Termik santrallerin sağlık faturası ağır: 55 yılda en az 200 bin erken ölüm
Sağlık ve Çevre Birliği (HEAL), Türkiye’de son 55 yılda termik santrallerin insan sağlığı üzerindeki ağır sonuçlarını raporladı. 1965-2020 yılları arasında çalışan 16 ildeki 29 termik santral elektrik üretirken, yaklaşık...
Kömüre dayalı elektrik üretimi sürecinde tonlarca tehlikeli hava kirletici ve sera gazı emisyonu havaya bırakılarak kirliliğe, iklim değişikliğine ve insan sağlığında büyük zararlara neden oluyor. Erken ölüm, erken doğum, çocuk ve yetişkinlerde akciğer hastalıkları, kalp ve damar hastalıkları, kanser ve daha pek çok hastalık riskini artırıyor.
Türkiye geçen kasım ayında Paris İklim Anlaşması’nı onayladı ve 2053’e kadar net sıfır karbon hedefini duyurdu. Bu sevindirici ve umut veren bir adım olsa da henüz kömürden çıkış için bir tarih ve plan duyurmadı. Her bir tesisin neden olduğu çevreyi kirleten emisyonlar ise raporlanmıyor.
HEAL Türkiye’nin hazırladığı, Kronik Kömür Kirliliği-Türkiye: Kümülatif Sağlık Etkileri Raporu’na göre Türkiye’de 2019 yılında elektriğin yüzde 56’sı fosil yakıtlardan üretildi. Bunun yüzde 37’si kömürdü (kalan pay doğalgaza ait). Son üç yılda ulusal enerji politikasının bir sonucu olarak yerli kömür linyitin elektrik üretimindeki payı arttı. Ayrıca, Aralık 2020 itibariyle Türkiye’de 19 GW kurulu gücünde 29 büyük (yani 100 MW ve üzerinde) kömürlü termik santral bulunuyor. Rapor bu santralleri inceledi.
Raporda ele alınan kömür odakları (Çanakkale, Adana ve Hatay, Eskişehir, Muğla) en kirli alanlar olmasa da bu illerde yeni kömürlü termik santral kurma planları bulunuyor. Bu da termik santrallerin on yıllar boyunca ağır derece kirletici faaliyetlere devam etmesi anlamına gelecek. Yine bu illerin hepsinde halihazırda kömürlü termik santraller var ve bunlar hakkında kirlilik, tarım arazi kaybı ve zorunlu göç nedenleriyle ihtilaf yaşanıyor.
İlk termik santral 1965’de kuruldu
HEAL Türkiye Sağlık ve Enerji Politikaları Kıdemli Danışmanı Funda Gacal’ın açıkladığı rapora göre, termik santrallerin yarım asırlık hava kirliliği karnesi ve buna bağlı insan sağlığı üzerindeki etkileri son derece kötü. Termik santralleri kaynaklı kronik kömür kirliliği erken ölümlerin yanısıra, 1 milyon 247 bin 334 bin çocukta bronşite, 118 bin 542 yetişkinde yeni kronik bronşite, 221 bin hastaneye başvuruya, 462 milyon hasta geçirilen güne sebep oldu.
Rapora göre, en kirli santraller Muğla Yatağan ile Manisa Soma. En eski santral ise 1965 yılında devreye giren Kütahya Tunçbilek. 1982’de açılan Muğla Yatağan Termik Santrali, en fazla erken ölüme yol açtı: 33 bin 129. Manisa Soma Termik Santrali’ninse, 30 bin 118 erken ölümden sorumlu olduğu hesaplandı. Muğla Yeniköy Termik Santrali ise 23 bin 595 erken ölüme zemin hazırladı.
Muğla santralleri, sağlık maliyetlerinin üçte birini oluşturuyor
Muğla’da Yatağan (1982’den beri işletmede, 630 MW kurulu gücünde ve linyit yakıtlı), Yeniköy (1986’dan beri işletmede, 420 MW kurulu gücünde ve linyit yakıtlı) ve Kemerköy (1993 yılından beri işletmede, 630 MW kurulu gücünde ve linyit yakıtlı) olmak üzere üç termik santral bulunuyor. Üç santral 1982-2020 arasında 68.3 bin erken ölüme, 43.8 bin erken doğuma, 455.7 bin çocukta bronşite, 40 bin yetişkinde bronşite, 77 bin solunum ve kalp ve damar hastalıklarına bağlı hastane başvuruya neden oldu. Sağlık etkilerinin ekonomik maliyeti 1,48 trilyon lira.
HEAL’in çalışması, sağlık maliyetlerinin büyük kısmının en eski santrallerden kaynaklandığını (üç tesisin yakıt ve yakma teknolojisi birbirine benzer) ve Muğla bölgesinde kömürden çıkışın öncelik olması gerektiğini gösteriyor. Ayrıca, kükürt oksit emisyonu azaltım kontrol sistemleri santrallerin işletmeye girdiği tarihlerden ancak 10-16 yıl sonra kurulduğu için hava kirliliğinin sağlık maliyeti, tüm Türkiye’deki termik santrallerin sağlık maliyetinin neredeyse üçte birini oluşturuyor.
