Şevket Bülent Yahnici

Şevket Bülent Yahnici

TUZUN KOKMASI

Türkiye'miz ve dolayısıyla Türk halkı ve de bütünüyle dünya, çok uzun bir süreden bu yana demokratik hayatin işleyişi ( ya da işletilmeyişi); adalet ve hukuk sisteminin dejenerasyonu ; ileri ve modern demokrasilerin eriştiği en yüksek nokta olan kuvvetler ayrılığı prensibinin kuvvetlerin  birliği ve tek otoritede toplanması; tepetaklak gittiği su götürmez bir ekonominin "pik yaptık, uçuyoruz" diye anlatılması  vs., vb. onlarca, yüzlerce örneği ( artık ne yazık ki, vakayi adiye işler , sanki normal olanı buymuş, böyleymiş gibi, mecburcu kabullenmesiyle) seyreder oldu...Biz artık bu saçmalıklara aldırmama alışkanlığı edindik ama ; dünya kamuoyu nezdinde ve uluslararası ilişkilerimizde de aldırılması gerekmeyen ülke muamelesi görmeye mahkum olduk.

Ülkeyi yönetenlere soracak ve anlattıracak olsanız ve de gözü, kalbi, kafası, aklı ve mantığı iflas etmis destekçilerini dinleseniz başka bir dünya anlatıyorlar. Bu isi yaparken de kendilerine dönük en ufak, en haklı tenkitleri yöneltenlere "hain, PKK'lı, Fetocü" diye bas bas bağırıyorlar.

Ülkemiz artık siyasi tartışma boyutlarının akıl, mantık, nezaket kuralları içinden çıktığı; birbirini dinleme ve anlama, karşılıklı cevap verme  medeniliğinin son bulduğu bir haldedir.
Söyleyenin söylediği yanına kar kalmaktadır.

Yolsuzluklar, yürütmeler, yürütülmüşler de yapanlarının kâr hanesine çoktan yazılmıştır.
Yeni vurguna hazırlanan bakıyor ki, eski vurguncular ortalıkta kol geziyor; yürüttüklerini rahat rahat yiyorlar ve mevki, makam taltif ediliyorlar  "ben niye vurmayım" diyor...
Kötü örneklerin bolluğunun ve çokluğunun o kadar büyük ve rahat içinde olması YENI KÖTÜ ORNEKLER için zemin oluşturuyor.

Ben/biz, padişahları, sultanları, beyleri sorguya çekip yargılayan; iradesi ve yargı gücü  o derece bağımsız olan sistemleri uyguladık. Kadı karşısında vatandaşla sultanın eşit yargılandığı günler oldu... Fakat hiçbir devirde bir kadının bey otağına, sultan sarayına gidip hediyelendirildiğini duymadık.
Bunca kalabalık laftan bir yere gelmek istiyorum.
Beş altı gündür; yine dünyanın hiçbir ülkesinde ve sisteminde yaşanması imkansız bir garabeti benim Ülkeme ve halkıma yaşatıyorlar. Ülkenin İçişleri Bakanı Ülkenin Yüksek Yargısının başındaki AYM Başkanına verip veriştiriyor; diğeri de makamının ve sıfatının elverdiği ölçülerde bu Bakan beye cevap yetiştirmeye çalışıyor. Inanın cok net söylüyorum, böyle bir tiyatro ABD'de, İngiltere'de, Fransa'da değil Tanzanya'da, Uganda da bile oynanmaz, oynanamaz!..

Bakan'ın sözleri ve sözlerin arasına gizlediği suçlamalar büyüktür, korkunçtur, vahimdir.
"Polis akademisine aldığın her yüz komiser/ ya da yardımcısının 41'i Fetocüydü, ben temizledim" Allah aşkına ne demektir? Nasıl bir suçlamadır? Ben 1969'da Hukuka girdim, 50 yıldır hukukla iç içeyim. Anayasa Komisyonunda yöneticilik yaptım. Bildiğim en iyi şey Ceza Hukukudur. Bu laftan çıkardığım netice BAKANIN ANAYASA MAHKEMEMIZIN BASKANINI FETOCU OLMAKLA SUCLADIĞIDIR!.. Doğru mudur, değil midir, öyle midir, böyle midir? Ben orada değilim...Doğru olsa da şaşmam...Boğazımıza kadar kanalizasyona batırılmış bir halden geliyoruz...
Dünyanın hiçbir demokrasisinin, hukuk sisteminin yaşamadığı, yaşamasının mümkün olmadığı/ olamayacağı bir tuhaf olaydır, bu...Bütün Ülke seyrediyoruz...Orhan Pamuk "Kafamda bir tuhaflık" dedi ya...
Bu nasıl bir tuhaflıktır?

Bakan Soylu haklıysa ve Zühtü Beyin Akademiye aldığı yüz polisten kırk biri Fetocü ise; O ZAMAN SORU: YÜKSEK MAHKEMEYE NASIL BAŞKAN OLDU? ..KIMI KIME SIKAYET EDECEGIZ?..
Çok bunaldık, çokkk...
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum