Dursun Yıldız
Sulama Yapamazsak Gıda Güvencemiz Olmaz !
Her insan, gerektiğinde yeterli kalite ve miktarda, ihtiyaçlarını karşılayacak, inanç ve kültürüne uygun, sağlıklı ve güvenli gıdaya ulaşabilmelidir. Bu temel ,vazgeçilmez , evrensel bir haktır. Ancak günümüzde, gıdaya erişimin hakça olduğunu söylemek pek mümkün görünmüyor. 1996 yılındaki Dünya Gıda Zirvesi’nde herkesin gıdaya erişiminin insanlık hakkı olduğu vurgulanmış, o gün 840 milyon olan dünya aç insan sayısının 2015 yılına kadar en az yarıya indirilmesi hedefi konmuştu. Ancak 2006 yılına gelindiğinde dünya açlık çeken insan sayısının azalacağına artış gösterdiği ve 862 milyona ulaştığı belirlenmiştir. 2007 yılı Dünya Gıda Güvencesi’ni derinden etkileyen, işlenmemiş gıda ve petrol fiyatlarının hızla arttığı ve tavan yaptığı bir yıl olmuştur. Gıda fiyatları 2008’de yükselişini kesip tam soluklanırken bu kez Küresel Ekonomik Kriz” ile yüz yüze gelinmiştir. Nitekim “Gıda Krizi” nedeniyle dünya açlık çeken sayısında 75 milyon kişi artış olmuş, Küresel Ekonomik Krizin etkileriyle de 2008 yılı sonu itibarı ile bu sayıya 105 milyon kişi daha eklenerek dünya açlık çeken insan sayısı 1 milyar 40 milyon kişiye ulaşmıştır. BM 2008 yılında dünyada gelişen süreç doğrultusunda GIDA ALARMI vermiş, GIDA ACİL EYLEM PLANI hazırlayarak, insanlığın hızla açlığa doğru sürüklendiği açıklamıştır. “Dünyada Gıda Güvenliği ve Beslenme Durumu” raporunun son iki sayısında dünyada yetersiz beslenme yaygınlığındaki onlarca yıldır yaşanan düşüşün sona erdiği ve açlığın yavaş yavaş yükselmekte olduğu belirtilmektedir. Yeni raporlara göre (3)Dünyada yetersiz beslenen insan sayısı 2015’ten bu yana yükselişe geçmiş ve 2010-2011’deki seviyelere geri dönmüştür.Son beş yılda (2014/2018) toplam gıda güvensizliği seviyeleri, özellikle Afrika ve Latin Amerika’daki artışlar nedeniyle küresel düzeyde yükselişe geçmiştir.Bugün dünyada 820 milyondan fazla insan hâlen açlık çekmektedir ve bu durum, 2030 yılına kadar Açlığa Son amacına ulaşmanın ne kadar güç olduğunu gözler önüne sermektedir. Açlık, Afrika’nın neredeyse tüm alt bölgelerinde ve daha az oranda Latin Amerika ve Batı Asya’da yükselmektedir.Güney Asya’da son beş yıldır görülen büyük ilerlemeyi mutlulukla karşılasak da, alt bölgedeki yetersiz beslenmenin yaygınlığı hâlen Asya’daki en yüksek düzeydedir.
