Aşkım Tan
ÜVEY DUYGULAR
ÜVEY DUYGULAR
“Duygu” (emotion) kelimesinin Latince kökü “motere”dir. Anlam olarak “hareket etmek”tir. Bu fiile “e-“ ön eki getirildiğinde “uzaklaşmak” mânâsına dönüşür, bu da her duygunun bir harekete yönelttiği fikrini vermektedir.
René Descartes’ın “duygu” kavramı hakkında yazdıklarına bakacak olursak: “Bizim duygularımıza iyice ters düşen duyguları benimsemiş olanlar, bu yüzden, barbar ya da vahşi değildirler.” Öte yanda ise Descartes öncelikle “duyguyu” duyumun eşanlamlısı olarak ele alır: “Acıyı, rengi ve öteki duyguları açık ve seçik olarak biliriz.”
Değerli filozofun bu konuda dile getirdiği daha pek çok düşünce mevcuttur ve buna karşılık olarak günümüz psikologlarından Daniel Goleman’ın “duygu”tanımı ise: “Bir his ve bu hisse özgü belirli düşünceler, psikolojik ve biyolojik haller ve bir dizi hareket eğilimi” şeklindedir.
Temel “duyguları” sıralayacak olursak; korkmak, öfkelenmek, üzülmek, mutluluk, hayret, tiksinmek, küçük görmek, utanmak ve nötr olarak adlandırabiliriz.
Yukarıda sıraladığım “duygular” zincirinin halkalarının her biri yaşantımız boyunca karşı karşıya geldiğimiz durumlarda hissettiklerimizi özetlemektedir.
Özde yaşananlara gösterilen doğal tepkilerin yanında, toplumsal gerekliliklerden mahrum olmamak adına gösterilen sahte, “üvey duygular”ı gerçeklerinden fazla görür olduk maalesef.
Maddenin maneviyatın önüne geçmesinin neticesinde akıtılan timsah gözyaşlarına, sahte gülümsemelere, yalan sevgiler gibi “üvey duygular” silsilesinin yanında gerçek olanlarını ayırt edemiyoruz.
Ötekileştirilen toplulukların doğurduğu düşmanlıklar “üvey duygular”ı aşılamıştır. Oysa huzur ve mutluluğu getirecek olan barışçıl davranışlar değil midir? Güzel ve olumlu “duygular” neredeyse bir ütopyaya dönüşmüştür.
Honore Balzac’ın dediği gibi, “Duygunun yanında, akıl daima adi kalır.”
Aşkım TAN
16.07.18 - Ankara
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.