YRP Çankaya B.Başkan Adayı Mustafa Erikli'den çarpıcı seçim manifestosu
Hiç Bir Parti Bu Cesareti Gösteremez Yeniden Refah Partisi Belediye Başkan Adayı Mustafa Erikli REFAH, YEREL KALKINMA İLE BAŞLAR Başlığı ile bir manifesto yayınladı.
2024 Seçim Beyannamesi Önerilerim Her geçen gün ömrümüz tükenip gidiyor. diye başlayan seçim bildirisi dikkatleri Mustafa erikli Üzerine çekti.
Yeniden Refah Partisi Çankaya Belediye Başkan Adayı Mustafa Erikli Açıkladığı Seçim Beyannamesinde Şu Noktalara Değindi:"Teknoloji gelişiyor, Çalışma şartları yenileniyor, Ekonomik veriler değişiyor lakin şahit olduğumuz tüm gelişmelere zıt bir şekilde Huzur, Güven, Mutluluk, Ahlak, Eğitim, Gıda, Adalet, Vicdan, Özgürlük, İnanç ve Aile Hayatımız daha kötüye gidiyor. Tüm zenginliklerimize rağmen fakir ve mutsuzuz!
Tüm insanlık bir hengâme içinde koşuşturuyor, yoruluyor ve mutsuz bir şekilde ömrü tükenip gidiyor. Daha sakin, huzurlu ve mutlu bir yaşam için ihtiyacımız olan şey; adetullaha, insan fıtratına, eşyanın tabiatına ve doğaya uygun şekilde gelişim sağlamaktır. Zamanı, insanı, doğayı ve eşyayı yakinen tanıyan Yeniden Refah Partisi kadrolarımızla, her alanda dünyanın en gelişmiş ülkesi olma hedefimizi insan odaklı planlıyoruz.
Mustafa Erikli ÖNCELİĞİMİZ MUTLULUK . " Mutluluk sözde değil özdedir! Öncelikle her alanda gelişen dünyamızı, insanın özüne uygun hale getirmeyi ve tüm projelerimizi de eş zamanlı olarak insanın özüne uygun hayata geçirmeyi planlıyoruz. Bunun için yaşadığımız çevreyi, doğayı, yolları, konutları ve iş alanlarımızı daha ferah, sakin, huzurlu ve güvenli olmasını sağlayarak insanımızı yaşadığı hengâmeden kurtaracağız. Çevrecilik planlarımızı yaparken; deprem, sel, fırtına ve savaş gibi her türlü afet ve stratejik planlarımızı yaptık. Yatay mimari ve doğal yaşam standartlarımızı gelişmiş toplumların en üst seviyesine çıkarıp, dengeli bir hayat ve toplumsal bir refah tesis edeceğiz.
Günümüzde yaşadığımız en büyük sıkıntıların başında gıda terörü gelmektedir. İnsanlarımız her geçen gün doğal gıdaya muhtaç hale gelmektedir. Hormonlu, genetiği ile oynanmış, raf ömrünü uzatmak için ilaçlanmış ürünler ağzımızın tadını ve yaşam kalitemizi düşürdü. Organik tarımla birlikte, imkânı olan herkesin ve imkânı olmayan her kesimin organik meyve, sebze, bakliyat, kuruyemiş, baharat, süt ürünleri ve et çeşitlerine ulaşmasını, üretmesini ve tüketmesini sağlayacağız. Yatay mimari ile ekolojik dengeyi koruyarak savaş, deprem, sel gibi afet risklerine karşı önlemler alıp, can ve mal emniyetini azami oranda koruyacak, toplumsal birliği ve beraberliğin tesis edilmesini sağlayacağız. Ormanları, tarım arazilerini ve sulak alanları koruma altına alacak, en verimli şekilde kullanılmasını sağlayacağız."
Erikli : "Yeraltı ve yerüstü zenginliklerimiz ile birlikte beşeri sermayemizin heba olmasının önüne geçeceğiz. Tarım ve Hayvancılık ile uğraşan üreticilerimizin tüm ilaç, gübre, yem, tesis ve pazar ihtiyaçlarını karşılayacak entegre tesis ve iş birliği sağlayarak organik gıda üretimini teşvik edecek, dışa olan bağımlılığımızı tamamen kaldıracağız. Yerli ve milli anlayışı ile tüm sektörün ihtiyaçlarını kendi gücümüzle karşılanmasını sağlayacağız.
Kaliteli ürünlerin önce iç piyasada vatandaşlarımıza arz edilmesini teşvik ederek, kalitesiz ithal ürünlerden halkımızı koruyacağız. Tükettiğimiz her ürünü; meyvesinden sebzesine, tohumundan yaprağına, fosasından çöpüne, market lokanta ve ev artıklarına kadar işlenmiş veya işlenmemiş tüketilmeyen her gıdanın geri dönüşümünü planlayarak hayvan maması, yem, enerji, gübre, ilaç, kimya, inşaat, savunma sanayi alanlarında kullanılmasını teşvik edeceğiz.
Ambalaj atıklarının geri dönüşüm kültürünü iyileştirerek, teşvik edeceğiz. Ambalaj ve yemek atık düzenine uyan ev, apartman, site ve iş yerlerinden atık su bedeli almayacağız. Ambalaj atığı ve çöp toplama hizmetlerini mümkün olduğu kadar yerel imkânlar ile toplanmasını ve işlenmesini destekleyerek mahalli halkın istihdamına ve ekonomisine katkı sağlayacağız. Mahalli olarak yapacağımız yerel çalışmalar ile gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşarak yerinde, lokal ve özel çözümler geliştirerek işsizliğin, çaresizliğin, kimsesizliğin, yoksulluğun tamamen ortadan kalkması için mücadele edeceğiz.
Sokaklarda, trafik ışıklarında dilenen vatandaşlarımızı takip denetim ve kontrol altına alarak gerçekten ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlayacak ve dilenciliği tamamen ortadan kaldıracağız.
Mahalle muhtarlıklarının yetki ve imkânların geliştirerek, yerel yönetimde daha çok söz sahibi olmasını sağlayacak, yerel kalkınmayı güçlendirmek için mahalli imkânlar ile çözülebilecek tüm destekleri vereceğiz. Kent konseyi kültürünü mahallelere indirgeyerek her mahallede bir mahalle konağı ve mahalle eşrafı derneği kuracağız. Muhtarlıklar ve yönetime dâhil olmak isteyen tüm mahalle sakinlerinin iş birliği ile bu dernek üzerinden yerel ihtiyaç ve problemlerin çözülmesini sağlayacağız. Mahalle konaklarında; düğün, cenaze ve aşevi hizmetleri verilmesini destekleyeceğiz.
Mahalli üretim, tüketim, yer altı ve yer üstü zenginlikleri göz önünde bulundurarak fabrika, tarla, hayvancılık, orman, sulak arazi, iş imkânları, okul, eğitim, camii, kültür merkezi, park, pazar, yol, asfalt, kaldırım, aydınlatma gibi imkân tesis ve yapıların planlamasını; zengin, yoksul, esnaf, işçi, işsiz, öğrenci, ev hanımı, engelli, yaşlı, asker, gazi, şehit ailesi gibi tüm kesimlerin istatistik verilerine göre yerel kalkınma planlarını yapacağız. Metropol noktalarda pazar yerlerini daha verimli kullanmak için mahalle esnaf ve eşrafının dâhil olacağı şekilde alışveriş merkezlerine çevirerek esnafın kümelenmesini tesis edeceğiz.
Pazarcı esnafını göçebe hayattan yerleşik düzene geçmesini sağlayacak, yerel üreticilerin pazarlarda yer almasını teşvik edeceğiz. Kuracağımız tüm tesis ve işletmelerde yenilenebilir enerji, akıllı bina ve geri dönüşüm sistemlerinin en ileri seviyede teknolojiler ile inşa edeceğiz."
"Mustafa Erikli :Kültür merkezlerini spor, eğitim, kütüphane, meslek edindirmenin yanı sıra; zanaatkâr, sanatçı, gazeteci, sosyal medya uzmanı, yazar ve yazılımcıların üssü haline getireceğiz. Kendi imkânları ile çetin piyasa rekabet şartlarında mekân, teknolojik alt yapı, stüdyo, iletişim, internet, matbaa gibi ihtiyaçlarını karşılayacağız.
Anaokullarından itibaren tüm çocuklarımızın din, spor ve sanat eğitimlerini profesyonel sanatçı, müzisyen, heykeltıraş, ressam, yazar, tiyatrocuve şairlerden sanat eğitimi almasını sağlayacağız. Çocuklarımızın yetenek ve istekleri doğrultusunda alanında rüştünü ispat etmiş profesyonel futbol, basketbol, hentbol, atlet, yüzme, tenis, karate, tekvando sporcularımızdan eğitim almalarını sağlayacağız.
Aile ve çocukların talepleri dikkate alınarak din eğitimlerini camilerde ve kuran kurslarında yapmasına imkân tanıyacağız. Öğrencilerimizin çocukluktan itibaren spor, sanat ve din eğitimlerini devam ettirmelerini sürekli teşvik ederek, iş ve sosyal hayata hazırlanırken eğitim hayatı ile birlikte spor, sanat ve dini eğitimlerini profesyonel olarak tamamlamalarını destekleyeceğiz. Çocuklarımızın din eğitimi ile ahlak, spor eğitimi ile fiziksel, sanat eğitimi ile ruh dünyasının gelişeceğinin farkındayız.
Toplumsal duyarlılığın, saygının, sevginin, anlayışın, paylaşımın, yardımlaşmanın ve hoş görünün hâkim olmadığı bir hayat yaşanabilir değildir. Şehirlerimizi genişleterek eski yapıları koruyacak, geçmişten günümüze adeta bir açık hava müzesi gibi planlayarak, geçmiş hatıralarımızı ve tarihimizi koruyacağız.
Bir evin gölgesinin başka bir evin güneşini kapatmasına izin vermeyecek şekilde yeşil alanı geniş bahçeli, otopark problemi olmayan ferah ve kaliteli bir şehir planlaması yapacağız. Alt yapısı düzgün, yolları temiz, düşük kaldırımları olan, son teknoloji ile aydınlatılmış sokak ve caddeler inşa edecek, modern sinyalizasyon trafik lambaları ile trafiğin rahatlatılmasını sağlayacağız."
Okul, iş ve sosyal hayatı, konutlarımızla birlikte planlayarak trafik problemini en aza indirgeyecek, ulaşım masraflarını azaltacak, yollarda geçen zaman kayıplarının önüne geçeceğiz. Trafik yönlendirme ve ikaz levhalarını düzenleyerek cadde ve sokaklarda trafik güvenliğini arttıracak, denetim ve kontrolleri güçlendirerek güvenliği sağlayacağız. Yol problemleri nedeni ile araç hasarı oluşan ve trafik kazası yapan vatandaşlarımızın mağduriyetlerini giderecek politikalar üretecek ve tekrar yaşanmaması için tedbirler alacağız.
Ovaları tüneller ile bir birine bağlayacak, ovalar içinde lokal tramvaylar ile ulaşımı rahatlatacağız. Ulaşıma uzak kampüslere raylı sistemli araçlar yaparak vatandaşlarımızın toplu taşıma araçlarını rahatlıkla kullanmasını sağlayacağız. Vatandaşımızın mal ve can güvenliğinin en azami şekilde korumak için tedbirler alacak, yaşanan elim durumlarda sorumluluk alarak tüm mağdur vatandaşlarımızın yanına olacağız. Evine hırsız giren bir vatandaşımız varsa, bir gencimiz fuhuş ve uyuşturucu bataklığına düşmüşse birinci derecede kendimizi sorumlu addedeceğiz.