Muğla dünya çapında kirli!
2019’da uydu görüntüleri kullanılarak yapılan bir araştırma, Muğla’nın bir kükürdioksit sıcak noktası olduğunu ve dünyanın en yoğun 14’üncü kükürdioksit sıcak noktası olduğunu ortaya koymuştu. 2020 yılında her üç santralin hava kirliliği ve atık sistemleri bakanlık tarafından denetlenmiş. Bu denetim sırasında Kemerköy ve Yeniköy’ün mevcut arıtma sistemleriyle mevzuattaki kükürdioksit sınırın aşıldığı ve Yatağan’ın atık sahasının uygun hale getirmediği, vahşi depolama yöntemini kullanmaya devam ettiği ortaya çıkmıştı. Ancak Kemerköy ve Yeniköy tesisleri için yapılan iyileştirme sözleşmeleri ve Yatağan için önlemleri listeleyen bir akademik rapor teminat olarak kabul edilmiş ve bu tesislerin hiçbiri askıya alınmadığı gibi çevre ve sağlığa zarar verdiklerini gösteren birçok çalışma göz ardı edilerek çevre izinleri veriliyor ya da uzatılıyor.
Zonguldak’a yeni termik santraller yolda
Bölgede faaliyet gösteren dört kömürlü termik santral bulunuyor. ÇATES olarak da bilinen Çatalağzı Termik Santrali (1989’dan beri faaliyette, 314 MW kurulu gücünde ve taşkömürü yakıtlı) ile Zonguldak Eren Termik Santrali kompleksi içindeki ZETES 1 (2010’dan beri faaliyette, 160 MW kurulu gücünde ve taşkömürü yakıtlı), ZETES 2 (2010’dan beri faaliyette, 1.230 MW kurulu gücünde ve taşkömürü yakıtlı) ve ZETES 3 (2016’dan beri faaliyette, 1.400 MW kurulu gücünde ve taşkömürü yakıtlı) santralleri. Mevcut kronik kömür yüküne rağmen, bölgedeki kömürden elektrik üretim kapasitesi için artış planları yapılıyor. ÇATES’e 660 MW’lık bir ilave ünite planlanırken 160 MW kurulu gücünde yeni DETES santrali planlanıyor. Her ikisi de taş kömürü santralleri.
Söz konusu dört kömürlü termik santral 1989-2020 arasında, 3 bin 563 bin erken ölüme, bin 749 erken doğuma, 24 bin 772 çocukta bronşite, 2 bin 750 yetişkinde yeni kronik bronşite, 4 bin 705 solunum ve kalp-damar hastalıkları şikayetlerine bağlı hastaneye başvuruya zemin hazırlıyor. Sağlık etkilerinin ekonomik maliyeti 132,45 milyar lira.
Çanakkalde beş termik santral var
Çanakkale’de beş kömürlü termik santral bulunuyor. 18 Mart Çan (2005 yılından beri faaliyette, 320 MW kurulu gücünde ve linyit yakıtlı), İÇDAŞ Biga (2005 yılından beri faaliyette, 405 MW kurulu gücünde ve taş kömürü yakıtlı), Bekirli (2011’den beri faaliyette, 1.200 MW kurulu gücünde ve taşkömürü yakıtlı), Cenal (2017’den beri faaliyette, 1.320 MW kurulu gücünde ve taş kömürü yakıtlı) ve Çan-2 (2018’den beri faaliyette, 330 MW kurulu gücünde ve linyit kömürü yakıtlı). Bu santrallerin yanı sıra, iki yeni kömürlü termik santral de planlama aşamasında. Kirazlıdere santrali (1.600 MW, taş kömürü yakıtlı) ve Karaburun santrali (1.320 MW, taşkömürü yakıtlı). Çanakkale planlanan kömürlü termik santrallerin yoğunlaştığı bir şehirken, planlama aşamasındaki pek çok santral 2021’de iptal edildi veya rafa kaldırıldı.
Bu santraller, 2005-2020 arasında 3 bin 167 erken ölüm, 1 bin 756 erken doğum, 2 bin 409 yetişkinde yeni kronik bronşit vakası, 4 bin 256 solunum ve kalp-damar hastalıkları şikayetlerine bağlı hastaneye başvuruya yol açıyor. Sağlık etkilerinin ekonomik maliyeti ise 104 milyar lira.
İskenderun’da Çin bankaları santral finanse ediyor
İskenderun Körfezi’nde faaliyet gösteren üç kömürlü termik santral bulunuyor. Adana’da Sugözü İsken (2003 yılından beri faaliyette, 1.210 MW kurulu gücünde ve taşkömürü yakıtlı), Hatay’da Atlas (2014’den beri faaliyette, 1.200 MW kurulu gücünde ve taş kömürü yakıtlı) ve Adana’da Tufanbeyli (2016’den beri faaliyette, 450 MW kurulu gücünde ve linyit yakıtlı). Adana’nın Yumurtalık ilçesine bağlı Sugözü köyü yakınlarında 1.230 MW kurulu gücünde ve taş kömürü yakıtlı EMBA Hunutlu santrali inşa ediliyor. Çin bankalarının finansmanıyla inşa edilen santralin 2022 yılında faaliyete geçmesi ve ithal taş kömürü yakması bekleniyor.