2 Milyar İnsan Gıda Güvensizliği Yaşıyor
Herkesin gıdaya erişebilmesi hedefine yönelik ilerlemeyi izleyen SKA Göstergesi 2.1.2’nin tahminleri, dünyada orta seviye dahil olmak üzere, herhangi bir seviyede gıda güvensizliği yaşayan toplam yaklaşık 2 milyar insan olduğunu ortaya koymaktadır. Orta seviyede gıda güvensizliği yaşayan insanların besleyici ve yeterli gıdaya düzenli erişimleri olmaması, onları kötü beslenme ve sağlıksız olma riskine daha açık bir hâle getirmektedir. Dünyamızın şu andaki mevcut olanakları var olan insanları besleyecek düzeyde olmasına karşın açlık giderek artış göstermektedir. Bugün küresel gıda güvencesi yakın tarihindeki en büyük sorunla karşı karşıya bulunmaktadır. Besleyici ve yeterli gıdaya düzenli erişim sağlanamaması bu insanların kötü beslenme ve sağlıklarının bozulması riskini arttırmaktadır. Halen açlık, yetersiz beslenmenin yaklaşık yüzde 20’lik bir oranla en yaygın görüldüğü Afrika’nın neredeyse tüm alt bölgelerinde gıda güvensizliği yükselişte olup, Latin Amerika ve Karayipler’de yavaşça artarak yüzde 7’nin altında seyretmektedir. Her ne kadar düşük ve orta gelirli ülkelerde yoğunlaşmış olsa da, orta seviye ve şiddetli gıda güvensizliği Kuzey Amerika ve Avrupa nüfusunun yüzde 8’ini etkilemektedir (3). Ülkelerin, tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişi ile farklılaşan yaşam tarzları ile birlikte beslenme şekilleri ve tükettikleri gıdalarda da farklılaşmalar baş göstermiştir. Günümüzde, hızla küreselleşen dünya ticaretinde güvenilir gıda sağlamanın belirli bir coğrafi bölge ile sınırlandırılması mümkün değildir. Kaldı ki bunu kendi ülkenizde mutlak anlamda sağladığınızı varsaysak bile, gerek ürün gerekse insanların birkaç saat içinde kıtalar arası yer değiştirme olanakları mevcuttur. Bu durum risklerin boyutlarını artırmakta ve küresel kılmaktadır. Bir de buna gelişmekte olan ülkelerin; tüketici eğitim yetersizliği, gelir seviyesindeki dengesizlikler, merdiven altı gıda üretimi gibi ulusal problemler ilave edildiğinde Gıda Güvencesi’ni sağlamanın ne denli zor olduğu ortaya açık olarak çıkmaktadır. Su ve toprak kaynaklarında yaşanan olumsuzluklar birim alandan üretim ve verim artışı sağlamada sulamayı gerekli kılmaktadır. Sulama gıda güvencesinin sigortasıdır. Yapılan araştırmalar, dünyada sulama alanlarının % 20 artması sağlandığında, gıda üretiminde % 50 artış sağlanarak açlığın giderilmesinde çözüm üreteceğini ortaya koymaktadır.
Yeşil Devrim 20. Yüzyılı Besledi . 21. Yüzyılda Ne Olacak ?
20. Yüzyılın gıda üretiminde kilit etken Sulama’nın yaygınlaştırılması oldu.Gıda üretiminde sulamanın yerine başka bir yöntem geliştirilmedikçe bu yüzyılda da sulama yönetiminin sürdürülebilir olması gerekiyor.Ancak bu sürdürülebilirliğin önünde birçok engel var . Görebildiklerimiz bile bu konuda endişe duymamıza yeterken bir de daha bugünden göremeyip orta vadede karşılaşma durumunda olacaklarımız da bu endişelerimizi arttırmaktadır.
Beslenme Alışkanlıkları Değişirse !!!!
Gelecekte dünya nüfusu artmakla kalmayacak gelişen ve değişen dünyanın beslenme alışkanlıkları da değişecek .Örneğin Çin’de gelişmekte olan tüketici sınıfı gibi beslenme alışkanlıklarını değiştirerek et yemek isteyecek milyarlarca insan olacaktır. Sağlıklı beslenme için sebze sığır etinden önce gelmektedir. Bu talep su yönetimini doğrudan ilgilendirmektedir. Çünkü modern tarımda 1 kilo tahıl yetiştirmek için yaklaşık 200 litre su gerekirken 1 kilo sığır eti üretebilmek için yaklaşık 20.000 litre su gerekiyor. 1950’lerde 44 milyon ton olan et tüketimi artan nüfusla birlikte 1999’da 217 milyon tona çıkmıştır. Son 20 yılda dünya et tüketimi %58 oranında artmış ve 2018 yılında 360 milyon ton’a ulaşmıştır. Bu artışın % 54’ünün nüfus artışından oluştuğu diğer bölümünün de tüketicilerin et tüketimine yönelmesinden kaynaklandığı .Gelecekteki et tüketiminde nüfus artışının yanısıra tüketim kalıplarındaki değişime de etkili olacaktır. FAO ‘nun 2017 yılı raporuna göre ABD’de kişi başına ortalama 150 kg et tüketilirken bu miktar Kanada’da 90, Rusya’da 70 ,Çin’de 70 ,Türkiye’de ise 20 kg olarak verilmektedir.
İklim Değişikliği Etkisi Artarsa !