Evlenmek bedava olacak mesela! Yerel yönetimler olarak gençlerimizden nikâh ücreti almayacağız, nikâh ve düğün salonlarımızı ücretsiz kullandıracak ve her çiftimize büyü altın hediye edeceğiz. Nikâh ve düğünlerinde yanında olduğumuz gibi yeni doğan her çocuğumuza bir küçük altın ve doğum paketi hediye edeceğiz. Geçim problemi yaşayan her çiftimize psikolojik ve sosyolojik destek vererek boşanmaların önüne geçmeye çaba sarf edeceğiz.
Mimari yapılarda ve yaşam tarzında geniş aile kültürünü teşvik edecek, yalnız yaşayan yaşlılarımızın her zaman yanında olacağız. Tüm kamu ve sosyal yapıları modernize edilmesine öncülük ederek halkımızın yaşam standartlarını yükseltecek ve aynı zamanda ekonominin canlandırılmasına katkı sağlayacak ve eş zamanlı olarak giderlerimizi azaltarak tasarruf edeceğiz.
Öncelikle toplu konutlarda başlamak üzere banyo ve lavabo sularının tuvaletlerde kullanılması için filtreleme ve arıtma sitemleri kurulmasını teşvik edeceğiz. Yağmur sularını depolayarak bahçe sulama, oto yıkama ve halı yıkamada kullanılmasını destekleyeceğiz. Şebeke tesisatlarında akışı engellemeyecek şekilde türbinler yaparak yerel elektrik üretimini güçlendireceğiz.
Uygun olan bina dış cephe ve çatı kaplamalarını güneş panelleri ile kaplanmasını teşvik ederek elektrik üretimin geliştireceğiz. İçme sularımızı piyasanın en kaliteli suyundan daha kaliteli hale getirine kadar çalışacak, gerekirse tüm alt yapımızı ta işin başında revize edecek ve tüm konut girişlerine arıtmalı sayaçlar takarak ücretsiz bakımlarını yapacağız. Merkezi yerlerde eskiden kullanılan tüm çeşmeleri kullanıma açacak, yenilerini inşa edeceğiz. Köylerimizdeki ve mahallelerimizdeki pınarları en verimli hale getirerek kültürümüzü ve toplum menfaatlerini koruyacağız.
İnsan nüvesinin en kıymetli parçalarından biri olan su ve tabiata en üst seviyede değer vererek hayatın bir parçası haline getireceğiz. Başta çocuklarımızın, yaşlılarımızın, engellilerimizin ve kadınların yollarda, sosyal ve kamusal alanlarda güvenli hareket edebilmeleri için sokaklarda kesinlikle başıboş hayvan kalmayana kadar tüm projeleri hızlı bir şekilde hayata geçireceğiz.
Hayvan hakları konusunda en köklü medeniyetin nesli olarak tüm canlılara merhametle yaklaşacak ve onların doğal yaşam haklarını koruma altına alacağız. Hayvan hakları konusunda sosyal faaliyet ve çalışmalar yürüten tüm vatandaşlarımızla birlikte en doğru projeleri hayata geçireceğiz. Doğal barınakların inşa edilmesi, cinsiyetlerine göre ayrılarak popülasyonun önüne geçilmesi, hayvan severlerin bakım ve besleme süreçlerinin desteklenmesi, yemek atıklarının toplanarak mama üretimi yapılması gibi birçok projeyi süratle hayata geçirerek vatandaşlarımızı yaşadığı travma ve korkulardan kurtaracağız. Tarihi ve değerleri ile barışık vatandaşlık şuuru yüksek nesillerin yetişmesi için mücadele edecek, toplumsal birliği ve beraberliği güçlendirecek çalışmalar yapacağız.
Ülke vatandaşımız olup tercihleri nedeni ile kimsenin kendini zayıf, çaresiz ve yalnız hissetmesine izin vermeyeceğiz.
Dini, mezhebi, inancı, görüşü, ırkı, siyasi görüşü ne olursa olsun sadece ve sadece ülke vatandaşımız olarak görecek ve tüm vatandaşlarımıza eşit hizmet verecek, fırsat eşitliği sağlayacağız. Kimliği, makamı, görevi, sıfatı, varlığı, cinsiyeti ne olursa olsun kimseye ayrıcalık ve imtiyaz tanımayacağız. Herkesi olduğu gibi kucaklayacak, kendini özgürce ifade etmesini sağlayacak ve olduğu gibi kabul edeceğiz. Tüm bu değer yargıları ile hareket ederken kimsenin kimseyi rahatsız etmesine müsaade etmeyecek, toplumsal huzuru bozmaya çalışanları engelleyeceğiz.
Vatanına ve milletine bilerek ve kasten ihanet eden, kendi menfaat çıkar ve tercihleri nedeni ile toplumsal huzuru tehdit edenleri engelleyeceğiz. Özellikle son zamanlarda cinsiyet eşitliği adı altında toplumu ifsat etmeye çalışan, gençlerimizin ahlak yapısını bozmaya gayret eden, özel tercih ve isteklerini empoze etmeye çalışan güruhlara göz açtırmayacak, neslin bozulmasını engelleyecek, fuhuş bataklığını kurutacağız. Doğuştan ruhsal ve fiziksel cinsiyet özrü taşıyan vatandaşlarımızın sosyolojik ve psikolojik olarak yanında olacak, onları yalnız ve çaresiz bırakmayacağız.
Cinsiyet özrü olanların fuhuş bataklığına yönlendirilmesini engelleyecek, cinsel durumları büyük bir gizlikle tedavi edilmesini sağlayacağız. Çok özel durumları olanların dışlanmaması için toplumsal bilinci arttıracak ve sosyal dışlanmanın önüne geçeceğiz. Hiçbir özrü olmadığı halde, sapkın zihniyetler ile insanlığı ifsat eden bu lanet fırkanın kökünü kurutana dek mücadelemizi sürdüreceğiz.
Hiçbir sağlık problemi olmadığı halde sadece özgürlük adı altında kendi sapık zihniyetini cinsel tercih safsatası ile sözde cinsiyet değiştirmiş ney düğü belirsiz belden yukarısı kadın, belden aşağısı erkek olan karışık bir varlığın toplumun içinde gezmesine, genç kızlarımız ve genç erkeklerimiz ile arkadaşlık yapmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Hiçbir şekilde ruhsal ve fiziksel sağlık sorunu olmadığı halde sadece kendi sapıklığını tatmin etmek için kendi özel tercihi ile cinsiyet değiştirenlere kırmızı kimlik verilmesini ve vatandaşlıktan çıkarılması için çalışacağız.
Toplumsal bilincin, vatandaşlık kültürünün, ahlak yapısının, etik kuralların, kişisel gelişimin yaygınlaştırılması için faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarını, moda ve sanat akımlarını destekleyecek ve kamu spotları ile halkımızı bilinçlendireceğiz. Hiçbir tercih ve özelliğinden dolayı kimsenin dışlanmadığı ve kendini özgürce ifade edebilen bir toplum bilinci ile herkesin nüfus cüzdanlarında yeniden inanç ve cinsiyet yazdırmasının önünü açacağız. Gelişen küresel tehditlere boyun eğmeyecek, dünya vatandaşlığı safsatasına karşı tedbirler alacağız.
Dünya çocuk günü, dünya kitap okuma günü, dünya hayvan hakları günü, dünya mimarlar günü gibi insanlığı dünya vatandaşlığına hazırlayan siyonistlere karşı yüksek bir şuur oluşturulmasını sağlayacağız. Hiçbir yabancının ülkemiz vatandaşından daha üstün olmasına müsaade etmeyeceğiz. Milli menfaatlerimizi tehdit eden fulbrigtht ve İstanbul sözleşmesi başta olmak üzere tüm anlaşmalara karşı mücadele edeceğiz. Uluslararası ilişkilerimizi zedeleyen her kurum kuruluş üst alt karargâh ne varsa hepsinden kurtulmanın yollarını arayacağız. Tam bağımsız bir devlet, istiklal ve özgürlüğünü kazanmış bir millet olabilmek için tam demokratik gerçek bir cumhuriyeti yaşamaya ve yaşatmaya çalışcağız. Gelişimimizin önünü tıkayan kim varsa, ne varsa tüm kişi ve konularla çetin bir mücadele içinde olacağız.
Güçlün haklı değil, haklının güçlü olduğu bir anlayışla tüm vatandaşlarımızın öz güvenini yenilemesine, önündeki engellerin kaldırılmasına, gayretlerinin karşılığını almasına özen ve itimam göstereceğiz. Başta adalet, eğitim ve sağlık fırsat eşitliği için mücadele edecek, ekonomik eşit gelir dağılımını sağlamak için tedbirler alacağız. Her mahallede, muhtarlıklar ile birlikte mahalle eşraf dernekleri girişimi ile mahalle atölyeleri açarak, öğrencilerin, ev hanımlarının, emeklilerin ve işsilerin el sanatlarına dayalı meslekleri icra etmesini, saatlik ve günlük çalışma metotlarıyla harçlıklarını kazanmalarını sağlayarak muhannete muhtaç olmaktan kurtulmalarını sağlayacağız.
Halkımızın, toplumsal birlik ve beraberlik içinde onurlu bir yaşam sürebilmesi için projeler üreteceğiz. Mahalle atölyeleri ile her mahallemizin bir marka olmasını sağlayacak. Üretilen ürünlerin pazarını yerel yönetimler ile sağlayacağız. Unutulmuş el sanatlarımızın hayata geçirilmesine destek verirken ülke ekonomisinin güçlenmesine de katkı sağlamış olacağız. Geniş aile yapısını desteklerken; hayat boyu öğrenme, kültürel kuşak farklılıkları, yaşlı bakım evleri, evde sağlık hizmetleri, evlilik yaş ortalamasının düşmesi, evlilik şart ve masraflarının azalması, oturmuş köklü aile yapılarının tesis edilmesi gibi toplumsal dengenin kurulmasını sağlayacağız.
Günümüz şartlarında imkânı olan ailelerin, gelin ve damatları ile birlikte konaklarında yaşadığı, birlikte aile işletmelerinde çalışarak bir birine destek olduğu gibi, alın teri döken her vatandaşımızın da geniş aile yapısını koruyacak tedbirler alacağız. Kültürümüzün gelecek kuşaklara aktarılması ve yeni evlenen çiftlerimizin huzuru için geniş aile kültürü ve dede torun ilişkisinin önemini kamu spotları ile anlatacağız. Evlenen her çifti bir aile olarak kabul ederek, birlikle yaşayan ailelerin mimari, sosyolojik, psikolojik, ekonomik sorunlarının çözülmesi için tedbirler alacağız. Neslimizin ve milletimizin kültürel bekası geniş aile yapılarının tesis edilmesine bağlıdır.
Geniş aile yapıları ile işletmeler daha uzun ömürlü ve verimli olması beklenir. Aynı durum ve beklenti bağ, bahçe, tarım ve hayvancılık sektöründe de geçerlidir. Geniş aile yapılarında her yeni doğan çocuk anne ve babası ile birlikte büyük babası ve babaannesinin yeni şeyler öğrenmesini, bilgilerini tazelemesini sağlar.
Çocuklar ise büyüklerinden geçmişten gelen kültürel hazineleri içinde yetişerek geçmişten geleceğe kültürel bağlar tesis edilir ve kuşaklar arasındaki köprüler inşa edilmiş olur. Bugün yaşadığımız en büyük sorunlardan biriside kuşaklar arası çatışmanın derinleşmesidir. Sürekli değişen eğitim sistemi ve müfredatlar ile birlikte kuşaklar arasındaki kopukluk, düzeltilmesi mümkün olmayan kültürel yaralar açmaktadır. Geniş aile yapısı ile toplumumuzun kanayan yarası pansuman edilerek yavaş, yavaş tedavi olmasını sağlayacaktır.
