Sürdürülebilir Kalkınmaya Giden Yol İklim Adaletinden Geçiyor
Virginia Commonwealth Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Andrea Simonelli, "Sera gazı emisyonu azaltımına yönelik atılan adımlar yavaş kalmaya devam ediyor ve böylece daha fazla nüfus, adapte olabileceğinin ötesinde etkilere maruz kalıyor." dedi
Virginia Commonwealth Üniversitesi İnsani Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Andrea Simonelli, küresel ısınmayı yavaşlatabilmek için sera gazı emisyonu azaltımına yönelik atılan adımların yavaş kaldığına dikkati çekerek, bu adımların hızlanmasının gelişmekte olan ülkelere sağlanacak finansmana bağlı olduğunu söyledi.
Avrupa, Asya ve Afrika’nın birçok bölgesinde etkili olan kuraklık; Hindistan, Bangladeş ve Pakistan’da yaşanan muson selleri; Filipinler’i vuran tayfun ile birçok ülkede meydana gelen ve aylarca söndürülemeyen orman yangınları gibi iklim kaynaklı felaketler, gelişmekte olan ülkelerde oluşan zararların finansmanı için "iklim adaleti" tartışmalarını yeniden gündeme getirdi.
Öte yandan, kalkınmış ülkelerin gelişmekte olan ülkelere iklim krizinin etkileriyle mücadele etmeleri, felaketlerin yol açtığı zararları karşılamaları ve emisyonlarını azaltmaları için ödemeleri planlanan yıllık 100 milyar dolarlık iklim finansmanı taahhüdü, bu yıl da enerji krizi nedeniyle hedeflenen rakama ulaşamadı.
İklim adaleti tartışmalarını AA muhabirine değerlendiren Simonelli, giderek daha fazla insanın iklim kaynaklı felaketler yaşadığını, giderek daha fazla aktivistin de bu küresel krize dikkat çekmeye başladığını belirtti.
"İklim adaleti uluslararası bir varlık akışından çok daha fazlasıdır"
"İklim adaleti için, özellikle de zarar ve ziyan finansmanı için yapılan çağrıların sesi geçmişte olduğundan çok yüksek." diyen Simonelli, buna karşın Mısır’ın Şarm El-Şeyh kentinde 6-18 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek olan Birleşmiş Milletler 27. Taraflar Konferansı’nda (COP27) iklim adaleti sorununun çözülmesini, iklim adaletinin sağlanmasını öngörmediğini kaydetti.
Andrea Simonelli, şöyle konuştu:
"Sera gazı emisyonu azaltımına yönelik atılan adımlar yavaş kalmaya devam ediyor ve böylece daha fazla nüfus, adapte olabileceğinin ötesinde etkilere maruz kalıyor. İşte bu yüzden zarar ve ziyan finansmanı sağlamak önemli. İklim adaleti uluslar arasındaki bir varlık akışından çok daha fazlasıdır, aynı zamanda tüm ulusların sürdürülebilir bir şekilde kalkınmasını ve fosil yakıt kullanımlarını tamamen kısmalarını mümkün kılacak kaynakların yeniden bölüşümüdür. Gelişmekte olan ülkeler, bırakın emisyon azaltımları için adım atmayı, yaşanan felaketlerin ardından altyapılarını, eğitim ve sağlık kurumlarını yeniden işleyecek hale getirebilmek için kendilerine vadedilen tazminata ihtiyaç duyuyor. Kalkınmış durumdaki ekonomiler, boğuşmakta oldukları enerji krizi gibi sıkıntıların karşısında tazminat yükümlülüklerini ihmal ediyor."
"İklim tazminatı özgecil bir adım olmalı"
Kalkınmış ülkeleri verdikleri taahhütleri yerine getirmeye zorlayacak çok az yasal veya uygulanabilir yol bulunduğunu ifade eden Simonelli, verilen taahhütleri yerine getirmenin hem ekonomik hem de ülkelerin itibarı açısından sonuçlar doğurduğuna, taahhütlerini yerine getiren ülkelerin daha fazla dış yatırım çekebildiklerine ve emsallerinin arasında lider statüsüne geçebildiklerine vurgu yaptı.
Fikir birliği yöntemiyle işlediği için, BM iklim anlaşmalarının sonuçlarının genellikle ılımlı kaldığını ve bunun da en isteksiz ulusların bile dayanışma göstererek anlaşmayı imzalamasına olanak tanıdığını anlatan Simonelli, vaatlerini yerine getirmedikleri durumlarda ise devlet egemenliğine saygı ilkesi nedeniyle ülkelere yaptırım uygulanamadığını hatırlattı.
Simonelli, ulusların birbirine karşı sorumlulukları ve yaşayan tüm canlılara saygı duyulması adına taahhütlerin, özgecil bir adım olarak yerine getirilmesinin ideal senaryo olduğunu, ancak devletlerin daha ziyade kendi çıkarları yönünde eylemlerde bulunduğu yorumunu yaptı.
"Sadece birbirimize değil, gelecek nesillere de saygı duymalıyız"
İklim adaleti sağlanabilmesinin birçok farklı yolu olduğunu aktaran Simonelli, "İşe, kalkınma projelerinde insan haklarının savunulmasıyla ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın (SDG) yerine getirilmesiyle başlanabilir." dedi.
Ulusların ve hatta kentlerin mümkün olduğu ölçüde, şirketleri, sürdürülebilir uygulamalar kullanmaya zorlayacak yasalar oluşturabileceğini işaret eden Simonelli, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bizler, bireyler ve toplumlar olarak, temiz, yeşil bir geleceğin nasıl olabileceğini hayal etmeli; vazgeçmek olarak algıladığımız şeylere daha az, sahip olabileceğimiz yüksek hayat kalitesine ise daha çok dikkatimizi vermeliyiz. Sürdürülebilir bir dünya, şu an içinde olduğumuz dünyadan çok daha farklıdır. İnsanların yalnızca birbirlerine değil, gelecek nesillere de saygı duyduğu bir yaşam şeklini tasavvur edebildiğimiz vakit, adaleti de tesis edebileceğiz."
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.