Nuray Başaran
TAYYİP’İN AMERİKASI VE TRUMP’IN TÜRKİYESİ
Netanyahu’yu şimdilik yazının dışında tutuyorum ama asıl aktör aslında o…! Ama adı hiçbir yerde yok. Esamesi mi okunmuyor? Yoksa en ‘derin’ siyaseti yaptığı için yıpranması da mümkün olmuyor mu? Ya da ülkesindeki yolsuzluk davalarını örtbas etmek için, o acaba yakında kimlere saldıracak? Bu sorunun cevabı net ama çok teferruatlı olduğundan bir başka yazı konusu…
Dolar çıktı, indi. Yaptırımlar başladı. S400 ‘e karşı, F 35 kavgası ya da ‘kartı’ derken, bayram geldi. Bayram öncesi Dolar kurunun bastırılmasıyla Türkiye nefes alırken, kurban bayramında, ‘ kim kimi kurban edecek?’ beklentisiyle bayram sohbetlerimiz renkli analizlere ve iddialı kulis bilgilerine dönüştü.
Aslına bakarsanız, Trump ve Tayyip Erdoğan bir çok özellikleriyle birbirine çok benzeyen iki lider. Ülkelerinde devlet yapılarıyla zaman zaman kan uyuşmazlığı yaşayan, bununla mücadele eden, zaman zaman o yapıların yönlendirmeleri sonucu yaptıklarıyla ‘aslını inkar edebilecek’ uygulamaları bile devreye alıp herkesi şaşırtabilen ve mücadeleyi elden bırakmayan özelliklere sahipler.
Öyle ki Erdoğan’ın 15 Temmuz’u yaşadığı dönemde, Trump da ABD’de kendi 28 Şubat’ını yaşadı. Ki bu benzetme (ABD’nin 28 Şubat’ı) o günlerde bizzat Erdoğan tarafından yapıldı. Aynı zamanda Trump’ın en zor günlerinde, Erdoğan’dan müttefik ülke başkanına destek olan bu tespit, hala kulaklarımızdayken bugünlerde Trump ile Erdoğan’ın arasına kara-kedi girmiş olabilir mi? Ya da Brunson?
Yaptırımlara ve olanlara bakınca ; arada bir çok sorunun olduğu kesin. Ama liderler arasında sorun olduğunu sanmıyorum. Ülkelerindeki sistem ve muhalefetle sorun yaşayan liderlerin, koltuklarında ve ülkelerinde var olmak için geliştirdikleri siyasette kullanılan ya da ‘heba’ edilen bir politika var sadece…
Erdoğan, iç politikada sıkıştığında, ‘Ey Amerika’ söylemi ile işin içinden çıkmaya ve tüm sorunları küresel güçlere yıkarak halkı ve seçmeni kendi etrafında toplarken; Trump da Kasım ayındaki seçimler öncesinde Brunson üzerinden Erdoğan ve Türkiye’ye yüklenerek ABD’deki derin yapının Evangelist gücünü çoktan yanına almayı başarmış görünüyor. Bununla da kalmıyor, yargıdaki bazı davalarının sonuçlanması ve ceza alması halinde (ki neredeyse azil edilebilecek bir noktaya gelen soruşturmalar karşısında ) ABD halkını ‘ekonomi çöker’ diye tehdit bile edebiliyor. Ki son iki seçimde Tayyip Erdoğan’ın kullandığı, ‘istikrar’ kelimesi de Trump’ın uyguladığı stratejiye çok yakın. Aradaki fark ABD’nin yüzölçümü . Üllke büyüyünce ve tüm dünyaya hükmetmek gerektiğinden olsa gerek Trump’in iç siyaset malzemeleri de bir o kadar artıyor. Erdoğan’ın Türkiyesi’nde halka ‘istikrar’ ve ‘küresel güçler’ kelimeleri yetebiliyor. Amerika ve Trump’ın sınırları ise AB, Ortadoğu ve NATO’ya kadar uzanıyor. Dolayısıyla meydan okurken herkesi ısırıyor ve herkes dikkat kesiliyor. Hatta önümüzdeki günlerde Trump yeni düşmanlar çıkarırsa ve saldırırsa bu kimseyi şaşırtmaz. Ki en büyük düşman ilan ettiği İran ile masada 4 önemli konuda anlaşıp, sonra da meydan okuması başka türlü izah edilebilir bir durum da değildir.
Allah Trump’ın ısırığından herkesi ve biz korusun diyecekken, Allah’tan ki erken seçimi ilan eden Devlet Bahçeli bayramda Yerel seçimlerin erkene alınmasına karşı çıktı da biz rahatladık. Malum son yıllarda Devlet Bey’in onayı olmadan seçim olmayacağını bildiğimizden, şimdilik Mart 2019’a kadar rahatız. Büyük ihtimalle de bu süreçte ABD ile ilişkilerimizin rölantide kalır. ‘Peki ama Mart 2019’da bizi nasıl ‘deprem’ler bekler? Ya da bekliyor ?’derseniz, bu soruya, en basitinden ‘Bu kış sıcak geçecek’ diyebiliriz şimdilik. Daha ileri gidersek, ‘ fay hatları SOS veriyor ‘demek de yanlış olmaz. Yeni dönem iç siyaseti ve iç siyaset aktörlerini yarın değerlendirmek üzere…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.