Aşkım Tan
TALİH KUŞU
TALİH KUŞU
“Varlık Fonu’nun başkanı kim?” sorusunun yanıtını bilmeyen var mıdır acaba?
Yine de bilmeyenlere Varlık Fonu’nun başkanının Cumhurbaşkanı olduğunu arz edelim.
Ülkenin Cumhur ve Varlık Fonu Başkanı, “31 Aralık Perşembe günü gerçekleştirilen ‘Milli Piyango Özel Yılbaşı Çekilişinde’ 100 milyon TL’lik büyük ikramiye bir adet çeyrek bilete isabet etmiştir. Satın alınmamış olan diğer 3 çeyrek biletin ikramiye tutarı Türkiye Varlık Fonu'na kalmıştır. Mutlu yıllar dileriz.” demişti.
Öz be öz devletin olan adı üstünde “Milli Piyango”nun nasıl özelleştirildiğinin hikâyesini hep birlikte hatırlayalım isterseniz…
Devletin bankası Ziraat Bankası’ndan 916 milyon dolarlık kredi ile dev medyanın “Amiral Gemisi Hürriyet Gazetesi”ni ve “Doğan Medya” grubunu satın alan “Türkçü Demirören” grubu idi.
Ancak Demirören grubu bu amiral gemisini yürütebilecek deneyime sahip olmadığından doğal olarak hızla zarar etti.
Bu zararı da bir şeklide gidermesi gerekiyordu ve yine devletin Milli Piyango idaresini ihale yolu ile tek teklif vererek “Demirören-SISAL” ortaklığı ile gerçekleştirmiş oldu.
“Bir ülke ‘bütçe fazlası’ veriyorsa, bu ‘fazla’yı nasıl kullanır?” sorusunu sormak gerekirse yanıtları da oldukça aşağıdaki gibi basittir:
Ülkenin harcamaları arttırılır -ki herkesin bildiği üzere ülke harcamaları dünya ülkelerine hava atacak seviyede-.
Mevcut vergilerde indirimler ve aflar uygulanır. Bildiğiniz gibi vergi affı getirildi ve yapılanmaya gidildi. Geçmiş yıllara da bakacak olursak, yapılan güncellemeler ile vergi her geçen gün artmıştı. Kâh beyaz eşyadan ÖTV alınmadı, kâh faizsiz kredi imkânı tanındı aziz millet düşünülerek(!)
İç ve dış borçlar alınan bu paralar ile ödenir. Kısacası kelime oyunları ile kandırıldığımızı düşünürler(!) Oysa ülkenin borcu hala çok fazladır. Yani bu da yapılmıyor çünkü bütçe fazlamız yoktur.
-Bakın burası çok önemli!- Bir varlık fonu oluşturulur, bu bütçe fazlası ile yerli ve yabancı bazı finansal varlıklar satın alınır. Kanal İstanbul gibi büyük yatırımlar yaparak gelirleri arttırıp ülkenin geleceği için büyük bir yatırım yapmış olunur.
Bu durumda bütçe fazlamız varsa; devlete ait olan gelirin hazineye aktarılan kurumların neden bu fonun yönetimine geçtiğini sorgulamak gerekmez mi?
Bu arada, Milli Piyango, tarihinin en yüksek ikramiyesi olan 100 milyon TL, bir adet çeyrek bilete isabet ederken 75 milyon TL’lik ikramiyenin tutarının Türkiye Varlık Fonu’na kalması çok ilginç bir durum olmaktan da öteye gitti.
Zira Milli Piyango, Varlık Fonu’na devredilmeden önceki yıllarda büyük ikramiyenin çıkmaması halinde bilet sahibi bulununcaya kadar piyango çekilişleri devam ederdi.
Hal ve durum Varlık Fonu’nun lehine değişirken, “Milli Piyango’dan Varlık Fonu’na aktarılan 75 milyon TL, SMA hastası çocukların tedavilerine harcansın” sesleri sanatçılardan siyasetçilere kadar birçok ünlü tarafından yükseldi.
Bu isimler arasında, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, CHP Genel Sekreteri ve İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke, CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, CHP İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca, CHP Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel, CHP Parti Meclisi Üyesi ve Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlu, CHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, İYİ Parti Teşkilat Başkanı ve Ankara Milletvekili Koray Aydın, Gelecek Partisi Başkan Yardımcısı Can Cankesen, Muharrem İnce, Uğur Dündar, Dilek Kaya İmamoğlu, Sunay Akın, Başak Demirtaş, Nazan Öncel, Hayko Cepkin, Ahmet Mümtaz Taylan, Nilgün Belgün ve Cem Yılmaz’ın yanı sıra halkın da kalbi aynı duygularla attı.
Bugüne kadar SMA hastalarının ebeveynlerinin feryatlarına kulakların tıkandığını, dahası bilimin çaresiz kaldığı düşünülmüştü.
Oysa Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın bu kampanya karşısında yaptığı açıklama nerede ise bu düşünceleri çürütür cinsten oldu:
“İlaç şirketlerinin baskısı ile çocuklarımızın kobay olarak kullanılmasına izin vermeyeceğiz. Ülkemizde SMA hastalığı görülmeyene, mevcut tüm hastalarımız tedavi edilene kadar mücadelemiz devam edecektir” şeklindeki açıklaması acaba “var olan SMA hastaları için gerçekte neler yapılıyor?” sorusunu akla getirmiyor mu?
Öte yanda ise “SMA anne karnında tespit edilebilen bir hastalık” olduğuna göre bu hastalık sahibi olan çocuklardan tırnak içinde ebeveynleri sorumlu tutmak gerekmez mi?
Yine Bakan Koca’nın “SMA hastalığı genetik bir hastalıktır. Bundan sonra tüm evlilik öncesinde aile adaylarına gen taraması da yaparak tedbir alınacak ve ülkemizde SMA hastalığı görülmeyene, mevcut hastalarımız tedavi edilene kadar mücadelemiz devam edecektir.” ifadesini yerinde bulurken, SMA hastaları için yürütülen bu kampanya hakkında “kirli kampanya” şeklindeki ifadesi yaralayıcı ve söylem bakımından “kirli” oldu.
Kirli olan "75 milyon TL, SMA hastası çocukların tedavilerine harcansın" kampanyasının yasaklanması mıdır, yoksa halkın parasının Varlık Fonu’na devredilmesi midir?
Hazır köprülere yapılan %25 zam ile dünyanın en pahalı köprüsü unvanını elinde tutan ülkemizde siz hala devletin cebine gönüllü para koymakta ısrarcı mısınız?
Ya biçare yavrucak SMA hastaları?
Onlara gönüllü olmakta ısrar eden talih kuşu olmaya ne dersiniz her şeye rağmen?
Aşkım TAN
04.01.2021 - Ankara
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.