Söz konusu santraller, 2003-2020 arasında 4 bin 717 erken ölüm, 2 bin 540 erken doğum, 32 bin 207 çocukta bronşit ve 3 bin 642 yetişkinde yeni kronik bronşit vakası ve 6 bin 211 solunum ve kalp-damar hastalıkları şikayetlerine bağlı hastaneye başvuruya yol açtı. Sağlık etkilerinin ekonomik maliyeti 138 bin 15 milyar lira.
Veriler şeffaf paylaşılmıyor
Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’nı onaylaması ve 2053 için net sıfır karbon hedefi koymasıyla yeni bir döneme girdiğini belirten Gacal, şunları söyledi:
“Bununla birlikte, Türkiye henüz kömür kullanımını sonlandırmak için bir tarih belirlemedi. Diğer yandan kömürlü termik santral kapasitesini iki katına çıkarma planları sürüyor. Birçok ülkenin aksine Türkiye’de toprağa, suya ve havaya verilen emisyonlara ilişkin tesis düzeyindeki veriler kamuya açık değil. HEAL’in kronik kömür kirliliği serileri, her bir santralin baca emisyonları ve bu emisyonların neden olduğu sağlık sorunları ve maliyetlerini hesaplayarak bu eksikliği gidermeyi hedefliyor.”
İstanbul, İzmir sular altında kalabilir
Türk Toraks Derneği Çevre Sorunları ve Akciğer Sağlığı Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Sebahat Genç, hava kirliliği ve iklim krizinin bütün dünyanın sorunu olduğunu bu nedenle ülkelerin bu konuda ortak çalışmaya başladığına dikkati çekti. İklim değişikliğini durdurmak için çok fazla zaman kalmadığını belirten Genç, şunları kaydetti: “Aktif ve hızlı olmak zorundayız. Hava sıcaklığındaki 1.5 derecelik artışın sonuçları büyük olacak. Önümüzdeki 20 yıl içinde 1.5 dereceye ulaşacağız gibi görünüyor. Karbon emisyonunun azaltılması için çok ciddi önlemler alınması lazım. Yoksa 2100 yılına kadar bu sıcaklık artışı 5.7 dereceye kadar ulaşacak. Aşırı sıcaklık, kuraklık, deniz seviyenin yükselmesi demek bu. Birçok şehir, İstanbul, İzmir dahil sular altında kalacak.”
Çocuklarda otizme, gelişim geriliğine yol açıyor
Türkiye’de birçok ilde hava kirliliğini işaret eden değerlerin Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği sınırların üzerinde olduğunu söyleyen Genç, şöyle devam etti: “Kirli hava, akciğer kanseri, astım, KOAH, kalp damar hastalıkları, felce ve erken ölümlere yol açabiliyor. Hava kirliğinden en çok çocuklar, yaşlılar, gebeler ve kronik hastalığı olanlar etkileniyor. Çocuklarda gelişim geriliği, akciğer hastalıkları ve otizme yol açabiliyor. Gebelerde erken doğuma neden olabiliyor. Hava kirliliği, karbon emisyonu ve bunun sonucundaki iklim krizinin ortaya çıkmasında en önemli faktör fosil yakıtların kullanılması. Bu nedenle birçok ülke kömürden çıkış için tarih belirledi. Ama bizim ülkemizde henüz herhangi bir plan yok. Böyle bir planı hızlıca oluşturup, kömürden çıkışı ilk yapılacaklar arasına koyması gerekiyor. “
Yeni termik santral yapılmamalı
HEAL Genel Müdür Yardımcısı Anne Stauffer de hem insan sağlığını korumak hem de iklim değişikliğini kontrol altına alabilmek için mümkün olan en kısa sürede kömür ve diğer fosil yakıtların kullanımından vazgeçilmesi gerektiğini söyledi: “İklim değişikliğinin en kötü etkilerinden kaçmak istiyorsak, bütün ülkeler ve şirketler yeni termik santral inşaatlarını durdurup, olanları da devreden çıkarmalı. Uluslararası Enerji Ajansı, bütün OECD ülkelerine 2030’a, diğer ülkelere 2040’a kadar kömürden enerji üretimine son vermelerini tavsiye etti. 23 Avrupa ülkesi kömürden çıkışlarını ilan etti. Avrupa’da birkaç ülkede resmi çıkış tarihi konuşulmadı. Türkiye bir OECD ülkesi ve kömürden çıkışını ilan etmeyen ülkelerden biri. Umuyoruz ki bu tavsiyeler duyulur. Çünkü Türkiye yeni termik santraller açmak için hazırlık yapan ülkeler arasında beşinci sırada. Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’nı imzalaması memnuniyetle karşıladık. Ama hızla kömürden çıkış tarihi vermesini bekliyoruz.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.