Her şey aslına rücu etmedikçe huzur baki olmaz. Gazi Mustafa Kemal’in dediği gibi; “Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.” Toplumsal huzurun kopma noktaları araştırıldığında, insanların ferdiyetçi yaklaşımdan kopartılarak böl parçala yönet mantığı ile bireyselcilik dayatması yapıldığı kolaylıkla tespit edilecektir. Her geçen gün toplumsal bağlardan kopartılarak ferdiyetçilikten bireyselciliğe itilmiş ve günümüzde bireysellikten de çıkartılarak insanlıktan soyutlanıp mekanikleştirilerek robotlar haline getirilmeye çalışılmaktadır.
Kendini ve hayatı sorgulamayan, reklam film ve sosyal medya ile yönetilen çalış, kazan, ye, iç, tüket mantığıyla modern esaret ve kölelik zincirleri kopartılmayacak kadar kalınlaştırılmak istenmektedir. Yoğun iş temposu nedeni ile bırakın eşine ve çocuklarına zaman ayırmayı, insanlar kendilerine dahi zaman ayıramayacak noktaya gelmiştir. Zenginlerin en büyük korkusu, toplumsal refahın artması halinde kendilerine hizmet edecek ve işlerini yapacak kimsenin kalmayacağıdır.
Bu düşünce yapısı yersiz olduğu kadar ahmakçadır zira doğanın bir dengesi vardır, hiçbir gelişme bu dengeyi bozamaz. Herkesin doktor olduğu bir ülkede herkes doktorluk yapamayacağına ve kimsenin doktor ihtiyacı duymayacağı bir noktada, doktor işçiler, doktor çöpçüler, doktor memurlar, doktor siyasetçiler zuhur eder ve toplumsal denge yeniden tesis edilir fakat bu noktada bir diğer etki ise doktorların ve doktorluk mesleğindeki cazibesi tükenir. Fiziksel kurallar asla bozulamaz!
Bozulan şey duygularımız, düşüncelerimiz, ruhsal ve fiziksel sağlığımız, en önemlisi ise insanlığımız. İnsanı insan olmaktan çıkaran her nüve geri dönüşü olmayan hasarlar açmaktadır. Bu hasarların açılmasındaki en büyük faktörler verilen imtiyazlar, pozitif ayrımcılık, sübvanse ve kota gibi terimlerle serbest piyasanın ve insanlığın bozulmasını sağlayan dikta rejimi, polis devlet anlayışı, bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler bakış açısından kaynaklanmaktadır.
Bununla birlikte metropol bir yaşam ve kozmopolitlik bir hayat dayatması insanları rahatlığa alıştırarak kolayca yönetebilme kabiliyeti oluşturmakta ve gereğinde savaşlar ile topluca soykırım yapılmasını kolaylaştırmaktadır. Hiçbir devlet milyon dolarlık bir teknoloji ile ürettiği veya satın aldığı bir bombayı tek bir evin üstüne atmaz ama büyük bir toplu konutun üzerine gözünü kırpmadan atar. Kapitalist zihniyetin derdi savaş çıkarıp silah satmak, virüs üretip antivirüs satmak, salgın hastalık yayarak ilaç satmak, genetiği değiştirilmiş ürünler yetiştirerek insanların sağlığını kaybetmesini sağlayıp tedavi satmak…
Globalleşen dünya yapısında tüm ülkelerde kozmopolittik bir yaşam tarzı vuku bulmaktadır. Bu durum ülkelerin ekonomik ve kültürel yapılarında iyi yönde değişim ve gelişim sağlarken kötü yönleri ile asimilasyona neden olmaktadır. Kültürümüzü ve neslimizi korumanın yollarını ararken asıl yapmamız gereken bozulmanın önünü geçmektir. Bunun için yapılması gereken en önemli hamle kültürümüze uygun yaşamak ve sistemsel yapılar inşa ederek misafirlerimizin bize uyum sağlamasını beklemektir.
Her gelen yabancı misafir bizim köklü kültürümüzü öğrenmeli ve saygı ile uyum sağlamalıdır aksi takdirde bizler yabancılaşır ve kimliksiz bir toplum olmaya başlarız. Turist, öğrenci, sağlık ve iş nedenleri ile ülkemize gelen yabancıların yanı sıra, son zamanlarda yaşanan savaşlar nedeni ile ülkemize çok sayıda göçmen ve sığınmacı katılmıştır. Ülkemizin her şehrinde, ilçesinde ve mahallesinde görmeye alıştığımız bu yabancılar iç güvenliğimizi daha fazla tehdit etmeden acil tedbirler alınacaktır. Gelişen teknoloji ile iletişim gücünü kullanarak guruplar halinde hareket eden, kültürünü ve dilini bilmediğimiz birçok yabancı misafirin doğru politikalar ile dil, eğitim, kültür, vatandaşlık, iş ahlakı gibi konularda rehabilite edilerek, uyum problemi yaşayanlar sınır dışı edilmelidir.
Yabancıların ve yabancı yatırımcıların ülkemizde olmasının çok değişik yönleri ile stratejik avantajları olduğu gibi kalıcı hasarlar bırakacak dezavantajlarının olduğunun farkında ve bilincindeyiz. Her ne kadar misafirperver, kadirşinas ve merhametli bir toplum olsak da, dâhili ve harici tehditlere karşı uyanık davranmak ve aleyhimize olan her duruşu bertaraf edip lehimize çevirmek zorundayız.
Gelişime açık olan ülkemizde büyük bir iş gücü açığı yaşandığı ve beşeri sermayemizin doğru yönetilemediği gerçeğinden yola çıkarak; iş adamlarımız, üniversitelerimiz, meslek odalarımız, sendikalarımız ve diğer sivil toplum kuruluşlarımız ile birlikte bu karmaşıklığı ortadan kaldıracak projelerimiz hazır. Serbest piyasanın güçlenmesi, iş hayatımızın en stabil şekilde düzene girmesi için öncelikle atıl beşeri sermayemizin iş hayatına dahil olmasını sağlayacak ve ardından ortaokul düzeyinde yetenek tespitleri yaparak lise döneminde öğrencilerimizin iş hayatına dahil olmalarını sağlayacağız.
çalışma ile vatandaşlarımızın gençlik dönemlerinde tercih edilen bireyler olmasını düzenleyeceğiz. Sektörel olarak adım, adım yapacağımız çalışmalar ile piyasanın güçlenmesini ve alacağımız tedbirler ile halkımızın serbest piyasada çalışma talebini arttıracağız. Her ne kadar yabancı yatırımlar ile ülkemize kısa vadede döviz girdisi sağlanmış olsa da, orta ve uzun vadede yer altı ve yer üstü kaynaklarımız ile beşeri sermayemizin sömürüldüğü ve elde edilen kazancın yurt dışına aktığına hepimiz şahidiz. Tüm bu zenginliklerimizi planlı bir şekilde tasarruf etmedikçe bütçe açığımızı kapatma, ekonomimizi güçlendirme ve milli refahı sağlama imkânımızın olmadığının bilinmesini isteriz. Bu minvalde yerli ve milli yatırımcılarımıza yabancı yatırımcılardan daha çok teşvik ve destek vereceğiz.
Yeraltı ve yerüstü zenginliklerimiz ile hammadde, yarı mamul ve mamul üretimini metalürji mühendislerimiz ile birlikte geliştirerek ülkemizin dışa olan bağımlılığını azaltacağız. Proje fikri olan her vatandaşımızın projelerini hayata geçirebilmeleri için tasarım, arge, patent, üretim ve pazar konusunda her zaman yanında olacağız. İş adamlarımızın ortak çalışma kültürünü geliştirerek yıllara sari kalıcı yatırımlar yapılmasına öncülük edeceğiz. Örneğin; sadece bilgisayar üretimi, cep telefonu üretimi, otomotiv üretimi gibi spesifik organize sanayileri kurarak sektörel gelişim önünü açacağız.
Yerel kaynakların yerinde kullanılmasını sağlayarak yerli halkın gelişimden pay alması için politikalar geliştireceğiz. Önceliğimiz, kaliteli iş hayatı tesis edilmesi ve her vatandaşımızın hak ettiği yaşam kalitesinde istihdam edilmesi olacak. Mevsimlik ve sezonluk işçilerimizin, sosyal güvenlik hakları ve tam zamanlı çalışmaları için projelerimiz hazır. Ülkemizde yaşayan her vatandaşımızın istihdam edilmesi, ekonomik ve sosyal imkanlarının dünya ortalamasının üstüne çıkması için mücadelemiz devam edecek. Ahlaki dejenerasyonun en büyük faktörü ekonomik şartlardır. Bir toplumun ahlaki yapısının güçlenmesi ve etik kurallara uyması için önce refah düzeyinin yükseltilmesi gerekir. Köklü tarihi ve kültürü ile ülkemizin asil ve aziz vatandaşları her türlü imkân ve fedakârlığı hak etmektedir. Sadece kendi öz vatanımız olan bu topraklarda değil, dünyanın dört biryanında canla başla çalışan milletimizin adil düzene ne kadar ihtiyacının olduğunun farkındayız. Adalet, bir toplumun umudu ve mutluluğunun temel öğesidir.
Fırsat eşitliğine ve dengeli gelir dağılımına önem veriyoruz. Bir toplum en zayıf halkası kadar güçlüdür. Toplumun sadece bir kesimin değil tamamının güçlenmesi herkesin ve her kesimin huzuru ve mutluluğu için elzemdir. Bu güne kadar üretilen yanlış politikalar ile dolan cezaevlerinde özgürlüğe gün sayan vatandaşlarımızın yanında olacağız. Vatana ihanet ve yüz kızartıcı suçlara karşı sert bir tutum izlerken; siyasi, kültürel, fikri, ticari, manevi, ailevi gibi nedenler ile toplumdan ve sosyal hayattan kopartılmış vatandaşlarımızın affedilmesi, rehabilite edilerek topluma kazandırılması için mücadelemiz devam edecek. Sırf kendini anlatamadığı ve savunamadığı için hiçbir vatandaşımızın haksız yere ömrünün tükenmesine göz yummayacağız.
Devrimsel nitelikte yapacağımız çalışmalar ile suç oranlarının azalmasını ve birçok cezaevinin kapatılmasını sağlayacağımıza inanıyoruz. Sosyal güvenlik kapsamını genişletirken, memur ve işçi olarak çalışan tüm meslek guruplarının maaşlarında yapılan kesintileri kaldırıp bürüt maaşı net maaşa çevirerek, kanunlar ile koruma altına aldığımız güvenceleri, vatandaşlarımızın dilediği gibi tercih etmesinin yolunu açacağız. Özellikle devlet kadrolarında çalışıp maaşlarından vergi kesintisi yapılması kadar ironik bir tablo yoktur. Devletin, kendi bünyesinde çalışan bir personelin cebinize para koyup diğer cebinden geri alması tam bir akıl tutulmasıdır.
Çalışan işçi ve memurların sadece tüketirken vergi ödemesi en doğru metot olduğu gibi, belirli bir düzeyde refah ve zenginliğe erişine kadar hiçbir vergi ödememesi gerekmektedir. Bu bilinçten yola çıkarak serbest piyasanın güçlendirilmesi için aynı zamanda tüm üretim, imalat, çiftçilik ve hayvancılık ile uğraşan iş adamlarımızdan vergi ve katma değer vergisi alınmayacak, sadece ticaret ile uğraşan şirketlerimizden vergi alınacak ve sadece parkende satış yapan esnaftan kdv alınacaktır. Bu proje ile tüm iş hayatı belli sınırlar içinde ve prensipli hareket ederken %100 kayıt dışı ekonomi engellenecektir. Bu prensiple yola çıkıldığı zaman tüm sektörlerin belli bir disiplin çerçevesi içinde üretim ve ticari faaliyetlerini yürüteceği mutlaktır. Ticaret, baştan sona sırdır. Herkesin istediği gibi özgürce ticaret yapma hakkını koruyarak, tüzel kişiliklerin spesifik olarak tek bir konuda faaliyet göstermesini sağlayacağız. Böylelikle kimin eli kimin cebinde olduğu belli olurken tüm sektörlerin belli bir nizam ve intizam içinde hareket ettiğine hep birlikte şahit olacağız.
