SURİYE ve DEVLET AKLI?!
Cüneyt Şaşmaz Yazdı : SURİYE ve DEVLET AKLI?!
Bugün aslında dün'dü.
Suriye iç savaşı, 15 Mart 2011'de başladı.
Bu savaşın temelinde, Ortadoğu toplumlarının kronik sorunu olan;
Ülkeleri, devlet yapılarını, aile şirketleri gibi yöneten ailelerin etkisi yatıyor.
Nitekim...
Suriye'de iktidarı darbe ile ele geçiren Esad ailesi,
Ülkenin ekonomik kaynaklarını bir aile şirketi gibi kullanmış,
Kendilerine yakın aile ve bireylere,
Devlet makamlarını dağıtarak onları zenginleştirmişti.
Nüans?!
Bu durum, ülkenin sosyolojik yapısında onarılması zor yaralar açmıştı.
Kendilerini ötekileştirilmiş hisseden gruplar,
Darbeci yönetime karşı kin ve nefret beslemiş,
Bu kin, dış müdahalelere açık hale gelince, Suriye karışmıştır.
Farklı etnik ve dini grupların oluşturduğu toplumlarda,
Ortak bir amaç belirlenmez.
Bu amaç doğrultusunda ortak bir hareket tarzı benimsenmezse,
Sonuçları ağır olabilir.
Burada çok ülke örnek verilebilir.
Üzerinde önemle durulması gereken husus;
Toplum bütünlüğünü sağlayamayan,
Demokrasinin ve hukukun gelişmediği,
Ekonomik kaynakların adil bir şekilde paylaşılmadığı ülkelerde,
İç karışıklıkların her zaman mümkün olduğu.
Demokrasinin, insan haklarının ve özgürlüğün gelişmediği toplumlar,
Dış müdahalelere açık hale gelir.
Bu durum; bölge üzerinde farklı siyasi, ekonomik, askeri çıkarları olan
Devlet ve devlet dışı aktörler için bulunmaz bir fırsat sunar.
Bu nedenle, Suriye'de karışıklık çıkması için yabancı yapı ve aktörler harekete geçmiştir.
Bunun sonucunda, milyonlarca insan yerinden edildi,
Yaklaşık bir milyon insan hayatını kaybetti.
Bu durum, toplumsal birlikteliğin ne kadar önemli olduğunu, bir kez daha gösteriyor.
Retrospektif açıdan bakacak olursak,
İstanbul’un fethi sırasında,
Bizans'ta yaşayan halkların Osmanlı’yı kurtarıcı olarak görmesi örneği
Toplum bütünlüğünün;
Silahtan, paradan ve askerden çok daha önemli olduğunu ortaya koymakta.
Suriye'nin dağılmasına katkı sağlayan yapı ve aktörler,
Ortaya çıkardıkları maliyetten kendileri de olumsuz etkilenmişlerdir.
Milyonlarca mülteci farklı ülkelere akın ederken,
Bu yükü en fazla Türk Devleti çekti.
Bu durum; bölgesel huzursuzluğa yol açtı,
Ekonomik kırılganlıklar ve sürekli güvenlik sorunları doğurdu.
Türkiye açısından ele alındığında ise, toplumda bir hoşnutsuzluk yarattı.
Televizyonlara "stratejist" olarak çıkan bazı kişiler,
"Devlet Aklı"nın, Esad ile Özgür Özel'i buluşturacağını öne sürmekteler.
Bu görüşmeden sonra, milyonlarca mültecinin Suriye'ye geri dönüp dönmeyeceği,
Esad'a; "burada bir tek sen eksiksin, bitsin bu hasret gel" denilip denilmeyeceği belirsiz?!
"Devlet Aklı" denilen mekanizma,
Olayları ortalama bir insandan önce gören ve buna önlem alan bir yapı.
Olan olduktan sonra konuşmak anlamlı değil.
Esad ile görüşmek, iki ülke arasında bir "çay partisi" seviyesinde kalacaktır.
Burada esas olan,
Sığınmacı ve mültecilerin geri dönüşü üzerine bir strateji geliştirmekten ziyade,
Toplumun gazını almak ve var olan dikkati soğutmak.
Bu noktadan sonra tavsiye vermeyi çok isterdim.
Ama tavsiyelerimin dikkate alınmayacağı açıktır.
Hülasa:
Suriye iç savaşının kökeninde, Esad ailesinin ülkeyi bir aile şirketi gibi yönetmesi,
Ekonomik kaynakların adil bir şekilde dağıtılmaması,
Toplumsal bütünlüğün sağlanamaması gibi faktörler yer almakta.
Bu yönetim biçimi toplumda derin yaralar açmış,
Farklı etnik ve dini gruplar arasında kin, nefret tohumları ekmiştir.
Bu iç karışıklık ortamı, dış müdahalelere açık hale gelmiş,
Yabancı aktörlerin müdahalesiyle daha da karmaşık bir hal almıştır.
