Kıbrıs'ı tanımıyor bir türlü.

Kabul etsek de etmesek de gerçek bunlar.

Dış güçlerin çemberi boğazımıza doğru yaklaşıyor.

Yunanistan’ın sürekli küstahlığına, 18 adayı kaptırdıktan sonra nihayet sesimizi çıkarabildik.

Seçim hesaplarımız tutmazsa, orada bir güç gösterisi yapabiliriz.

Unutmadan bu röntgene, çok önemli hatta hayati bir tehlikeyi de eklemek gerek.

Tarikatlar ve cemaatler öylesine güçlendi ki Türkiye’de, bu iyice palazlanan gücü gözlerden ne kadar kaçırmaya çalışırlarsa çalışsınlar, fotoğrafa dikkatle bakanlar ürkütücü tabloyu hemen fark ediyorlar.

Devlet (yap-işlet-devret)lerle şirketleştikçe ortalık dini ağırlıklı vakıflara, hedeflerine dörtnala koşan tarikat ve cemaatlere kaldı.

Anlaşılan yakın geçmişteki devlete başkaldıran FETÖ faciasından ders almamışız.

Allah Türkiye'yi yeni bir maceradan korusun inşallah diyerek, röntgeni polis-jandarma gibi bilinen güvenlik güçlerinin ötesindeki özel yapılara, koruma gruplarına ve SADAT ve benzeri gibi kuruluşlara çevirmekte yarar var.

Ayrıca ülkedeki ruhsatlı-ruhsatsız silah bolluğuna ve serbestisine de dikkat etmek lazım.

Röntgenin bu bölümü büyük ve salgın bir hastalığı, kırmızı alarm çizgisiyle belirtiyor çünkü.

Röntgenimizin can alıcı noktalarından bir başkası da mali durumumuz.

Toplam 441 milyar dolar dış borcumuz var.

Bunun 172’sini yıl sonuna kadar ödememiz gerekiyor.

İçerde de paramız iyice azaldı.

Bu yılın bütçesinin çoğunu, ordumuzun terörle mücadelesi ve dış operasyonları da sürdüğü için harcamış görünüyoruz.

Devletin korkunç israfında hala bir tasarruf yapabilmiş değiliz.

Enflasyonu dizginlemek (faiz sebep-enflasyon netice) politikasıyla mümkün değil.

Dünyanın kredi muslukları da eskisi gibi akmıyor artık.

Yeni borçlar edinmekte faizleri çok arttığı için hayli zorlaştı.

Özetle röntgenimiz giderek kötüleşiyor.

Hiç mi iyi bir tarafı yok bu röntgenin?

Dikkatle değerlendirilir ve genel bir konsültasyona gidilirse, umudun hala varlığını koruduğu ve Türkiye’yi düze çıkartacak hücrelerin hala ayakta olduğu görülüyor.

Veriler kabul edilir, akılcı bir konsültasyon yapılırsa, şu ortak sonuç ortaya çıkabilir.

20 yıllık iktidar yorgunu Türkiye, acil bir yönetim ve yaratıcı-yapıcı bir lider değişikliği bekliyor.

Bunun için ortam çok müsait.

Ancak bu değişiklik mevcut kadrolar ve isimlerle yapılamaz.

Belki bir kadın aday tabloyu değiştirebilir.

Türkiye'nin bilgi beceri kadar şefkate ve merhamete, ortalığı derleyip toplayıcı bir güce de ihtiyacı var.

Kadın-erkek öyleleri bulunabilir ki, bir tarihte Ecevit'in,sonra da Özal'ın yaptığı sandık zaferi mucizeleri tekrarlanabilir.

Yok mu böyleleri?

Olmaz olur mu, yeter ki yorgun ve kavgacı siyasetçiler yol, imkan ve fırsat versinler onlara…

CAN PULAK

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.