Bu strateji ile tüm sektörlerin eksik, ihtiyaç ve gereksinimlerini tespit ederken, istihdamın artması ile birlikte kaliteli iş gücünün oluşmasının temellerini atacağız. Mevcut hükümetin; domatesin tarladan kaça alınıpsatıldığını, kimlerin aracılık ettiğini bilmek ve araştırmak istemesi ve üstelik etiketlerde bu açıklamaların yazılmasını talep etmesi ticari sır kuralını ve serbest piyasa kavramını ihlal etmektir. Hükümetin gücü yetiyorsa sağlığımız için zorunlu aldığımız ilaçların üzerine etiket koyulmasını sağlamasını bekleriz. Bir malın nereden kaça alınıp satıldığını, kimler tarafından alınıp satıldığını kayıt altına alması sermaye gücü olan yatırımcıların o piyasayı kolaylıkla ele geçirmesini sağlar. Bu durum karşısında gerçek alın teri döken emektar vatandaşlarımız hak ettiği kazancı elde etmesinin önü kesilir. Ekonomik şartlar ve enflasyon oranları ne olursa olsun hiçbir malın üzerinde etiket olmaması ve etiketlerin güncellenmesi doğru değildir.
Her ürün alındığı fiyattan belirlenen kar marjı üzerinden satılır. Aksi durum, devlet eli ile tüm ticaret erbaplarına resmi olarak kara borsacılık yapmasına neden olur. 100,00 TL değerinde bir sermaye sahibi 20,00 TL ye aldığı malı 25,00 TL ye satar ve 25,00 TL ye sattığı malı tükendiğinde 50,00 TL ye alsa bile 62,50 TL ye satarak yine belirlediği oranda kar elde etmiş olur. Günün sonunda 100,00 TL sermayesi olan yatırımcının %25 kar marjı ile toplam 117,50 TL si olur. Dolayısı ile kayıt dışı ekonominin önüne geçmek ile kalmayıp resmi karaborsacılığı da kökünden kurutacak ve tüm ürünlerin giriş faturalarına göre işletmenin belirlediği nominal kar marjı üzerinden kesilmesini takip edeceğiz.
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. Tüm etkileri ve oluşumları ile devlet ve millet birliğini sağlayıp, devletin asıl sahibinin vatandaşlarımızın olduğunu hissettireceğiz. Evet, toplumunun her unsuru ile birlikte devletin tek sahibi millettir. Devlet, Sivil Toplum ve Aile Kavramları ile ayrı toplumun ayrıştırılmasına değil, her bir unsurun kendi alanında üzerine düşen sorumluluğu yerine getirerek birlikte hareket etmesini sağlayacağız. Günümüz şartlarında yaşanan kavram ve sorumluluk keşmekeşliğine son vererek; devletin, belediyelerin, odaların, sendikaların, üniversitelerin, vakıf ve derneklerin, federasyon ve konfederasyonların, kooperatif ve şirketlerin, platform ve derneklerin, yasama, yürütme ve yargı erklerinin sorumluluk sınırlarının keskin çizgiler ile belirlenmesinin zamanı gelmiştir. Bu çizgiler belirlenirken görevi ne olursa olsun toplumun her ferdinin sivil olduğu bilinci ile hareket edecek ve aile kavramını koruma altına alarak eskiden olduğu gibi özerk yapısına yeniden kavuşturacağız.
Kadın haklarını korumak üzere alınmış bütün tedbirleri takdir etmekle birlikte alınan tedbirlerin çoğunda kadınların güçsüz, zavallı ve çaresiz olduğu düşünülmektedir. Hâlbukikadınlarımız çok güçlü ve irade sahibidir ve kendi tercihleri ile eşlerini tercih etme özgürlüğüne sahiptirler. Kanunlar karşısında ve iş hayatında kadınlarımız tüm hak ve eşitliğe sahiptir. Kadın hakları adı altında bir takım küresel zihniyetlerin empoze ettiği erkek düşmanlığı ile mücadele edeceğiz. Genellikle Türk ve İslam kültürü ile yetişen vatandaşlarımız eşleri için her türlü fedakarlığı yaptıkları gibi gerektiğinde ölümü dahi göze almaktan çekinmeyecek yüce bir ruha sahiptir. Hiçbir kadını, kocasından daha çok koruyacak bir sistemin ve kurumun varlığı fıtratımıza ters bir bakış açısıdır. Aynı durum çocuklar için de geçerlidir.
Milyarlarca nüfusu olan dünyada toplumun çok çok az bir oranında farklı nedenler ile kadın cinayeti işleniyor olmasını dahi tasvip etmiyor ve bu problemin çözümün saygı sevgi kültürünün geliştirilmesi ile birlikte toplumsal refahın güçlendirilmesinde buluyoruz. Evlilik yaş ortalamasının otuz beş yaşları bulması, toplumsal problemlerin tehlike çanlarını çalmasını değil, kulakları sağır edecek derecede sirenlerin çaldığının göstergesidir. Özellikle boşanma ve doğum oranlarının düşmesi ile birlikte tüp bebek tedavilerinin artmasının en temel nedeni geç yaşta yapılan evlilikler, boşanmaların zorlaştırılması, nafaka bedelleri, evden uzaklaştırma ve feminist akımların dayatmasından kaynaklanmaktadır.
Bu minvalde toplum ruh sağlığı ve nüfusun korunması, evlilik yaş ortalamasının yirmi beş li yaşların altına düşmesi için projelerimiz hazır. Lokal ve günübirlik çözümler ile üretilen her çözüm ardından başka bir problemi doğurmaktadır. Başta çarpık demokratik sistem olmak üzere hukuksal ve eğitim temelli atacağımız adımlar ile tüm problemlere kökten, kalıcı ve topyekûn çözümler üreteceğiz. Türk töresi ve İslam ahlakı temelleri üzerine bilimsel ve seküler bir çerçeve içinde yeni anayasa çalışmamızı tamamladık. Toplumun her ferdi ve her unsurunun birlik beraberlik içinde mutlu ve huzurlu, refah bir hayat yaşamaları için mücadelemiz devam edecek.
Sözde değil özde politikalarımızla yaptığımız çalışmalar kâğıt üzerinde göstermelik veriler ile kalmayıp, reel olarak sahaya yansıdığına hep birlikte şahit olacağız. Faiz ekonomisinin pınar başı olan merkez bankasının tamamının devlet bünyesine geçirilmesi için çalışma başlatacağız. Devlet olmanın en kıymetli nişanlarından biri kendi parasını basmasıdır. Bugün cebimizde dolaşan para maalesef kaynağından faizle çıkıyor, devletimiz memurunun işçisinin müteahhidinin ödemesini faizle aldığı borç para ile ödüyor. Ya merkez bankasını tamamen yerli ve milli hale getireceğiz yâda yeni bir para politikası belirleyeceğiz. Bankacılık sisteminde köklü düzenlemeler yapacağız. Vatandaşımızın özel harcama ve birikimleri ile ilgili ayrı bir bankacılık sistemi, sektörel olarak tüzel kişiliklere ayrı bankacılık sistemini geliştirecek ve güçlendireceğiz. Her alanın kendine münhasır gelir ve giderlerinin olduğunun, stratejik ve adil bir ekonomik temelin güçlenmesi için bu düzenlemenin gerekliliğinin önemini biliyoruz.
Özellikle kamu kurum ve kuruluşların gelir ve giderlerini ortak havuz sistemi ile haricen tesis edeceğiz. Ortak havuz sistemi ve denk bütçe olmazsa olmazımız. Borçlu yaşayan bir milletin özgürlüğünden ve borçla ayakta duran bir devletin bağımsızlığından söz edilemez. Tüm varlığı ve gücü ile canhıraş çalışan ama bir türlü ekonomik olarak ayağa kalkamayan aziz milletimizin her ferdinin dimdik yürüdüğünü görmenin aşkı, heyecanı ve ideali için çalışıyoruz. Onurlu bir hayat mücadelesi verirken muhannete muhtaç olmamak için kuru soğan ile karnını doyuran aziz milletimizin bugün geldiği içler acısı tablo karşısında hepimiz suskun ve çaresiz değiliz artık.
Yoksulluktan el açmaya muhtaç bırakılmış çaresiz gariban vatandaşlarımızı düşündükçe içimiz sızlıyor. Elbette daha kötü durumlara düşenlerimizde var ama yüreğimiz bunları söylemeye cesaret edemiyor. Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu? Kamu kurum kuruluşlardan sivil topluma tüm iş ve çalışma hayatını ehliyet ve liyakat sistemi üzerine kurguladık. Vatandaşlarımız; eğitim, yaş, bilgi, tecrübe, deneyim, kişisel gelişim, çalışma süresi, başarılar ve medeni durum gibi tüm edinimlerinin karşılığını alacak. Bizim sevk ve idaremizde ayaklar baş, başlar ayak olamayacak. Yeni gelen eskiyi lav edemeyecek, görev içinde yükselme kural ve prensiplerini serbest piyasa dâhil tüm çalışma hayatına tatbik edeceğiz.
Çalışan ile çalışmayan, üreten ile tembellik yapan belirgin bir şekilde karşılığını alacak. Aile geçim indirimini yeniden ve daha güçlü bir şekilde hayata geçireceğiz mesela. Vatanımıza bir vatan evladı daha yetiştirmenin, evli olmanın ödülünü taltif edeceğiz. Aynı kıdem ve tecrübeye sahip bekâr yaşayan bir vatandaşımıza göre evli olan bir vatandaşımızın daha yüksek maaş almasını sağlayacağız. Bu çözümümüzle elbette insanlarımız evlenmenin arzusu ve bahtiyarlığını yaşarken, çocuk sahibi olmaktan korkmayacaktır. İş dünyası ve meslek grupları arasında ince çizgileri olan büyük bir denge kuracağız! Hiç kimsenin, hiçbir meslek gurubunun diğer bir meslek gurubuna üstünlüğünün olmadığı, tüm vatandaşlarımızın her ferdi ve meslek gurubu ile toplumu tamamlayan bir nüvesi olduğunun bilincini yerleştireceğiz.
Cumhurbaşkanından çöpçüsüne kadar vatanımızın her evladı başımızın tacı olacak. Bizim yönetim anlayışımızda, milleti için yasama yapsın diye seçtiğimiz milletvekilleri, milletin meclisinde kendilerine özel implant indirim yasası çıkaramayacak mesela! İnsanlar hak edildikleri gibi yönetilir. Seçilme sistemini daha demokratik ve cumhuriyet yönetimine uygun hale getireceğiz. Cumhuriyet, halkın kendi kendini sevk ve idare etmesi ise bu hakkı halka teslim edeceğiz.
Peygamber Efendimizin Hadisi Şerifi Üzere “insanların hak edildiği gibi yönetilebilmesi” için öncelikle Allah’ın emri üzere “içinizden liderler seçin” ayetini tatbik edecek, yeni seçme ve seçilme yasa tasarımız hazır. Tüm şehirlerde yaşayan vatandaşlarımızın kendi hür iradeleri ile milletvekillerini seçebilecekleri ön aşamalı bir aday adaylığı modeli getireceğiz, böylelikle her ilimiz kendi tercih ve iradesi ile milletvekillerini seçebilecek ve milletin meclisine gerçek milletvekilleri girecek. Birinci elden, milletin kendi hür iradesi ile yapılan seçimlerden çıkan sonuç milletin millet meclisinde temsil edilmesi ve millet adına yasama yapılması olacaktır. Millet meclisi yasama organı değil, imtiyazlı kişi ve kurumların kendi menfaat ve çıkarları için diledikleri kanunu hazırlama organı haline gelmiştir. Minareyi çalan kılıfını hazırlar misali!
Ekonomik göstergeler, gümrük kanunu, ticaret kanunu, iş kanunu, iç emniyet, vergi affı, serbest piyasayı düzenleme, kota, sübvanse, rütük, basın yasağı gibi birçok düzenleme tamamen adresli olarak yandaşların veya imtiyazlıların keyfine göre çıkarılan kanunlardır. Bir diğer meselede milletvekillerinin iş ve işçi bulma kurumu ve ihale takipçisi gibi çalışmalarıdır. Tüm bu imtiyazlar, hazırladığımız yeni anayasa ile birlikte bertaraf edilecektir. Genel yönetim modeli anlayış prensibimiz aşağıdan yukarıya, kontrol ve denetim mekanizması yukarıdan aşağıya şekilde yapılandırılacaktır.
Bu prensip ile hiç kimsenin hak etmediği makama tepeden inme gelmesine müsaade etmeyeceğiz. Tüm bu prensipler ile birlikte, katı bir denetim, puanlama ve disiplinle kontrol mekanizmaları çalıştırılacak, kurum ve kuruluşların birer çiftliğe dönüşmesinin önü kesilecektir. Atıl ve misyonunu tamamlamış kurumlar tasfiye edilerek, personellerin uygun olan diledikleri kurumlarda görev almaları sağlanacaktır. Devletimizin güçlü ve hareket kabiliyetinin yüksek olabilmesi için her türlü tedbir alınarak kompakt hale getirilecektir. Atıl halde olan devlet kurum ve kuruluşlarının tasfiye edilmesi, milletimizin üzerindeki tüm kamburlarından kurtulmasına, gereksiz yapı, personel ve işletme giderlerinden tasarruf edilmesini sağlayacaktır.
Sivil toplum kuruluşlarının ve serbest müteşebbislerin kamu yararına kolaylıkla icra edebileceği tüm hizmetler kanunlar ile koruma altına alınarak teşvikler ile desteklenecektir. Bu projemiz ile devletin ve serbest piyasanın daha güçlü olmasını sağlayacağız. Kanun v
Vatandaşımızı sosyal güvenlik kurumu ile değil kanunlar ile koruyacağız. Her sektörün kendine münhasır şartlarda ihtisaslaşmış sigorta sistemleri kurmasını teşvik edeceğiz.
Örnek; Merkez Bankası Vakfı. Hazırladığımız yasa tasarısı ile özel sigorta şirketlerinin mevcut sosyal güvenlik şartlarından daha fazla ve faydalı hizmet vermesini sağlayacağız. Vatandaşlarımız kanunlar ile belirlediğimiz çerçeve içinde dilediği zaman dilimde başlangıç yaparak, dilediği miktarda ödemler ile dilediği sürede emekli olabilecek. Sosyal güvenlik kurumumuza ait yüzlerce bina, işletme gideri ve personel masrafı vatandaşın sırtına kambur olmaktan kurtaracağız.
Mevcut çalışan personelin tüm özlük hakları korunarak dilerse başka bir kamu kurumunda, dilerse devir edilen tüzel kişilikte çalışmaya devam edebileceği gibi tüm sosyal güvenlik personellerine ortak olma ve yatırım yapabilme fırsatı tanınacaktır. Benzer nitelikte çalışmaları uygun olan tüm kamu kurum ve kuruluşlarda uygulamaya alacağız. Vatandaşlarımızın, bozulan serbest piyasa şartları nedeni ile devlet bünyesinde vazife alma isteği ve tercihini tamamen serbest piyasaya yönlendireceğiz. Devlet sırrı niteliğinde olmayan tüm iş ve hizmetleri sivil irade tarafından yönetilmek üzere aziz milletimizin sinesine taşıyacağız.
Milletimizi çok büyük bir zaman kaybına uğratan ve her vatandaşımızın yaklaşık dört yılını kaybetmesine, evlilik ve iş hayatının ertelenmesine neden olan askerlik süresini altı aya indirerek aynı zamanda devletimizin ve milletimizin çok büyük bir tasarruf elde etmesini sağladık. Askerlik kavramını tamamen vatan görevi kavramı ile düzenleyerek, kadın erkek tüm vatandaşlarımızın on sekiz ila yirmi altı yaş aralığında dilediği zaman vatani görevini yapmasının önünü açacağız. Yirmi altı yaşından sonra tüm vatandaşlarımıza altı aylık ortalama gelir miktarınca vatani görev süresi bedelini tahsil ederek hiçbir şekilde silâhaltına almayacağız. Bedelli olarak vatani görevini yapan vatandaşlarımız vatani görevden muaf tutacağız.
Vatani görev kavramı ile birlikte kapsamını da genişleterek, iç ve dış tüm emniyet birimlerimizin bünyesinde vatani görev hizmetinin yapılmasını kolaylaştıracağız. İç ve dış emniyet birimlerimizin talepleri doğrultusunda vatani görevini yapan kişinin özelliklerine göre dağıtımları gerçekleştirilecek ve özel test ve eğitimlerden geçirilerek ihtiyaca göre devlet personeli olması teklif edilecektir. Vatani görevini yapmayan hiç kimse, devlet personeli ve siyasetçi olamayacak. Kadın ve erkek fark etmeksizin devlet personeli olmanın ve seçilme sisteminin ilk şartı vatani görevini yapmak olacak. Vatani hizmet görevi kaldırılan polis meslek mensuplarının da, altı ay bedelsiz hizmet verme şartı getirilecek. Askerlik ve polislik meslek okulları ve akademilerinin de diğer okullar ile aynı şartlarda öğretim yapması sağlanacaktır.
Milletine hizmet aşkı ile doktor, mühendis, mimar, öğretmen olmak için yıllarını veren ve her türlü bedeli özel imkânları ile karşılayan bir öğrencimiz ile askerlik ve polislik mesleğini icra edecek öğrencimiz eşit şart ve imkânlara sahip olacaklar. İç ve dış güvenlik konusuna hiçbir tavizimiz olmayacak, tüm suç oranları kademeleri olarak bitirilecek. Suçun bitmediği yerde iç ve dış emniyet zafiyeti olduğu görüşü ile ilgililere ağır yaptırımlar uygulanacak. Vatandaşımızın mal ve can güvenliği teminat ve sorumluluk altına alınacak.
Mal ve can güvenliğine halel gelen bir vatandaşımız olduğunda iç ve dış emniyet mensuplarının görev zafiyeti olduğu kabul edilerek vatandaşın tüm mağduriyeti giderilip ilgililere rücu ettirilecektir. Devlet sorumluluk bilincini en üst seviyede geliştireceğiz. Vatandaşlarımız kapı, kapı dolaşarak hakkını aramayla uğraştırmayacak, hakkını kapısına kadar getirip teslim edeceğiz. Köhnemiş devlet zihniyetini, âli kıran baş kesen, ben yaptım oldu devlet anlayışını tarih sayfalarında okuyacağız.
Tüm bunları, insanların en hayırlısı insanlara hizmet edendir bilinci ile üst düzey ve kaliteli hizmet anlayışımızla harmanlayarak hayata geçireceğiz. Anaokulundan üniversitelere kadar tüm eğitim hayatını gelişime açık, inovatifsel bir anlayışla öğretmenlerimiz ile birlikte istişareli köklü bir müfredat düzenleyerek tüm okulları özel ve özerk olmasını sağlayacağız. Sınav ve devamsızlık sopasını öğretmenlerden alarak merkezi sınav sistemini hayata geçireceğiz, böylelikle tüm okullarda aynı düzeyde seviye tespit sınavı yapılmasını sağlayacak, öğrenciler ile birlikte öğretmenlerinde gerçek seviyelerini tespit edeceğiz.
Öğretmenlerin okullardan bağımsız olarak bireysel olarak ta ders vermelerinin önünü açacağız.
Çok özel dersler istisna olmak üzere uygulama dersleri de dâhil tüm derslerden devam mecburiyetini kaldıracağız. Devam mecburiyetinin olmaması öğrencilerimizin kendilerini dilediği kaynak ve metotlar ile geliştirmesinin önünü açacak ve araştırma yeteneğini geliştirecektir. Sınavlarda düşük not alan öğrenciler ile birlikte öğretmenlerin de başarı notu yükselmeyeceği için tüm öğretmenler öğrenci seçiminde, öğrencilerde öğretmen seçiminde daha dikkatli davranacaktır. Aile geçim ücretlerini güçlü bir şekilde arttırmanın yanı sıra, ortaokul düzeyinde sektör seçimi yapan öğrencilerimizin bağlı olduğu sektör sendikaları tarafından burs verilmesi sağlanacak ve aynı zamanda lise döneminde aktif iş hayatının içinde eğitimini tamamlayan öğrencilerimiz ayrıca çalıştıkları işletmelerden kazanç elde edecekler. Tüm bunların yanı sıra ulusal eğitim vakfı kurularak, imkânı olmayan öğrencilerin eğitimi için tüm özel okul gelirlerinin %5’i vakfa aktarılacak.
Dileyen gönüllü vatandaşlarımızın vakfa bağış yapabilmesinin önü açık olacak. Bağış ve yardımların tüzel kişilikler üzerinden yapılmasının önü kapatılacak. Kamu kurum ve kuruluşlar olsun, belediyeler ve şirketler olsun en direk şekilde kanunlar çerçevesinde dahi diledikleri vakıf, dernek ve kişilere yardım yapması, yardımı yapan ve yardımı alanlar tarafından özellikle siyaseten suiistimale açık olması nedeni ile kaldırılacaktır. Yardımların, kişisel olarak ve gerçekten gönüllülük esasına göre çalışan, spesifik olarak yardım konusu belirlenmiş vakıflar tarafından gerçekleştirilmesi sağlanacaktır.
Her konunun sistematik olarak belli prensiplerde ilerlemesi gerekir. Kamu kurum ve kuruluşlar ile birlikte tüm sivil toplum kuruluş ve sermaye kuruluşlarının belirlenmiş sınırlar içinde hareket etmesi sağlanırken, çeşitliliği de arttırılacaktır.
Yeni kurulacak bir kurum veya sivil toplum kuruluşunun, mevcut tüzel kişiliklere uygun olmaması halinde yeni bir tüzel kişilik karakteri ihdas edilebilecektir. Örneğin; kulüp, sendika ve cami derneklerinin dernek tüzüğü ile kurulması doğru değildir. Cemaat, cemiyet, sendika, platform, kulüp gibi isimler ile de tüzel kişiliklerin spesifik olarak kurulmasına olanak tanınacaktır. Diyanet Vakfının, Diyanet İşleri Başkanlığından ayrılmasını sağlayarak adının Dinayet Vakfı olarak değiştirip özerk bir yapıya kavuşturacağız. Diyanet İşleri Başkanlığı belli prensip dairesinde belirlenmiş şartları sağlayan inanç sistemlerinin tanınması, kontrol ve denetimini gerçekleştiren bir kuruluş olarak vazife yapacaktır.
Örneğin; Vakıflar Genel Müdürlüğü veya Dernekler Masası gibi. Cami, cami dernekleri, cami hocalar, müftülükler ve Kur’an-ı Kerim kurslarından başlayarak, Müslümanlara ait İslam’a hizmet etmesi için kurulmuş ne kadar kuruluş varsa, imam hatip ortaokulları, liseleri, ilahiyat fakülteleri, medreseler, müslüman mezarlıkları, müslüman vakıf malları, müslüman kültür merkezleri, nikâh salonları dâhil hepsinin Dinayet Vakfına devredilmesi sağlanacaktır. Din ve İnanç görevlilerinin memuriyetine son verilerek devlet ile olan tüm bağları kesilecektir.
