Orhan Selen
Kur'an Anlaşılmak İçindir
Zaman zaman Kuran’ı güzel okuma yarışmaları yapılır.
Bunu hiç anlayamam.
Bazıları diyorlar ki ;
-Kuran’ın mesajı bu yolla geniş kitlelere iletiliyor.
Geniş kitleler dedikleri, Türkiye halkı…
Sanki herkes Arapça biliyor da, Kuran güzel okununca mesajını alacaklar.
Kuran’ı güzel okumak, ne farz, ne vacip, ne de sünnettir.
Ama Kuran’ı anlamak her Müslüman için farzdır.
Ne yazık ki Kuran denince akla sadece namaz, oruç ve örtünme geliyor.
Oysa Kuran bir toplumsal düzenleyici, bir anayasadır.
Yüzyıllar içinde din bilgini diye ortaya çıkanlar, Kuran’daki aydınlığı, akla, bilime ve
aklı kullanmaya ilişkin yönleri öne çıkaracaklarına, Arap cahiliyesinin ve paganizmin
geleneklerini Kuran’a sokmaya çaba göstermişlerdir.
Bugün geldiğimiz nokta onların başarılı olduğunu gösteriyor.
Alemlere rahmet olarak gönderilen Resul’ün ümmeti türban çıkmazının
önündeki duvarı yıkamıyor ve sonunda teslim oluyor.
Çok sayıda ülkede ise çarşaf, peçe gibi İslam dışı dayatmalar kadınların
yaşamlarını karanlığa gömüyor.
Nerede kaldı İslam’ın aydınlığı?
Kadını toplumdan dışlamaya, onu el altında bulundurulacak bir mal haline getirmeye
yönelik erkek yorumları ,Kuran’ın aydınlığı üzerinde kalın bir sis perdesi oluşturmuştur.
Kuran’ı güzel okuma yarışmaları, anlamadan dinleme açmazını katılaştırmaktan başka yarar sağlamaz.
Ayrıca bu gelenek ne zaman ve kimler tarafından başlatılmıştır?
Bunun açıklanması gerekir.
Resulullah’ın yaşadığı dönemde, Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali dönemlerinde
böyle bir uygulamaya rastlanmıyor.
Kuran’ı güzel okuma yarışmaları, Kuran mantığına ve içeriğine uygun bir davranış mıdır?
Bu soruya yanıt verecek çok sayıda din bilginimiz var.
Fakat susuyorlar… Neden?
İslam içindeki, ona ait olmayan unsurlar en kısa zamanda ayıklanmazsa din o zaman elden gider.
Yoksa birkaç misyoner İncil dağıttığı için İslam’dan tek çivi sökülemez.
Çevrelerindeki herkesi ve her şeyi Müslüman yapmaya çalışan gayretkeşlerin,
önce dönüp tarihe bakmaları yeter.
II.Mehmet Costantinopolis’i aldığında Aya Sofya ‘ya iki minare yaptırtarak camiye çevirtirken, öte yandan da Fener Patriği’nin asasını kendi eliyle vermiştir.
İtalya’dan ressam çağırtarak resmini yaptırtmasını, bu gün bile anlamayan ahmaklar vardır.
Bunu Kuran’ı güzel okuyanlar değil, anlayarak okuyanlar kavrayabilirler.
Tüm İslam ülkelerinde Kuran’ı güzel okuma yarışmaları yapılır.
Aynı Ülkeler yokluk ve sefaletle inlerler.
Geri kalmış ülkelerin tümüne yakını Müslüman’dır.
İslam dünyası yüzyıllar içinde “öz” den ayrılarak “şekil”e sarıldığından gelişmişler
sıralamasında yer alamıyorlar.
Geri kalmışlık sıralamasında önlerde olmaktan da rahatsız değiller.
Kuran’ı güzel okumak “kubbede hoş seda” bırakır ama anlayarak okumak diğer
toplumları geride bırakacak uygarlıklar yaratır.
Müslüman aklını kullanmamakta direniyor.
Kuran, “işleyen ve çalışan” aklı över.
Müslüman bunun da farkında değildir.
Saç, sakal, şalvar, türban, tesettür, oturma, kalkma, Kuran’ı güzel okuma arasında
şaşkına dönenler anlama yeteneklerini yitirdiler.
Doğruya ulaşmak için önce doğru düşünmek gerekir.
İnsanlar “kandırıldık” diyerek kurtulamazlar.
“Akıl ne işe yarar” diye sorulduğunda, verilecek yanıt bulamazlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.