Sol Anahtarı
Erkan Sevinç'in yeni yazısı...
Sol anahtarı, portenin ikinci çizgisi üzerine konulan ve çizgiye adını veren anahtar. Portenin 2. çizgisinden başlayıp bu çizgiye adını veren ve ince sesleri göstermeye yarayan bir anahtardır. Tiz seslerin gösteriminde kullanılır.10. yüzyılın başlarında ortaya çıktığı söyleniyor. Başlarda harf olarak çıkmış ve sonradan günümüzdeki halini almıştır.
Kıbrıs müziğine yeniden hayat veren bir grup var onların adı da Sol Anahtarı. Başka bir kültür mümkün şiarı ile 2009 yılında yola çıkan grup Kıbrıs müziğini kendilerine göre yorumluyorlar .Pandemi öncesi üçüncü albümleri ‘Yolda’ yı yayınladılar. Yolda yine sol değerlere hitap ediyor, yine protest söylemle halk müziğini harmanlıyor. Tüm bunları yaparken bu kez müzikalite olarak da kendilerini daha ileriye taşımayı başarmış görünüyorlar. Grubun solisti Tahsin Oygar anlatıyor
“2001 yılında Baraka Kültür Merkezi içinde müziğe ilgi duyan kişiler, bir gitar eşliğinde koro kurmuşlardı. Grubun ilk nüveleri böylece başladı. 2004 yılında ise bir müzik grubuna dönüştük. Daha profesyonel bir yapıya kavuşma fikriyle grubumuzu kurduk, dayanışma konserlerine başladık. Müziğin çok güçlü bir sanat olduğuna inandık. Müzik daha çok egemenlerin, yönetenlerin elinde olan bir sanattı. Baraka Kültür Merkezi’nin eşitlik, özgürlük, dayanışma değerlerini biz de müzikle daha geniş kitlelere ulaştırabileceğimize inandık. Böylece egemenlerin elinde olan müziği inandığımız değerler doğrultusunda kullanmaya karar verdik. Sol Anahtarı grubunu böylece kurduk. İsmimiz müzikal anlamdan öte, sol değerlere hitap eden müzik olduğu için bu ismi taşır. İnsanın kalbi, aslında, vicdanı sol yanındadır. Sol her zaman vicdan olmuştur. Biz solun anahtarı olmak için de bu ismi aldık.”
Defalarca Kuzey Kıbrıs’a gittiğim halde Baraka Kültür Merkezi’ni ben de ilk kez duymuştum. Grup yavru vatanda Türkiye’de Yeni Türkü’nün yaptığına benzer bir müzik yapıyor.Şilili müzik grubu Inti-Illimani’nin yarattığı geleneği Kıbrıs’a taşımaya çalışıyorlar.”Evine Dön Ayşe” şarkısı sadece Kıbrıs’ta değil Türkiye’de de çok sevildi. Barlarda çalınmasına şahitlik ettim. Belki sözlerindeki anlamı herkes algılayamadı ancak melodisiyle de insanları çok etkiledi. Tekrar sözü Oygar’a bırakalım..
“Mary Hopkins’in söylediği ‘Those Were the Days’ şarkısının melodisini kullandığımız parçamız ilk başta insanları çok etkiledi. Ama Kıbrıs Türk halkının asimilasyon politikaları çerçevesinde ezilmesi, görünmez bir işgal altında kendini hissetmesine karşı 14 Ağustos’ta yapılan “Bağımsız Kıbrıs” eylemlerinde bu sözler kendiliğinden yazıldı. Kıbrıs halkı bu şarkıyı çok sevdi. Duygularının sesi oldu.Bu arada insanlar sürekli bizden yeni albüm bekledi. Biz de hep soranlara albüm için “yolda” ifadesini kullandık. Elbette bu süreçte yaşanan olaylar, katıldığımız eylemler, Baraka Kültür Merkezi tiyatro ekibi için hazırladığımız besteler birikti. Bir anlamda hayat yolunda yaşadıklarımızı biriktirip “Yolda” albümünü oluşturduk. Albümde bizim yazdığımız sözler, vermek istediğimiz mesajlar da var, Kıbrıslı sanatçıların bize armağan ettiği sözler, besteler de, evrensel değerler de… Varacağız şarkısında mesela Bertolt Brecht’ın sözlerini kullandık. Pek çok şeyi ezilen halkların yarattığına vurgu yapmaya çalıştık. Üreten biziz, yöneten de biz olacağız dedik. Grubumuzda uzun zamandır bir kadın solist yoktu. Saadet Çaluda aslında gruba yan flüt çalmak amacıyla katıldı. Biz ondan şarkı söylemesini de istedik. Çok da iyi oldu. Çünkü bir kadının söylemesi gereken “Gölge”yı güzel yorumladı. Neşe Yaşın’nın Gölge şiiri çok anlamı bir şiir. Hem bir kızın babaya duyduğu özlemi, hem de babanın onu engelliyor oluşunun anlatıldığı bu diyalektik çok etkileyici”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.