Toplumsal birlikteliğin ve adil yönetimin sağlanamadığı,
Demokrasinin ve hukukun gelişmediği toplumlarda,
İç karışıklıkların kaçınılmaz olduğu bir kez daha görülmüştür.
Suriye örneği bu tür ülkelerde dış müdahalelerin,
Bölgesel çıkar çatışmalarının ne kadar yıkıcı sonuçlar doğurabileceğini gösteriyor.
Yaklaşık bir milyon insanın hayatını kaybetmesi,
Milyonlarca insanın yerinden edilmesi, bu yıkımın en somut örnekleri.
Türkiye, bu süreçte en büyük mülteci akınına maruz kalan ülke oldu.
Bu durum, ülkenin ekonomik ve sosyal yapısında ciddi huzursuzluklara yol açtı.
Türkiye'nin, bu kriz karşısında geliştirdiği stratejilerin ve "Devlet Aklı" kavramının,
Toplumsal gazı almak ve var olan dikkati soğutmak amacıyla mı,
Yoksa gerçek bir çözüm arayışıyla mı geliştirildiği tartışılmalı?!
Hasılı:
Suriye iç savaşının ve benzer krizlerin önlenmesi için
Toplumların demokratik süreçlerini güçlendirmeleri,
Hukukun üstünlüğünü sağlamaları,
Ekonomik kaynakların adil bir şekilde dağıtılması gerekmekte.
Bu noktadan hareketle, uluslararası toplumun ve bölge ülkelerinin
İç savaşların ve krizlerin önlenmesi için
İşbirliği içinde hareket etmeleri büyük önem taşımakta.
Demem o ki:
Toplumsal birliktelik; silahtan, paradan ve askerden daha önemli!
Bu gerçeğin her daim dikkate alınması elzem!
Hal böyleyken...
Suriye Dışişleri Bakanlığı; "Suriye ile Türkiye arasındaki ilişkilere ilişkin
Tutum ve açıklamaların devam ettiği bir dönemde Suriye Arap Cumhuriyeti,
Bir yandan halklar arasında, diğer yandan da Suriye ve ülkelerine zarar veren hükümetlerin
Politika ve uygulamaları arasında net bir ayrım yapma konusunda her zaman istekli oldu"
Diye bir açıklama yaptı:
Açıklama ve Suriye'nin yaklaşımı şöyle devam ediyor:
"Suriye, ülkelerin çıkarlarının çatışma ya da düşmanlık üzerine değil,
Aralarındaki sağlam ilişkiler üzerine kurulu olduğuna inanıyordu,
İnanmaya devam ediyor.
Bundan hareketle Suriye, ülkelerle ilişkilerini geliştirmek için
Ortaya konan çeşitli girişimlere olumlu yaklaşmaya isteklidir.
Bu bağlamda Suriye,
Suriye-Türkiye ilişkilerini düzeltmeye yönelik girişimleri ele almış;
Mevcut gerçeklere dayanan,
İki ülke arasındaki ilişkiyi yöneten belirli ilkeler üzerine inşa edilen,
Temeli egemenlik, bağımsızlık ve toprak bütünlüğüne saygı,
Her şeyle yüzleşmek olan amaca yönelik bir yol olduğuna inanmaktadır."
Ayrıca, Suriye Arap Cumhuriyeti,
İki ülke arasındaki ilişkilerin normal seyrine dönmesiyle arzulanan sonuçlara ulaşılabilmesi için
Bu yöndeki her türlü girişimin; net temeller üzerine inşa edilmesi gerektiğini,
Bu temellerin başında da,
Suriye topraklarında yasadışı olarak bulunan güçlerin geri çekilmesi,
Sadece Suriye'nin değil Türkiye'nin de güvenliğini tehdit eden
Terörist gruplarla mücadelenin geldiğini belirtiyor.
Suriye Arap Cumhuriyeti,
Suriye-Türkiye ilişkilerinin düzeltilmesi için samimi çaba sarf eden
Kardeş ve dost ülkelere teşekkür ve takdirlerini ifade ederken,
İki ülke arasındaki ilişkilerin normale dönmesinin,
İki ülkenin güvenlik, emniyet ve istikrarının temeli olan
2011 öncesi duruma dönülmesine bağlı olduğunu teyit ediyor.
Yani?!
"2011 öncesi geçerli olan YURTTA SULH CİHANDA SULH ilkesi, kırmızı çizgimizdir" diyorlar.
Başka?!
Bizim yok saydığımız ilkelerimizi, bir Arap Devlet Başkanı'nın
Bizim yüzümüze vurmuş olması da, bizim ayıbımız.
Bu, gayet ciddi bir yaklaşım.
Aynı ciddiyetle yürümeliyiz.
Ezcümle:
Cumhuriyetin temel ilkelerinin; 100 yıl değil 200 yıl geçse de
Öneminden ve değerinden hiçbir şey kaybetmemiş,
Hatta daha değerli hale gelmiş olması,
Büyük ATATÜRK'ün devlet dehasını gösterir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.