Müslümanlar ve Müslümanların mal varlıkları tüm cami ve din görevlilerinin idamesi için fazlası ile yeterlidir.
Kimliklere yeniden din ve cinsiyet yazılımını sağladıktan sonra her Müslümanın hanesine en yakın semt cami cemaatine üye olmasını teşvik edeceğiz. Cami cemaati, cemaatin mütevelli heyetini seçecek. Mütevelli heyeti caminin ihtiyacına göre imam ve müezzin talebinde bulunacak. Semt camii imamları, merkez mahalle imamlarını seçecek. Merkez mahalle imamları ilçe imamlarını seçecek. İlçe imamları il imamlarını seçecek. İl imamları da ülke imamını seçecek. Seçim ve icralar aşağıdan yukarıya, yönetmelik kontrol ve denetim yukarıdan aşağıya yapılacak.
Görevde yükselme belirlenen şart ve zamanlara göre tayin edilecek. Vakfın uhdesindeki diğer okul, kurs, üniversite, (medrese) mezarlık ve nikâh salonları için ayrı birimler kurulacak. Bu çalışma metodu ile Müslüman yoğunluğu tüm ülkelerin ülke imamları birleşip halife seçimi yapacak şekilde çalışmalarımızı hazırladık. İslam esaret altında yaşanmaz! Din ve vicdan özgürlüğü tüm insanların hakkıdır ama maalesef günümüz koşullarında tüm sitemleri ele geçirmiş siyonistler, emperyalist zihniyetle tüm inanç sistemlerini siyasetin hegomanyası altına almışlardır. Polis devlet anlayışı ile milleti bastırarak tüm kültür ve inanç sistemlerini aşamalı olarak ifsat ederek kendi istedikleri noktaya taşımışlardır. Kur’an-ı Kerim okumak serbest ama anlamak ve yaşamak sınırlı olduğu gibi. Doğrular güneş gibidir, güneş balçıkla sıvanmaz. Serbest bıraktığını her şey doğal olarak hak ettiği değeri bulur. İnsanların duygu ve düşüncelerine devlet eliyle müdahale etmek zalimliktir.
Gelişmiş toplumlara baktığımız zaman birçok sivil toplum kuruluşunun ve şirketlerin, bazı devletlerden daha büyük bir ekonomiye sahip oldukları görülür. Bizim ülkemizde ise bir şirket veya dernek büyüdüğü zaman tehdit olarak görülür, bunun nedeni sağlıklı kanunların olmaması ve alınan kararların uygulanmamasıdır. Bir şirket ne kadar büyük olursa olsun kanunlara riayet ettikten sonra hiçbir tehdit oluşturmaz. Problem şirket ve derneklerin büyümesi değil, devletin kontrol mekanizmasını çalışma kabiliyetinin yetersizliğidir. Aynı durum yabancıların ülkemizdeki varlığı içinde geçerlidir. Problem ülkemizdeki yabancıların çokluğu değil, onlara misafir olduklarını unutturmayacak kanunlarımızın olmamasıdır. Belirlenmiş kanunlar çerçevesinde ülkemizde ne kadar yabancı olursa olsun hiçbir tehdit ve problem olmayacağı gibi aksine ekonomik katkıları olacaktır.
Yabancıların ülke vatandaşımız olmaları için en üç kuşak hizmet etme şartı getireceğiz. Aziz şehitlerimizin kanları ile sulanmış bu güzide vatanımızın vatandaşı olmak parayla pulla olacak iş değildir. Yabancılara toprak ve mülk satışını kaldıracağız. Yatırım yapanlar dâhil tüm yabancıların, vatandaşlık alana kadar kiracı olarak yaşamasını sağlayacağız. Evi barkı olmayan, bu toprakların gerçek sahibi olan aziz milletimize ise ev yapmaları için belirlediğimiz uygun olan arazilerde bilabedel arsa vereceğiz. Hiçbir vatandaşımızın kapitalist sistemin modern köleleri olmasına razı değiliz. Hastaneler ve doktorlarımız içinde hazırladığımız reformlar var. Tüm hastanelerimizi özel ve özerk hale getirerek profesyonelleştireceğiz. Hastanelerimizi öncelikle talebi olan mevcut çalışanlarına uygun bir bedelle ortak olmasını sağlayacağız. Hastane ve sağlık çalışanlarının iş kanunlarını en yüksek hizmet şuuru ile hazırladık.
Milletimizin sırtında ne kadar kambur varsa hepsini indireceğiz. Sağlık çalışanları da bu ülkenin bir evladı ve hak ettikleri değeri kazanmaları için hazırlığımızı yaptık. Hastaneler ve doktorlar en gelişmiş toplumların hizmet anlayışı ile revize edilerek aziz milletimize en kaliteli hizmeti vermesini sağlayacağız.
Tüm hastane ve branşların sağlık çalışanları ile belirlediğimiz standartlarda ve hizmet anlayışında serbest, özel ve özerk hizmet vermelerini sağlayacağız. İmkânı olmayan vatandaşlarımızın özel hastanelerden faydalanması işin “ulusal sağlık vakfı” kuracağız. Tüm hastane gelirlerinin %5 karını bu vakfa aktararak imkânı olmayan vatandaşlarımızın muayene ve tedavilerini yaptırmalarını sağlayacağız. Hastanelerde sınıf ayrımı olmayacak, kimin nerede nasıl çalıştığını hastaneler bilmeyecek. Tüm vatandaşlarımıza eşit şartlarda belirlediğimiz standartlarda hizmet verecekler.
Dileyen hastaneler daha yüksek standartlarda hizmet vermesini serbest bırakacağız lakin hizmet prosedür ve standartları eşit olacak. Sosyal devlet olma anlayışını hukuk sistemi ile vatandaşlarımızı koruma altına alarak gerçekleştireceğiz. Bir diğer hususta, din ve vicdan özgürlüğü alanında yapacağımız değişiklikler olacak. Herkesin inandığı gibi yaşamasına olanak tanıyan yasa tasarımız hazır. Laik devlet anlayışımızla genel kabul görmüş inanç sistemlerinden herhangi birine kayıtlı olan vatandaşlarımızın, mensubu olduğu inanç sistemine uygun olarak; evlenme, boşanma, nafaka, miras, vasiyet, veraset gibi alanlarda inandığı gibi yaşamasının yolunu açacağız. Herhangi bir inanç sistemine kayıtlı olmayan vatandaşlarımız, seküler mantıklabelirlediğimiz kurallar içinde bu alanlardan faydalanmasını sağlayacağız.
Müslüman nüfusunun yoğun olduğu ülkemizde nikâh kavramı ilahi bir emir olduğu için evlilik akdinin nasıl olduğundan ziyade devlet nezdinde kayıt altına alınıp alınmadığıdır. Dileyen vatandaşlarımız kayıt dışı birlikteliklerine devam etmelerinde herhangi bir engel olmayacaktır, mühim olan vatandaşlarımızın tercihi ve mutluluğudur. Genel kabulümüz toplumsal bakış açısı ile stabil bir hayat kurgusudur. Ülke vatandaşımız olan herkes aynı zamanda Allah’ın yarattığı bir kul olduğu bilinci ile hareket ederek, günah ve sevap kavramında adetullaha uygun olarak, toplumun her kesiminin din ve inanç özgürlüğünü kısaltamayacak şekilde planlayarak, insanların özel hayatlarında devletin tavrının toplumun yadırgadığı ve benimsediği sınırlar içinde olması gerektiğini kabul ediyoruz.
Herhangi bir inanç ve din mensubu olsun veya olmasın her insanın adetullaha göre kendi özgür iradesi üzere günah ve sevap kavramında etik ve ahlak kurallar çerçevesinde dilediği gibi serbest hareket etmesini sağlayacağız. Hiçbir vatandaşımız kimsenin tesiri ve baskısı altında kalmadan inanç ritüellerini yerine getirebilmeli ve veya toplumsal temayülleri aşmadan, reklamını yapmadan, empoze etmeden özel hayatında tercihleri doğrultusunda özgür düşünce ve iradesi ile hayat tarzını yaşayabilmelidir. Sadece devletin hareket ve kontrol sahasını zorlaştırdığı için alınmış anlamsız ve gereksiz tüm kural ve yasakların kaldırılmasını sağlayacağız. İnsanların öz iradelerinin gelişimin engelleyen tüm yasaklara karşıyız.
Her toplumun kendi içinde yazılı olmayan kuralları vardır ve doğaldır, devlet eliyle bu kuralları yazılı hale getirmek doğru değildir çünkü toplumda yaşayan bir unsurdur ve sürekli kendini geliştirerek düzenler. Gereğinden fazla çıkarılan yasa ve kanunlar toplumun gelişimi engellediği gibi, toplumun sürekli çıkış yollar aramasına ve gayri resmi işlere bulaşmasına sebep olur. İnsanların daha geniş sınırlarda hareket etmesini sağlamak toplumsal ahlak ve etik kuralların gelişmesinin önünü açacağı gibi insanların insan olduklarının fark etmesine ve kendilerini sorgulamasına yani vicdan muhasebesi yapmasına fırsat tanır. Aşırı alınmış kurallar, insanları robotlaştırır.
Küresel güçlerin tüm dünyayı tek devlet haline getirip, dünya vatandaşlığı kurgularının temel hedeflerinden biriside insanları insani duygulardan koparıp mekanikleştirmektir. İnsanlıktan çıkan kişilerin ne kadar vicdansız, merhametsiz ve duygusuz olduklarını görüyoruz. Duygusu olmayan insan, insan olarak adlandırılamaz, onun için sanata ve tüm sanat dallarına büyük bir önem veriyoruz. Her çocuğumuz küçük yaşlardan itibaren profesyonel olarak bir veya birkaç sanat dalı ile hemhal olmalıdır zira duygusu olmayan bir insan resimde yapamaz, şiirde yazamaz, edebiyatta üretemez, heykelde yapamaz, şarkıda söyleyemez, enstrümanda çalamaz, tiyatroda oynayamaz.
Herhangi bir sanatı icra edebilmek için hayatı sorgulamak ve gözlem yapmak gerekir, bu gözlem esnasında toplumun yaşam tarzını, duygu ve düşüncelerini, nelere ne zaman tepki verdiklerini tespit edebiliriz. Bir inanca sahip olsun veya olmasın nüvemiz insandır. Yaratılanı severiz, yaratandan ötürü. Vatandaşlarımızın tüm bu düşüncelere hâsıl olabilmeleri için eğitim süreç ve basamaklarında yaptığımız hazırlıklar tamam. Çocuklarımızın on iki yaşına kadar mutlaka annelerinin himayelerinde olması için aile geçim indirimini güçlendireceğiz. Bir çocuğu on iki yaşına kadar annesinde ayırmak zalimliktir. Çocukların kreşlerde değil annelerinin himayesinde yetişirse insani vasıfları gelişimini tamamlar, kreşlerde yetişen çocuklar kapitalist sistemin dayatması ile küçük yaşlarda yasaklar ve kurallar ile tanıştırılarak robotlaştırılmaktadır.
Elbette eğitim anne karnında başlar lakin her şeyi dozunda ve adetullaha göre yapmak icap eder ki Annelerinde aynı zamanda bir eğitici ve öğretici olduğu unutulmamalıdır. Aldığımız tedbirler ile kuşaklar arası kültürel kopuklukları da gidererek her anne, baba ve çocuklar ile birlikte dede, babaanne ve anneannelerimizin de eğitimsel senkronizasyonunu tamamlayacağız. Her aile bir okuldur. Ömrünü ve sağlığını para kazanmak için tüketen insanların, kazandıkları parayı tekrar sağlıklarını kazanmak için harcadıkları teorisi çok manidardır. Günümüzdeki anlamsız toplumsal ve sosyal bozulmaların yerini doldurabilmek için ne kadar boşuna zaman ve para harcadığımızı artık idrak etmek zorundayız.
