Ukrayna savaşının erken sonuçları

Ukrayna savaşının erken sonuçları

Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu, 28 Şubat’ta Belarus’ta bir araya gelen Rus ve Ukraynalı heyetlerin görüşmelerinin ardından yaşanan gelişmeleri AA Analiz için kaleme aldı.

Rusya’nın, Ukrayna’nın doğusundaki Luhansk ve Donetsk’in bağımsızlığını tanımasından sonra başlattığı Ukrayna’daki savaş tüm hızıyla devam ediyor. 28 Şubat günü Belarus-Ukrayna sınırında Rusya ve Ukrayna heyetleri arasında gerçekleştirilen görüşmeler somut bir netice vermedi. Ancak iki ülke yetkililerinin görüşme arifesinde ve sırasında yaptıkları açıklamalara bakıldığında görüşmelerin yapılması dahi önemli bir ilerleme olarak kabul edilebilir. Zira Kiev, barışın sağlanması için Rus askerlerinin Kırım dahil Ukrayna topraklarının terkini isterken, Moskova Kırım’ın Rusya’nın toprağı olarak tanınmasını, Ukrayna’nın tarafsızlığının ilanını istedi. Dolayısıyla tarafların bazı konularda anlaşabileceklerine dair mesajlar vermesi ve görüşmelerin devam etmesini kararlaştırması da yapılan açıklamalar çerçevesinde olumlu bir gelişme.

Kiev Rus askerlerinin Ukrayna topraklarının terkini isterken, Moskova Kırım’ın Rusya’nın toprağı olarak tanınmasını ve Ukrayna’nın tarafsızlığının ilanını istiyor.

Batı, “Ukrayna’nın Avrupa’nın bir parçası olduğunu” hatırladı

Ukrayna’daki savaş, altıncı gününe girerken şimdiden bazı sonuçlara varmak mümkün. Bunlardan en önemlisi de Batı’nın Ukrayna’nın “Avrupa’nın bir parçası olduğunu” anlaması ya da hatırlamasıdır. NATO da AB de Ukrayna’ya asker göndermese de askeri teknolojiler göndererek Ukrayna’nın yanında yer aldıklarını ve “Rusya için kolay lokma olmayacağını” göstererek, Ukrayna’nın direnişine önemli moral de verdiler. Nitekim Ukrayna’daki yetkililer de ilk günkü “yalnızlıktan” bahsetmez oldular. Kaldı ki Ukrayna’nın hem AB hem NATO üyeliğine kabul edilmesi gerektiğine dair sesler gittikçe artmaya başladı. Ayrıca son gelişmeler, AB ve NATO içerisindeki bazı çatlakları da ikinci plana itti. Böylece AB de NATO da kendilerine adeta “ikinci hayat” bulmuş oldular.

Çin, Rusya'nın Ukrayna'daki savaşına pek de destek vermiyor, tarafların sorunu diplomatik yollarla çözmelerini savunuyor.

Batı’nın özellikle Rusya’ya yaptırımlar konusunda kararlı olduğu görülüyor. Bunun sebeplerinden biri de şüphesiz bugüne kadar Batı’nın, Rusya’nın siyasetine karşı zayıf tepkiler vermesi ve bunun Rusya’yı daha da cesaretlendirmesi. Nitekim Rusya’ya karşı çok yönlü diplomatik ve ekonomik yaptırım paketleri uygulanmaya başladı. Bu husus bir taraftan Rusya’yı uluslararası arenada yalnızlığa mahkum ediyor, diğer taraftan ekonomisini olumsuz etkiliyor. Rus yetkililer, Çin’in Rusya’nın yanında olduğunu dile getirseler de bu konunun da birkaç olumsuz sonucu mevcut. En başta tüm bu yaşananlar, Rusya’yı Çin’e daha bağlı hale getirecektir. Bu şüphesiz, Batı açısından da olumsuz bir gelişmedir. Diğer taraftan Pekin Olimpiyatları’nın açılış gününde Putin ile Şi Cinping arasında imzalanan ortak bildiriye rağmen Çin, Rusya’nın Ukrayna’daki savaşına pek de destek vermiyor, tarafların sorunu diplomatik yollarla çözmelerini savunuyor.

Rusya’da artan savaş karşıtı sesler

Diğer taraftan Rusya’nın kendisinde de savaş karşıtı sesler artmaya başladı. Luhansk ve Donetsk’in tanınması konusu, Rusya’da Kremlin’in NATO’nun genişlemesine dair dile getirdiği kaygı dolayısıyla bir tepkiye yol açmazsa da hatta büyük ölçüde bu adım destek görse de Kremlin’in harekat alanını genişletmesiyle “savaşa hayır” sesleri giderek yükselişte. Zira Luhansk ve Donetsk’in bağımsızlıklarının tanınması başka, kardeş Ukrayna topraklarında askeri tesislerin bombalanması, burada çatışmaların olması, insanların ölmesi bambaşka bir şeydir. NATO’nun yayılması, Rusya’nın güvenlik kaygısı gibi gerekçeler dahi son yaşananları haklı çıkartmıyor.

Rusya’nın dışlanması, hava sahasının kapatılması, yaptırımların başlatılması, tüm bunlar Rus devleti tarafından belki öngörülen ve kendilerince buna göre önlemler alınan konular olsa da iş adamları, sporcular, sanatçılar ve sıradan vatandaşlar zarar görüyor. Rus rublesinin değer kaybetmesi, iş adamlarının yurt dışındaki hesaplarının dondurulması, Rus bankalarının SWIFT sisteminden çıkartılması, Rus vatandaşlarının Avrupa’ya seyahat edemeyecek olması, Rus sporcuların ve sanatçıların tüm uluslararası organizasyonlardan men edilmesi, savaşa hayır sesleri, bu durumun başlıca sebepleri. Yaptırımların en sert şekilde ve çok yönlü uygulanmasının en önemli nedenlerinden biri de muhtemelen Rusya içerisinde de savaş muhalefeti oluşturmak istenmesidir.

Rusya’nın elindeki iki kart

Rusya’ya karşı başlatılan yaptırımlara rağmen Batı ülkeleri Rusya’dan hem petrol hem de gaz almaya devam ediyorlar. Nitekim son yıllardaki tüm çabalara rağmen AB ülkeleri Rus gazına alternatif bulamadığı gibi ABD de Rus petrol ve petrol ürünlerini gittikçe daha fazla miktarda alıyor. Ukrayna’daki savaş ve Rusya’ya uygulanan yaptırımlar da şimdilik bu durumu değiştiremeyecek. Bunun için ABD’nin İran ve Venezuela’ya uyguladığı yaptırımları kaldırması gerekiyor.

Rusya’dan enerji kaynaklarının alımının devam etmesi için de ABD yetkilileri, kara listeye alınan bankalarla dahi enerji alanındaki konularla ilgili işlemler yapabilecektir. Diğer taraftan SWIFT yerine Rusya, eski Sovyet cumhuriyetlerinin bir kısmının bankalarının da yer aldığı ve Çin’in bankalarının da dahil olmasının planlandığı SPFS sistemini kurmuş bulunuyor.

Rusya’nın elindeki diğer önemli kart ise nükleer silahtır. Nitekim Vladimir Putin nükleer silahların hazır hale getirilmesi emrini verdi. Bunun sebebi ise muhtemelen Rusya’nın Batı ülkelerinin doğrudan savaşa dahil olmalarını engellemek istemesidir. Kaldı ki Batı ülkeleri de NATO da zaten Ukrayna’ya asker göndermeyeceğini açıkladılar.

Galipler ve mağluplar

“Savaşın galibi olmaz” denilse de öyle görülüyor ki Ukrayna’daki savaşın en büyük galibi ABD olacaktır. Avrupa’nın sınırında, Avrupa ülkelerinin de dolaylı katılımıyla sürdürülen savaş, Rusya’ya yeni bir cephe açacağı gibi ekonomik olarak da onu zayıflatacaktır. Rusya’nın askeri harekatı, Kremlin’e her gün milyonlarca dolara mal oluyor. Açıklanan yaptırımlar da Rus ekonomisine önemli bir darbe vuracaktır.

Diğer taraftan AB de şimdiden mağluplar arasında yer alacak gibi görünüyor. Her ne kadar Rusya’ya yaklaşım konusunda AB ülkeleri genel olarak ortak hareket etseler ve yukarıda da belirttiğimiz gibi tüm yaşananlar AB’yi adeta birleştirmiş olsa da Fransa ve Almanya, savaşı engelleyemeyerek diplomatik başarısızlığa uğradıkları gibi genel olarak AB ülkelerinin ABD’ye siyasi, askeri ve enerji alanlarında bağlılığı da artacaktır. Kaldı ki enerji kaynakları fiyatları da gittikçe artıyor. Hem bu husus hem de Rusya’ya uygulanan yaptırımlar aslında AB ekonomisini de olumsuz etkileyecektir.

Yine AB sınırındaki istikrarsızlığın AB’ye yayılma tehlikesi de mevcut. Zira Ukrayna yetkilileri, yabancı ülkelerden Ukrayna’ya savaşmak için gelmek isteyenlere vize uygulamayacağını, hapishaneden de cephelere savaş tecrübesine sahip mahkûm göndereceğini açıkladı. Bu husus, kapılarını Ukrayna vatandaşlarına açan AB için de Ukrayna’nın kendisi için de ileride başka sorunlara yol açabilir.

Savaşın sonucu ne olursa olsun Ukrayna devleti ile halkı da büyük kayıplar yaşıyor. Zira Ukrayna hem ekonomik açıdan hem insan gücü açısından kayıplar veriyor. Şimdiden on binlerce insan yollara düşmüş durumda. Diğer taraftan önümüzdeki günlerde taraflar anlaşmaya varsa da savaş devam etse de kısa vadede Ukrayna meselesinin çözümü de istikrara kavuşması da kolay olmayacak.

Batı’nın çifte standart uygulaması

Ukrayna Savaşı’nın şimdiye kadar ortaya koyduğu konulardan biri de Batı’nın çifte standart siyasetine devam etmesi meselesidir. Batı, Ukrayna’daki gelişmeleri, 1991 sonrasında Avrupa’daki “ilk savaş” olarak nitelendirirken Bosna Savaşını ve Bosna Müslümanlarına yapılan katliamı görmezlikten geliyor.

Orta Doğu ve Afganistan’dan savaştan kaçıp gelen insanlar Avrupa sınırında can verirken ve onlara karşı duvarlar örülürken özellikle “Ukrayna halkının Orta Doğulu olmayıp, beyaz ırka mensup olduğu” belirtilerek farklı muameleye tâbi tutulması da insanî yardımdan ziyade sınırında yaşanan savaş kadar 21. yüzyıla yakışmayan bir ayrımcılıktır.

Yine İsrail’in Filistin’de, Sırpların Bosna ve Kosova’da, Ermenilerin Hocalı’daki katliamları da görmezlikten gelindiği gibi ABD ve NATO’nun Afganistan ve Orta Doğu’daki savaşları da başka şekillerde ele alınıyor. Hatta işin ilginç tarafı Moskova’nın Suriye’deki askeri operasyonu dahi “Batı’dan çok uzakta ve kendileri için bir tehdit oluşturmadığından” bir sorun teşkil etmiyor. Dolayısıyla Batı’nın “Ukrayna tepkisi” de tamamen kendi değerleri ve kendi çıkarlarıyla açıklanıyor.

Türkiye’nin tutumu

Türkiye baştan beri savaşın engellenmesi için çaba gösteren bir ülkedir. Ankara bu çabasını hala devam ettiriyor. Savaş, diğer bölge ülkeleri gibi Türkiye’nin de çıkarına değildir. Hatta Karadeniz’deki gelişmeler, Rusya ile Ukrayna’dan sonra en fazla Türkiye’yi etkileyecek potansiyeldedir. Diğer taraftan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da belirttiği gibi Ankara kendi milli çıkarlarını gözeterek ne Rusya’dan ne de Ukrayna’dan vazgeçecektir. Türkiye’nin izlemesi gereken en doğru yol da budur. Nitekim Ankara hem Ukrayna ile hem Rusya ile önemli ilişkiler geliştirmiş bulunuyor.

Öyle anlaşılmaktadır ki Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü savunan Türkiye bir taraftan Montrö Anlaşması’nı uygulayacak diğer taraftan ise Batı’nın Rusya’ya uyguladığı yaptırımlara katılmayacak, hava sahasını Rus uçaklarına kapatmayacaktır. Bu husus, Rusya’ya “nefes aldıracağı” gibi Türkiye’nin de siyasi ve ekonomik çıkarları açısından önemlidir.

[Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesidir]

*Makalelerdeki fikirler, yazarına aittir ve Anadolu Ajansı'nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler