Can Pulak
Yeni Alan-Taksim-Bodrum
Yeni havaalanında hiç yabancı uçak göremedim. Pistlerde hep THY uçakları vardı.Işıklı geliş-gidiş panolarına baktım,orada da rastlamadım.Ayrıca Avrupa’lı yolcu da yoktu ortalıkta.Heryer arap doluydu.Garibime gitti,yoksa dedikodular doğrumuydu acaba?Yabancı şirketler,dev markalar tehlikeli mi buluyorlardı buraya inişleri?
Öyle ya,Ulaştırma Bakanı bile (alanı kötü yere yaptık) demedi mi?Meteoroloji mühendisleri burada havanın 107 gün sert rüzgarlı,65 gün sisli olduğunu açıklamadılar mı? Jeoloji Mühendisleri zeminin problemli olduğunu belirtmediler mi?Uçak mühendisleri iniş kalkışlarda rüzgarın yandan geldiğini ve bunun büyük bir risk olduğunu söylemediler mi?Peki zoologlar-kuşbilimciler bölgenin göçmen kuşların yolu olduğunu,yılda 700-800 bin kuşun buradan geçerek uçakları tehlikeye düşürdüğünü belirtip itiraz etmediler mi?
Bunları düşünerek yürürken,yolda sıksık İngilizce ve Türkçe (bana sorun)yazılı kıyafetli çok sayıda görevliye rastladım.Hah nihayet bulmuştum
sorumluları,üstelik de (herşeyi sorabilirsiniz)diyorlardı.Bu iktidara bir şey sormak, hele cevabını almak mümkün değildi.İlk defa sessizlik yeni havaalanında bozuluyor ve ne sorulursa cevabı alınıyordu demek.Soralım bakalım genç görevlilere…
Bu havaalanı tehlikeli mi?Yabancı uçaklar niye gelmiyor?Zeminde sorun var mı?Kuşlar iniş-kalkışları etkiliyor mu?’’
Hiçbirine cevap alamadım.Biz bilmeyiz diyordu görevliler.Hani size soracaktık herşeyi?Mahcup olmasınlar diye saati sorup gittim.Anladım ki,gerçeği öğrenebilmemiz için kışı bekleyeceğiz.Sert rüzgarları,şiddetli fırtınaları, kuşların dönüşünü filan izleyeceğiz.İnşallah tatsız bir durumla karşılaşmayız.
Gelmişken tuvaletleri de kontrol ettim.Kaliteli malzeme kullanmışlar,tertemizdi ortalık.Yalnız yerli-yabancı üç-beş din kardeşimiz namaz için abdest
alıyordu.İçlerinden biri suyu öyle sıçratıyordu ki,abdest mi alıyordu yoksa duş mu yapıyordu pek anlayamadım.Oradan (giden yolcu) turnikelerine de uğradım.Öyle diğer alanlardaki gibi yılan kıvrımları yoktu,doğruca gidiyordunuz güvenlik kontrolüne. Birde ‘’YOTEL’’ tabelası dikkatimi çekti,ne olduğunu
araştırdığımda,uçağınız gelene kadar burada dinlenebileceğinizi,duş alabileceğinizi,karnınızı doyuracağınızı ve istediğiniz kadar yatıp uyuyacağınızı öğrendim.Bir İngiliz şirketiymiş,fiyatlar 4 saate kadar 100 eurodan başlıyor,süre uzadıkça artıp gidiyormuş.Parası bol olan için iyi bir imkan…
Bu kadar gözlem yeter,artık şehre dönme zamanı geldi.9 numaralı merkez çıkış kapısından,araçların bulunduğu bölüme çıktım.Buradaki düzen de iyiydi.Hem Kadıköy tarafına,hem de Istanbul tarafına bol otobüs vardı. Terminalleri son derece rahat,gideceğiniz yere kalkan
otobüslerin numarası var.Örneğin Taksim 14,Kadıköy 16, Silivri 18 gibi..Nereye gidecekseniz çok kolay buluyorsunuz otobüsleri.Taksiler de öyle,özel konforlu minibüsler de…Yeter ki elde valiz yarım saat yürüyüp,ulaşın araçların kalkış yerine..
Yine bir saatlik yolculuktan sonra döndüm Taksim’e. Yine daracık sokaktaki itiş kakış,milletin bavul telaşı,taksi şöförlerinin müşteri kapma kavgası arasında indim otobüsten.Yürüyerek Taksim meydanına geldim.Vaktim vardı,burayı da bir dolaşayım dedim.Çocukluğumuzun, gençliğimizin o güzelim Taksim meydanı ne olmuş öyle? Sular idaresinin oraya yine koskoca bir cami dikmişler. Oysa eskiden duvarın arkasında çok güzel,mütevazi, tertemiz bir cami vardı.Onu
yıkmışlar,yerine devasa bir şey yapmışlar.Nedir bu heryere cami yapma inadı?Burayı doldurmak kolay mı,bu kadar masrafa ne gerek var?Arkadaki cami neyimize yetmiyordu?Biraz ilerde Ağacamii,Cihangir’de iki,Tarlaşabaşında üç yakın mesafeli camii ne güne duruyordu?Maksat ibadet etmek isteyenlere mekan yaratmak mı,yoksa dinsel etki alanlarını genişletmek mi,anlamakta zorluk çekiyor yobaz olmayan gerçek Müslüman..
Taksim altıyla üstüyle tam bir beton yığını olmuş.Meydan biteli iki seneden fazla oluyor ama,iki-üç ağaç bile koyamamışlar alana.Hele çiçekçilerin oluşturduğu o renk cümbüşüne,o cins cins mevsimlik çiçeklerle bezeli doğal tabloya nasıl kıymışlar,neden iki-üç çiçekçiyle sınırlamışlar meydanı?Nasıl üzüldüm bilemezsiniz,estetikten yoksun
zihniyetlerin elinde herşeyi perişan ediyoruz.Ayrıca meydanın genel görünüşünü de Araplaştırmışız.Türk’ten çok arap vardı meydanda ve seyyar satıcıların çoğu da Suriyeli idi.Vallahi tanıyamadım Taksim’i,bir tarihi meydan böylesine kolay kimlik değiştirebilir mi,kalitesi böylesine düşebilir mi?Hele Atatürk heykelinin neredeyse kaidesine kadar tırmanan,etrafına yayılan,çitledikleri ayçiçeği ve kabakçekirdeği kabuklarını sağa sola fırlatan yerli-yabancı Arapları gördükçe içim daraldı.Daha fazla dayanamadım ve doğruca Bodrum’a dönmek üzere Sabiha Gökçen Havaalanına yöneldim.Burada da Araplar vardı ama gözünü seveyim Bodrum yolcusu Arap’ların.Çoğunun üzerindeki dekolte kıyafetler çok dikkat çekiciydi..Neredeyse plaj kıyafetiyle binecekler uçağa.Dudakları kıpkırmızı rujlarla boyamışlar,çoğunun elinde pahalı çantalar,yine pahalı parfüm kokuları sıkmışlar üzerlerine.Dedim ya,Arap’ın Bodrum yolcusu bile farklı oluyor.Nerede Taksim’dekiler, nerede Bodrum’a uçanlar..? Merhaba Bodrum…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.