Bugün yaşadığımız tüm kargaşaların sebebi özümüzden kopmaktır ve ne yazık ki şayet bizler bu durumu artık fark edip acil tedbirler almazsak, geçmişte insanların nasıl yaşadığını bilmeyen yeni nesil asla kendini toparlayamayacaktır. 90 lı yıllardan sonra baş döndürücü oranda yaşanan teknolojik gelişmeler ile birlikte kapitalist ve emperyalist zihniyet tüm insanlığa geçmişi unutturmakta ve hiçbir şey ürettirmeden oyalamaktadır. Bugün kamu kurum ve kuruluşlarda çalışan vatandaşlarımızın çoğunluğu özel sektör çalışanlarından çok ama çok az çalışmaktadır. Belli bir rahata eren ve kendini garanti altında hissettiren sistemler toplumun dinamik yapısının çökmesine neden olur. Eğitim basamaklarını 4-6 yaş anaokulu, 6-10 yaş ilkokul, 10-12 yaş ortaokul, 12- 15 yaş lise, 15-18 yaş yüksek okul, 18-22 yaş lisans ve 22-24 yaş yüksek lisan olarak düzenleyeceğiz. 4-6 yaş toplumsal ahlak kuralları, kişisel gelişim dersleri, adabı muaşeret ve din eğitimi ağırlıklı olacak. 6-10 yaş arası temel dersler ve milli eğitim öğretilecek, 10-12 yaş arası yetenek tespit eğitimleri verilecek, 12-15 yaş arası tespit edilen yeteneğe göre teorik ders ve staj ile birlikte diğer basamaklarda alanında akademik ve alaylı olarak ilerlemesi sağlanacak.
İlkokul öğretmenlerine yaşam koçluğu vazifesi verilecek, her ilkokul öğretmeni öğrencilerini yüksek lisans yapana kadar yaşam koçluğunu yapacak. Öğrencinin aldığı her unvan öğretmenine taltif olarak yansıtılacak. Bu eğitim sistemi ile çocuklarımız, kamu kurum kuruluşlar dahil, hayatımızın her alanındaki sektörlerden birinde en alt kademeden başlayarak, ahilik sistemi metodu ile yükselerek devam edecek. Bu sayede hem tüm sektörlerin görevde yükselme basamakları belirlenecek, hem tüm eğitim ve serbest piyasanın senkronizasyonu sağlanmış olacak hem de akademik kariyerini tamamlamış bir inşaat mühendisi tabiri caizse inşaatın tozunu yutarak, yani hak ederek o unvanı kazanmış olacak.
Vatandaşlarımız, “diplomalı cahil veya diplomalı işsiz” makûs unvanından kurtulacak ve aziz milletimizin çocukları, büyük umutlar ile dirsek çürüttüğü sıralarda boşa zaman kaybetmemiş olacak. Bu eğitim metodu ile ekonomiye, toplumsal gelişmeye, sosyolojik yapımıza ve kültürümüze ne kadar büyük katkılar sağlayacağımızı tahmin edebilirsiniz. İnsanın en çok öğrenmeye ve öğrendiklerini üretmeye hazır olduğu yaşlar gençlik yaşlarıdır. Günümüzde kasıtlı olarak kurulmuş çarpık sistemler nedeni ile tüm vatandaşlarımız gençlik yıllarının çoğunlukla boşa geçtiğini bu yazıyı okuduğunda değerlendirecek ve fark edecektir. Emin olunki tek kaybımız boşa geçen gençlik yıllarımız değil, heyecanımız, öğrenme arzumuz, çalışma ve üretme isteğimizi de birlikte kaybettiğimiz, kaybettirildiğini göreceksiniz.
Yerel yönetimler olarak da bacasız sanayi alanlarının gelişmesine önem vereceğiz. Yazılım, tasarım, e-ticaret, e-ihracat, çağrı merkezi, danışmanlık, proje ofisleri, dergi ve gazete, sosyal medya uzmanlığı gibi fikirsel beşeri sermayeye dayalı sektörlerin gelişimi için ortak çalışma ofisleri planlıyoruz.
Gençlerimizin evinden ve yaşadıkları lokasyon da iş ve istihdam edilebilmesi, bireysel olarak yetenek ve kabiliyetlerini geliştirip kazanç elde edebilmesi için alt yapı planlarımız hazır. Arge faaliyetlerini yürütmek için projelerine uygun değişken atölye, fabrika ve üniversiteler ile iş birliği yapılmasına yardımcı olacağız.
Gençlerimizin tüm hayallerini hayata geçirebilmek için her zaman ve en üst seviyede yanlarında olacağız. Moda tasarım, mimari, çizgi film, tiyatro ve sinema alanlarında özellikle kaynak ayıracak ve tüm insanlığa faydalı olacağını düşündüğümüz projelerin hayata geçirmesi için destek olacağız. El sanatlarına yönelik çalışma yapan vatandaşlarımıza tahsis edeceğimiz mahalle avm pazarları dışında, e-ticaret, tahsilat ve lojistik alanlarında da küresel çapta destek vereceğiz. Esnek çalışma modellerini geliştireceğiz. Vatandaşlarımızın spor, sanat, turizm, aile hayatı, sosyal aktivite, kişisel gelişim, eğitim gibi hayallerini hayata geçirebilmesi için esnek çalışma saat ve zaman kültürünü geliştireceğiz. Vatandaşlarımız bir işe girdiği zaman başka bir hayalinden vazgeçmek zorunda kalmayacağı gibi, öncelikli olarak hayallerini gerçekleştirmeyi seçen vatandaşlarımız da sağlayacağımız esnek çalışma modelleri ile ekonomiye ve aile bütçesine katkı sağlamasına imkân tanıyacağız. İş kanunda düzenleyeceğimiz en önemli gelişmelerden biride gençlerimizin çalışma hayatına erken yaşta başlamaları olacak.
Düzenlediğimiz eğitim sitem modeline göre 13-16 yaş arası gençlerimiz lise döneminde iş hayatında aktif rol alabilecek ve 16 yaşında tam zamanlı olarak çalışabilmelerinin de önünü açacağız. Bir gencimize 18 yaşına kadar çocuk muamelesi yapmak insan fıtratına terstir, bunun için medeni hukukta yapacağımız düzenleme ile reşit olma yaşını da 16 olarak değiştireceğiz. Günümüz zamanında öğrencilik hayatı 26 yaşlara kadar devam etmekte, aile toplum ve devlet ergenliğini bitirmiş olan gençlerimize hala çocuk muamelesi yapmaktadır. Oysaki 16 yaşını doldurmuş her birey cezai ehliyete sahip yetişkin bireylerdir, bunun örnekleri ingiltere olmak üzere birçok ülkede vardır. Toplumun en küçük yapı taşı ailedir. Aile kurmayı teşvik edecek düzenlemelerden birini de seçme siteminde hayata geçireceğiz.
Toplumun en küçük yapı taşı olan aile kurumunun daha değerli hale gelmesi ve sorumluluk bilinci yüksek nesillerin yetişmesi için seçmen olma şartlarından birini de aile kurma ve aile reisi olma şartını getireceğiz. Demokrasiye olan inancımız ile sloganımız “Demokrasi Ailede Başlar” olacak. Medeni hukukta yapacağımız değişiklik ile aile reisi kavramını tekrar hayata geçirecek ve aile reisini seçme hakkını ailenin kendi iradesine bırakacağız. Aile kurulurken yapılacak nikâh akdinde eşlerin tercihine göre aile reisi belirlenecek, daha sonrada e-devlet üzerinden diledikleri zaman değişiklik yapabilecekler. Yaşlı veya engeli olan vatandaşlarımız dilerse bekâr çocuklarından birini aile reisi olarak tayin edebilecekler.
Bu sayede toplumsal birliktelik ve uzlaşmayı toplumun çekirdek yapı taşı olan ailede başlatmış olacak ve aile kurma sorumluluğu almış bireylerin ülke yönetiminde söz sahibi olmalarını tesis edeceğiz. Araç vergi ve sigorta sisteminde yapacağımız değişiklik ile fabrikanın belirlediği araç kullanım ömrünü baz alarak, sıfır araç satışında kullanım ömrü kadar olan süre dilimi için tüm vergi ve sigorta tahsilatı bir kereye mahsus tahsil edilecek şekilde düzenleyeceğiz.
Zorunlu sigorta sistemini zorunlu kasko ile değiştirerek tam kapsamlı olarak ele alacağız. Araç muayene zorunluluğunu yetkili servislerin takip etmesini sağlayacak ve takip edeceğiz. Vatandaşlarımızı her yıl vergi, sigorta, kasko ile uğraştırmayacak ve ayrı, ayrı servis ile muayene istasyonlarında zaman kaybetmesinin önüne geçeceğiz. Yaralanma ve maddi hasarlı kazaların masraflarını ihmal ve suç oranlarına göre ilgili kişi ve kurumlardan tahsil edilmesini ve cezai yaptırımların uygulanmasını sağlayacağız. Vatandaşlarımız araçlarına yapmış oldukları masraf ve aldıkları yakıt ile dolaylı olarak sürekli vergi ödemektedirler. Kullanım ömrü biten araçların yurt dışına satılmasının önünü açık tutacağız. Zorlaştırmayın, kolaylaştırın. Kadın istihdamı ve kadınlara yönelik iş kollarının genişletilmesi ve belirlenmesi sağlayacağız.
Kadın hastalıkları, doğum, kreş ve anaokulu öğretmenliği, kuaförlük gibi alanların sadece kadınların istihdamına yönelik olmasını planlıyoruz. Kadın toplulukları ile yapacağımız istişare ve çalışmalar ile bu kapsamı mümkün olduğu kadar sağlıklı bir şekilde genişleteceğiz. Üniseks meslek guruplarında çalıştırılmak istenen kadın personellerin, eş kıdemde çalışan erkek personele göre %15 ila %35 aralığında yüksek ücret verilmesini sağlayacağız. Buradaki amacımız kadınlarımızın üzerindeki sorumluluk yükünü taltif etmek, aile geçim indirim oranlarını gelirlerine yansıtarak mağduriyet yaşanmasını sağlamaktır. Kadınlarımızın iş hayatında aktif rol almalarını önemsiyoruz. Ekonomik gelişmeleri güçlendirmek ve milli refahın artması için kadın iş gücüne mutlak ihtiyaç vardır lakin bu ihtiyacı karşılarken insan fıtratına uygun hareket edilmesi ile toplumsal huzur ve mutluluğun tesis edilmesinin öneminin de farkındayız.
Kadınlarımızın, fıtratına uygun işlerde çalışmaları taciz ve tecavüz vakalarının azalmasının yanı sıra ailelerin mutluluğu ve boşanma oranlarının düşürülmesi için stratejik bir plandır. Kadınlarımızın huzuru ve mutluluğu, toplumun huzuru ve mutluluğunun temelidir. Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır felsefesi üzerine, kadınlarımızın eğitimli, güçlü, çalışkan, huzurlu ve mutlu olmaları, eşlerinin başarılı olmasının yanı sıra sağlıklı çocuklar yetişmesinin de temelidir. Toplumun istek ve tercihlerine kör ve sağır davranmayacağız. Talepler doğrultusunda kadınlara yönelik iş hayatı ile birlikte kamu kurum, sivil toplum kuruluşu ve işletmelerin kurulmasının önünü açacağız. Kadınlara yönelik kıraathane, taksi, dolmuş, otobüs, eğitim sistemi gibi tesis edilecek yapıların karşılık bulması halinde hayat bulacağı, karşılık bulmaması halinde kapanacağının farkındayız. İnsanların hayallerinin engellenmesini ve anlamsız yasakları doğru bulmuyoruz.