İklim değişikliği ve sanayileşmenin etkisiyle tarım alanları azalacak üretim düşecektir. Bu yüzyılın ortalarına doğru gıdanın üretildiği ve tüketildiği yer genelde aynı ülke olmayacaktır.Bu başlı başına yeni bir politika alanı olup özellikle dünya gıda üretiminin azaldığı dönemlerde ülkelerarasında sorun alanı olarak ortaya çıkacaktır. Bu kapsamda gelecekte yaşanması muhtemel kıtlıkların geçmişte yaşanan dehşet verici kıtlıklardan farklı olarak sosyal ve uluslararası alandaki etkileri çok daha fazla olacaktır. Dünya gıda üretiminin %40’ı sulu tarım uygulanan arazilerden elde ediliyor.Bu araziler dünyanın toplam tarım alanlarının %17'sidir.Bir diğer deyişle gıdanın %60’ının yağmura bağlı kuru tarım alanlarından gelmesi. İklimsel değişimler ile yağışlarda oluşan düzensizlik bu nedenle endişeleri arttırdı. Sadece yağışlardaki düzensizlikle kuru tarımda yaşanacak sorunlar bile tabloyu karartacak. Su ve Gıda güvencesi açısından geleceği belirsiz hale getiren dünya şimdi ne yapmaya çalışıyor?
Gıda Güvencesi Tehdit Altında mı?
Gelişmiş dünya için bu sorunun yanıtı açık. Gelişmiş dünya bir taraftan kurak dönemleri kendi ekonomileri açısından en az zararla atlatmaya yönelik stratejik plan hazırlıkları yapıyor. Diğer taraftan oluşan yeni Gıda Jeopolitiği ile küresel hakimiyet alanlarını elinde tutmaya veya genişletmeye çalışıyor. Azgelişmiş dünya ise su ve gıda yetersizliği nedeniyle çoğu 5 yaşın altındaki nüfusundan her gün binlerce çocuğu kaybediyor. Gıda fiyatlarının artışının arkasında, arz - talep (üretim-tüketim) dengelerini etkileyen iklim değişikliği, dünya nüfusundaki hızlı artış, tahıl temelli gıdalardan hızla et tüketmeye geçen yeni orta sınıfların yaşam tarzı var. Ancak geride bıraktığımız 20 yılda, bu baskılara iki yeni etken daha eklendi. Bunlardan biri verimli toprakların giderek artan ölçüde, etanol (biyo yakıt) üretimine ayrılması. Diğeri de çıkartılmasında yoğun su kullanılan enerji de devrim yaptığı ileri sürülen (Şeyl Gazı)Kaya Gazı. Bir diğer deyişle suyun sektörel tahsisinde gıda üretimi yerine suyun bu alanlara tahsisinin ortaya çıkaracağı sorunlar gıda güvencesinin sağlanmasını olumsuz etkileyecektir. Bu arada gelişen topraksız tarım, dijital tarım teknolojileri, düşey tarım teknolojileri özellikle azgelişmiş ülkelerin gıda güvencesinin sağlanabilmesinde yaygın bir çözüm sağlayamayacaktır. Dünyanın azgelişmiş bölgeleri Afrika başta olmak üzere 21. yüzyılda gıda güvencesi konusunda büyük sorunlar yaşamaya adaydır. Bu durum tarımsal sulamanın yetersizliğinden kaynaklanacak ve suyun enerji ve çevre güvenliği bağlantısı ile artacaktır. Su kaynaklarının akılcı planlı ve verimli kullanılması bir ülkenin sosyo ekonomik kalkınması ve yoksulluğun azaltılması için büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle bir yandan gıda güvenliği ve beslenme ile ilgili riskleri, yoksulluğun azaltılmasına yönelik çabalara entegre ederken, diğer yandan yoksulluğun azaltılmasına ve açlığın ortadan kaldırılmasına yönelik çabalar arasındaki sinerjiyi arttırmak gereklidir. Bu politika her iki hedefe de daha hızlı ulaşılmasına yardımcı olacaktır. Bu konuda alınacak önlemlerin, ülkelerde tarım, gıda, sağlık, su ve sanitasyon, eğitim ve diğer ilgili sektörlerin yanı sıra sosyal koruma, kalkınma planlaması ve ekonomi politikası gibi farklı politika alanlarını da kapsaması gerekmektedir. Güvenilir bir gelecek için birçok alanda çoklu disiplinli bir düşünce kültürü oluşturmak zorundayız.
Kaynaklar [1]Necdet Buzbaş Türkiye ve AB’de Gıda Güvenliği: Ortaklığın Sinerjisi 28.Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi Toplantısı Edinburg, İskoçya 13-14 Eylül 2010 [2]Dursun YILDIZ Özdemir ÖZBAY Dr. Nüvit SOYLU
KALKINMA İÇİN TARIMSAL SULAMA -Hukuki - Teknik - Ekonomik Politik Topraksuenerji Çalışma Grubu 2011 (3) Dünyada Gıda Güvenliği ve Beslenme Durumu - 2019 (The State of Food Security and Nutrition in the World 2019)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.