Cüneyt Şaşmaz

Cüneyt Şaşmaz

Trump'ın Ekümenik Tuzağı?!

Soru şu:
Heybeliada Ruhban Okulu, Türkiye'yi yeni bir Vatikan'a mı dönüştürecek?!
Elcevap: ?!
Atatürk’ten Uyarı:
“Patrikhane, bir Türk kurumu olmasına rağmen, siyasi meselelerle iştigal etmemek üzere kalabilir; yoksa sınır dışı!”
(1923 Bursa Konuşması)
Bugün aslında dün'dü.
Dünün tarihi hayaletleri, bugünün jeopolitik satrancında yeniden canlanıyor.
Beyaz Saray'ın koridorlarında yankılanan bir talep, Türkiye'nin egemenlik damarlarını titretiyor:
ABD Başkanı Donald Trump, 25 Eylül 2025 zirvesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan, 54 yıldır kapalı Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılmasını istedi.
Erdoğan, "Üzerimize düşen ne varsa yapmaya hazırız" diyerek yeşil ışık yaktı:
"Dönünce Patrik Bartholomeos ile görüşeceğim" sözüyle topu Patriklik'e attı.
Öncelikle...
Bu, basit bir dini jest mi, yoksa ABD'nin Soğuk Savaş kalıntısı oyununda, Rusya'ya karşı İstanbul Patrikhanesi'ni "ekümenik" bir süper güce dönüştürme hamlesi mi?!
Nitekim...
Prof. Dr. Sibel Özel'in çarpıcı kitabı Fener–Rum Patrikhanesi’nin Ekümeniklik İddiası ve Heybeliada Ruhban Okulu Meselesi (IQ Kültür Sanat Yayıncılık, 2011), bu soruya yıllardır haykırıyor:
Hayır, bu bir tuzak!
Okulun açılması, Türkiye'nin laik hukuk düzenini delik deşik eden, dış güçlerin içişlerine sızan bir domino taşı.
Hal böyleyken...
Tarihi bir hayalet olarak ekümeniklik iddiasının karanlık mirası, bugün yeniden hortluyor.
Demem o ki:
Heybeliada Ruhban Okulu, 1844'te Ortodoks din adamı yetiştirmek için açılan bir kurumdu.
1971'de Milli Eğitim Bakanlığı'nın kapatma kararıyla sessizliğe gömüldü.
Ama asıl mesele, okulun kendisi değil, arkasındaki gölge:
Fener Rum Patrikhanesi'nin "ekümenik patrik" iddiası.
Nüans?!
Özel'in kitabında vurgulandığı üzere, 19. yüzyılda Patrikhane, Balkan Savaşları'yla Yunanistan, Sırbistan, Romanya ve Bulgaristan kiliselerini kaybetti.
Bugün, fiili etkisi sadece İstanbul ve Anadolu'daki Rum Ortodokslarla sınırlı; Atina, kültürel lider olarak öne çıkıyor.
"Patrikhane ekümeniklik fırsatını kaçırmış ancak Rum kilisesi olarak kalmıştır" diyor Özel, arka kapak metninde.
Demem şu ki:
Peki neden şimdi bu ısrar?!
Hasılı:
Çünkü ekümeniklik, patriği "tüm Ortodoksların lideri" yapma hayali ve bu, Lozan Antlaşması'nın azınlık statüsünü paramparça eden bir talep.
Kitabın 99. sayfasında, Özel bu oyunu deşiyor:
ABD, tek süper güç olarak Rusya'nın yükselişini frenlemek için Moskova Patrikhanesi'ne karşı İstanbul'u silahlandırıyor.
Soğuk Savaş sonrası, Patrikhane siyasal bir aktöre dönüşüyor; Bill Clinton'ın "dünyadaki tüm Hıristiyan Ortodoksların lideri" diye sunduğu Bartholomeos, Yunan Olimpiya Havayolları'nın "Çift başlı Bizans bayrağı"lı uçağıyla 23 ülkeyi dolaşıyor.
Trump'ın talebi, bu zincirin yeni halkası: Okulu açmak, Patrikhane'ye uluslararası teoloji üniversitesi statüsü kazandırmak demek.
YÖK denetimi dışında, yabancı öğrencilere vizesiz kapı açmak, ki bu, Türkiye'de çoğunluğa bile tanınmayan bir imtiyaz.
Hülasa:
Özel uyarıyor:
"Bu talep hem 1862 Rum Nizamatı'na hem de Türk Anayasası'na aykırı.
Egemen bir devlette azınlık kilisesi, dünya Ortodokslarının lideri olup ekstra-territoryal statü isteyemez."
Demem o deme değil şu deme:
Patrikhane, "Bir Türk kurumu" olmasına rağmen, resmi sitesinde (ec-patr.org) Türkçe yok; İstanbul "Constantinople" diye anılıyor, ekümenik sıfatı pompalanıyor (Özel, s. 17).
Netice:
Tarihi gerçekler daha acımasız:
İstanbul kilisesi, havariler tarafından kurulmadığı için "apostolik" değil; Ankara, Selanik veya Efes gibi kutsal bir mirası yok (s. 23).
İmparatorluk dışında yetkisi sıfır; Moskova Patrikhanesi, ekümenikliği reddediyor ve İstanbul'un hayalleri bile ona ulaşamıyor (s. 72).
Atatürk'ün Nutuk'u (s. 77) ve 1923 Bursa konuşması (s. 84), bu yabancılaşmayı ifşa ediyor:
"Patrikhane siyasi meselelerle iştigal etmemek üzere kalabilir; yoksa sınır dışı!"
1924'te New York Herald'a "Ortodoks patrikhaneleri hilafetle birlikte kalkmalı" demesi, Lozan'da Hıristiyan ittifakı yüzünden yarım kalan bir iradeyi gösteriyor.
Ezcümle:
Özel, bu tarihi bağlamda Trump'ın baskısını yorumluyor:
Siyaset dini kullanıyor, din özgürlüğü kisvesi altında egemenlik erozyonu yaratılıyor.
Dün, bugün'ün gölgesinde.
2025 zirvesi, kitabın kehanetlerini doğruluyor.
Öncelikle...
Bartholomeos, Trump'la görüşüp okul dosyasını masaya koydu; Erdoğan ise "hazırız" diyerek, F-16 ve F-35 pazarlıklarının gölgesinde taviz verdi.
ABD Başpiskoposu Elpidophoros teşekkür etti: "Din özgürlüklerinin teyidi olacak."
Nitekim...
Ama bu, din özgürlüğü mü?!
Özel'in 110. sayfasında belirttiği gibi, Ortodoksluk merkeziyetçi değil; milli kiliseler bağımsız, papa benzeri bir lider yok.
Patrikhane'nin Vatikan hayali, tarihi ve teolojik temelsiz, Moskova'yla rekabeti bile imkansız.
Wikileaks'e göre (s. 220), Bartholomeos'un itirafı net:
"Patrikhane giderse Ruslar lider olur; Ankara'nın küçük düşürmesine ve Rus ihtiraslarına karşı korunmalı."
Hal böyleyken...
Trump'ın talebi, bu korkuyu besliyor:
Okul açılırsa, yabancı öğrenciler (Adnan Menderes döneminde vizesiz doluşanlar gibi, s. 200) Patrikhane'yi "uluslararası" kılacak.
Eleştirmenler ayağa kalktı:
Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ "İkinci Vatikan kuruluyor" diyor.
Emekli Büyükelçi Tugay Uluçevik "Ekümeniklik iddiasını güçlendirir" uyarısı yapıyor.
Cihat Yaycı ise "Özerk statü çabası" diye etiketliyor.
Demem o ki:
Karşılıklılık ilkesi unutulmasın:
Lozan, Yunanistan'daki Türk azınlığın haklarını da koruyor; Batı Trakya'daki imam hatip okulları hâlâ kapalı.
Nüans?!
Son çıkış; hukuk değil, tuzak!
Sessizlik değil, direniş!
Demem şu ki:
Özel'in finali (s. 224) bir manifesto:
"TC Devleti, laik hukuk devleti olarak dış baskılara sessiz kalmamalı."
Hasılı:
Siyasi oyalama – "24 saatte açarız" veya "Düşünüyoruz" – Türkiye'yi tarih önünde zora sokar.
Trump'ın talebi, din özgürlüğü değil; ABD'nin Rusya'ya karşı vekil savaşı.
Hülasa:
Erdoğan, Bartholomeos'la görüşecekse, Lozan'ı, Anayasa'yı ve Atatürk'ün mirasını masaya yatırsın.
Heybeliada'yı açmak, kapıları kilitlemekten beter:
Bir ekümenik canavar doğurur, İstanbul'u "Constantinople" hayaline kurban eder.
Demem o deme değil şu deme:
Türkiye, bu tuzağa düşmemeli.
Okul, azınlık hakkıysa YÖK denetiminde açılsın; yoksa, Trump'ın satrancında piyon oluruz.
Vurucu soru şu:
Egemenlik mi, yoksa Beyaz Saray'ın gölgesinde dua mı?!
Seçim bizim.
Ezcümle:
Uyanık olalım, direnelim.
Çünkü Türkiye'nin geleceği, bu tür tuzaklara karşı milli iradenin gücüyle korunur!

Cüneyt Şaşmaz

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.