Hayata geçirebilecek bir hayalin devletin insan odaklı yapılmayan kanunların ve devletin gereksiz uygulamalarının nedeni olarak görüyoruz. Piyasa, sivil toplum ve devlet senkronizasyonuna inanıyoruz. Piyasada karşılığı olmayan bir devlet yapılanmasını atıl ve gereksiz buluyoruz, bu nedenle insan ihtiyacı ve piyasa şartlarına göre devlet yapılanmasını revize edecek uyum içinde çalışmasını sağlayacağız. Bu anlayış ile tüm bakanlıkları spesifik olarak piyasanın ihtiyaçlarına göre yeniden düzenleyeceğiz. Örneğin; aile bakanlığını, kadın ve çocuk bakanlığı olarak yapılanmasını sağlayacağız. Aile bakanlığımızın erkekler üzerinde tahakküm kurma ve özerk aile yapılarını şekillendirmesi, gazi ve şehit aileleri ve engellilere yönelik yapmış olduğu karışık sorumluluğu doğru bulmuyoruz.
Gazi, gazi ve şehit ailelerimiz ile yeniden savunma bakanlığımızın ilgilenmesini sağlayacak, özel eğitim gerektiren engelli ve üstün yetenekli çocuklarımız için ayrı bir bakanlık ihdas edeceğiz. Toplumsal ayrıştırmaya neden olan pozitif ayrımcılık ilkelerini düzenleyerek, gereksiz olanları kaldırıp gerekli olanları ise gizli olmasını sağlayacağız. Devlet, sivil toplum kuruluşları ve işletmeler eliyle engelli vatandaşımızın engelinden dolayı tanınan ayrıcalıkları tek bir merkezden takip ederek, toplumun içinde mahcup olmayacak düzenlemeler ile hayata geçireceğiz. Örneğin; bir engelli vatandaşımız otobüse bindiğinde teşhir edilmemesi için, indirim vermek yerine yaptığı yolculuk ücretini haricen gelirine yansıtacağız.
Özellikle gazi, gazi ve şehit ailelerimiz ile engelli vatandaşlarımızın statülerinde ayrıcalık sağlayarak, sahip oldukları durumunun mahcubiyeti ile değil onuru ile yaşamalarını tesis edeceğiz. Eğitim sisteminde yapmış olduğumuz düzenlemelere ilave kaynak kitapların merkezi otorite üzerinden bastırılarak ücretsiz dağıtılması prensibini kaldıracağız. Bu hamlemiz ile merkeze yakın kişilerin devlet üzerinden rant elde etmesinin engelleyecek ve her yıl yapılan doğa katliamının ve masrafın önüne geçeceğiz.
Öğrencilerimizi küçük yaşta devletin eline bakar halden çıkarıp ailelerinin zenginleşmesine ve aile geçim indiriminin güçlendirmesi ile reel katkı sağlayacağız. Bizim yönetimimizde hiçbir vatandaşımızın yardımlar ile değil onurları ile yaşamasını temel alacağız. Hiçbir vatandaşımız öğrencisinin kılık kıyafet, kitap ve yemek giderini karşılamakta mağdur ve mahcup olmayacak.
Öğretmen ve öğrencileri kaynak kullanmakta serbest bırakacağız. Yapacağımız düzenleme ile eğitim sisteminin tümünü merkezi değerlendirme ile yapacağımız için hangi kaynağın kullanıldığının bir önemi kalmayacak ve piyasada hizmet veren tüm matbaalar bu ekonomik dağılımdan dengeli olarak payını almasını sağlayacağız.
Her yıl müfredat değişmeyeceği için bir önceki kaynak kitaplar her zaman kullanılacak. Benzer kaynaklar dijital mecra üzerinden de yayınlanacak. Kapitalizmle mücadele edecek, yerli ve milli ürünlerin üretimini ve tüketimini her alanda teşvik edeceğiz. Vatandaşımızın ürettiği değerlerin karşılığını bulması için mücadele edeceğiz. İthal edilen tüm ürünleri her yönü ile standartlarını değiştirecek, kalitesiz ve sağlıksız olan ürünlerin ülkemize girmesini engelleyeceğiz.
Yerli ve milli yazılımlar ile teknolojinin gelişmesi için teşvik ve destekleri arttıracağız. Yönetilen değil, yöneten olacağız. Öze dönüş hamlemizi tamamlayıp taşları gediğini oturttuğumuz zaman her alanda başarılı olmamamız için hiçbir neden kalmayacak. Milli refah ve tam bağımsızlığımız peşi sıra gelecek. Savaşlar askeri güçle kazanılsa bile eğitim, adalet, sanat ve ekonomi ile desteklenmez ise payidar olamaz. Bugün savaşlar meydanda topla tüfekle, kılıçla kalkanla değil; ekonomi, sağlık, eğitim, moda, sanat, kültür, basın ve teknoloji gibi alanlarda sinsice yapılmaktadır. Meydanlarda bileğimizi mertçe bükemeyen düşmanlar, kahpe oyun ve tuzaklar ile hayat tarzımızı değiştirip tüm alanlarda kendine muhtaç bırakarak emir alan duruma düşürmeye çalışmaktadır. Milli Görüş Liderimiz, Rahmetli Başbakan Şehit Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN Hocamızın açtığı yol üzerine yapacağımız icraatlar, sadece ülkemiz ile kalmayıp tüm Türk ve İslam âlemi ile birlikte bütün dünyayı kapsayacaktır. Orta doğudaki tüm savaşların sona ermesi için hazırladığımız politikalar ile barışı yeniden tesis edeceğiz.
Hicaz demir yolunu açmakla kalmayıp tüm insanların dilediği gibi dilediği yollardan hac ve umre yapmalarının önünü açacağız. Dini vecibelerden biri olan hac ve umre ibadeti hiçbir şirketin, kurumun ve devletin hegomanyası altında olmasına ve rant elde etmesine müsaade etmeyeceğiz. Vatandaşlarımıza belli şartlar altında kurban vecibelerini yerine getirme koşulu ile diledikleri gibi ifa etmelerini kolaylaştıracağız. Kurban ve hac ibadetlerinin, Müslümanların cem olmasını sağladığını, birlik ve beraberliğini tesis ettiğinin farkındayız. Türk ve İslam birliğinin hayata geçmesi için orta doğuda akan kanın ve gözyaşının biran evvel kesilmesi, hac yolunun güvenli ve serbest olmasının önemini biliyoruz.
Aziz milletimizin birlik ve beraberliğinin en önemli mayası İslam’dır. Yeryüzünde İslam özgürce yaşanabilir olmadan şeytani planlar yapanların fitne fesat fücur ve ifsadı azalmayacak, artarak çoğalacaktır. İslam’a fobi ile tüm gücümüz ve organlarımızla birlikte mücadele edeceğiz. Teknolojik gelişimlerin zirvesinde olduğumuz bu zamanda dahi gerçeklerin tüm enformasyon alanında gizlendiğini biliyoruz. Tüm insanlığın iyiliği için çalışan Müslümanların ve temsil ettiği Din-i Mübin İslam’ın kötülenmesini tüm şaşkınlığımızla takip ediyor ve çaresizlik içinde seyir ediyoruz. Din-i Mübin İslam’ın tüm insanlar tarafından tanınması ve anlaşılması için önündeki tüm engelleri kaldırmak için mücadele edeceğiz. Başta çay ve tütün olmak üzere imtiyazlı gurupların tekeli altında olan tüm ürün ve işlerin yaygınlaşması için mücadele edeceğiz. Başta su, elektrik, doğalgaz, telefon, internet ve ulaşım gibi zaruri kamu hizmetlerinin şirketlerin tekelinde olmasından kurtaracağız.
Bu hizmetler üzerinden vatandaşlarımızın sömürülmesine müsaade etmeyeceğiz. Bu şirketlerin devletten aldıkları güç ve imtiyaz ile binlerce insanı kedilerine mahkûm ve mahkemelerde mağdur ettiklerini biliyoruz. Kişi ve konut aboneliklerinden kaynaklı tüm borçlanmalardan icra yolunu kapatacak ve geçmişe dönük yapılan icraları kaldıracağız. Devletin asli vazife alanlarını belirleyeceğiz.
Kamu hizmetlerinden kar alınmasını doğru bulmuyoruz. Vatandaşın sahibi olduğu ülkenin yer altı ve yer üstü kaynakları ile ödediği vergilerle tesis edilen hizmetlerden hiçbir kurum ve kuruluşun kar etmesine ve şirketler üzerinden rant kapısı haline getirilmesine müsamahamız ve müsaademiz olmayacak.
Zaten milletin malı üzerine milletin vergileri ile ihdas edilen hizmetlerden sadece tesis ve bakım ücreti alınacak olup; tüm kar, vergi ve yatırım maliyeti alınmayacaktır. Milletin vergileri ile asfalt döküp, tekrar asfalt katkı payı alma ziynetini bitireceğiz. Ön ödemeli sayaç verip, kullanılmayan miktarın enflasyon ve zam fark faturasını arkasından kestirmeyeceğiz. Tüm ürünlere etiket mecburiyetini getiren, giriş faturasına göre çıkış faturası kesilmesini takip eden bir yönetim devlet ve belediye eliyle de vatandaşına kara borsacılık yapması düşünülemez. Ticaret ve sanayi odalarını kapatarak spesifik olarak tüm sektörlerin kendi odaları olmasını sağlayacağız. Tüm meslek grup odalarına sanayi ve ticaret alanında şirket kurma izni yetkisi vereceğiz.
Bu projemiz ile tüm sektörlerin kendi içinde her alanda hareket edebilme kabiliyetini arttırıp, istatiksel, kredibilite, eğitim, müfredat, arge, sağlık, sendika, kalite, pazar, finans, sigorta, emeklilik, mali, hukuk, yönetmelik, ön yargılama, teknoloji, yazılım, sanayi, ticaret ve hizmet alanları gibi tüm ihtiyaçlarını kendi içinde çözmesine, ihtisaslaşmasına ve geliştirmesine imkan tanıyacağız. Meslek odalarının piyasanın içinde aktif rol almasını sağlayacağız. Meslek erbaplarının uzman oldukları alanlarda bireysel veya tüzel kişilikler altında çalışma şart ve sınırlarını esneteceğiz. Örneğin; Sektörün içinde ücretli çalışan bir mali müşavirin aynı zamanda serbest mesleğini icra etmesinin önünü açacağız. Bu durumu; hukuk, sağlık, eğitim ve mühendislik alanlarında da genişleteceğiz. Yöneticilerin meslek erbapları üzerindeki hegomanyasını engelleyerek her meslek erbabının işini bilgi ve tecrübesi ile icra etmesini sağlayacağız.
Bugün özellikle çevre ve şehircilik ile mimarlık alanlarında yaşadığımız en büyük sıkıntılardan biride budur. Örneğin bir çevre mühendisinin yapmış olduğu proje çalışmasını üst yöneticilerin keyiflerine göre değişiklik yapmasına veya standartlara uygun düzgün yapılmamış bir yolun kabul ve teslim alınmasına göz yummayacağız. Hâkimlerin hâkim, savcıların savcı, polislerin polislik yapmasına engel teşkil edecek tüm hegomanyaları bertaraf ederek tüm mesleklerin karakterli bir şekilde icra edilmesini sağlayacağız. Benim memurum işini bilir felsefesini kaldırıp rüşvet alış verişini toplumsal ahlak kurallarına ters, etik ve ahlak kurallarına ters olduğu anlayışını geliştirip, görevine ihanet anlayışını hâkim kılacağız. Torpil ve yandaşlığın görevde yükselme kuralları ile gerçekleştireceğimiz için tüm hizmetlerin liyakat ve ehliyet anlayışı ile hayata geçeceğinin idrakindeyiz. Saygı ve muhabbetlerimle arz ederim..
STK ile İlişkiler Başkan Yardımcısı
Çankaya Yeniden Refah Partisi Belediye Başkan Adayı Mustafa ERİKLİ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.