Yumruklu kongrenin galibi Özgür Çelik oldu

Yumruklu kongrenin galibi Özgür Çelik oldu

İstanbul İl Başkanı ve 196 kurultay delegesinin belirleneceği, CHP 38. Olağan İstanbul İl Kongresi gece saatlerinde sona erdi. Tartışmalı kongrenin kazananı Özgür Çelik oldu.

Resmi olmayan sonuçlara göre Çelik 344, Canpolat ise 300 oy aldı.
Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul İl Başkanı ve 196 kurultay delegesinin belirleneceği 38. Olağan İstanbul İl Kongresi saat 08.00 itibarıyla Haliç Kongre Merkezi'nde başladı. Gece saatlerine sonuçlanan, tartışmaların ve suçlamaların gölgesinde geçen kongrenin kazananı Ekrem İmamoğlu'nun desteklediği Özgür Çelik oldu.

Resmi olmayan sonuçlara göre Çelik 344, rakibi Cemal Canpolat ise 300 oy aldı.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla Çelik'i kutladı:

"CHP İstanbul İl Başkanı seçilen Özgür Çelik'i tebrik ediyorum. Kazanan sadece genç ve başarılı bir parti emekçisi kardeşimiz ve ekibi olmadı; siyasi olgunluk, nezaket ve kapsayıcılık da oldu. İstanbul için birlikte, kol kola çalışacağız."


KONGREDE NELER YAŞANDI?
Divan Başkanlığı’na eski CHP İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın seçildiği kongrede eski CHP İstanbul İl Başkanı Cemal Canpolat ve Bahçelievler İlçe Başkanı Özgür Çelik, il başkanı olmak için yarıştı.

Kongrenin yapıldığı salona Özgür Çelik’in resminin olduğu ve üzerinde “İstanbul için biz varız” yazılı pankart asılırken Cemal Canpolat’ın pankartında ise CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da resmi yer alarak “Asla yalnız yürümeyeceksin” yazısı yer aldı. 11.00’de başlayan kongre için salona saat 10.00’dan itibaren giriş yapılmasına izin verildi. Partinin Gençlik Kolları üyeleri, salona “Özgür gelecek, gençlik özgürleşecek” ve “Güzel günler göreceğiz, güneşli günler” sloganlarıyla girdi.


Islıklayanlar olsa da çoğunluk alkışladı: İl Başkanlığı’ndan ayrılan Kaftancıoğlu “yeniden merhaba” diyerek veda ettiIslıklayanlar olsa da çoğunluk alkışladı: İl Başkanlığı’ndan ayrılan Kaftancıoğlu “yeniden merhaba” diyerek veda etti
BLOK LİSTE OY ÇOKLUĞUYLA KABUL EDİLDİ
Eski CHP İstanbul İl Başkanı Cemal Canpolat ve Bahçelievler İlçe Başkanı Özgür Çelik’in yarışacağı kongrede seçime blok liste ile gidilmesi oy çokluğuyla kabul edildi.

İMAMOĞLU DA KONGREDE
Kongrenin Divan Başkanlığı’na eski CHP İstanbul Milletvekili Çetin Soysal seçildi. CHP Grup Başkanı ve Genel Başkan aday adayı Özgür Özel, Antalya İl Kongresi’nde olduğu için İstanbul kongresine katılmadı. Kongreye CHP Genel Başkanı aday adaylarından Prof. Dr. Örsan Kunter Öymen ile Ünal Karahasan, Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, Genel Başkan Yardımcısı Yunus Emre, Devrim Çelik, Zeynel Emre, Hasan Efe Uyar, Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, çok sayıda milletvekili ve Parti Meclisi (PM) üyeleri de katıldı.

İMAMOĞLU'NDAN AÇIKLAMALAR
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, kongrede bir konuşma yaptı. İmamoğlu konuşmasında şu mesajları verdi:

"Hepiniz hoş geldiniz. İstanbul il kongremiz hepimize hayırlı ve uğurlu olsun. Temmuz başında mahallelerde başlayan ardından ilçelerde devam eden kongrelerimiz, İstanbul çapında bugün itibarıyla tamamlanıyor ve sonuçlanıyor. Bu süreçte her bir mahallede, her ilçede emek sarf eden üyelerimize her kademede seçilen delegelerimize ve bu kongreye katılarak partimizin geleceğini şekillendirmek için sorumluluk alan her birinize içtenlikle teşekkür ediyorum, emeklerinize sağlık. Sevgi, saygı ve selamlarımı sunuyorum.

İstanbul il başkanlığı için yarışan Sayın Cemal Canpolat ve Sayın Özgür Çelik'e başarılar diliyorum. Değerli dava arkadaşlarım, her birimiz çok önemli günlerden geçiyoruz. 9 Eylül 2023 partimizin tam 100'üncü yaşını kutladık, 6 Ekim 2023 şehrimizin düşman işgalinden kurtuluşunun 100'üncü yılını kutladık. Birileri b u millete yıllarca bu günlerin önemini unutturmak istedi. Düşünün bu aziz şehrin tam 5 yıl boyunca işgal altında kaldığını söyledi. İşte bu milletin istiklal mücadelesini küçümseyen bu akıl milletin ayağa kalkışını, istiklal mücadelesini, özgürlük mücadelesini yok saymaya çalışmışlardır. Bundan 100 yıl önce Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının kararlı duruşu sonrası İstanbul işgalden kurtarılmıştır. Bu kurtuluşu bize sağlayan başta M. Kemal ve silah arkadaşlarını, dedelerimizi ve ninelerimizi minnetle yad ediyorum."

"SİVİLLERİN HEDEF ALINMASI BİZİ ÇOK DERİNDEN ÜZDÜ"
İmamoğlu yaptığı konuşmada İsrail ve Filistin arasındaki çatışmalara değindi. İmamoğlu şöyle dedi:

"Filistin sorununun ne kadar derin ve karmaşık olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu çatışmada sivillerin hedef alınması bizi çok derinden üzdü. Hangi taraftan gelirse gelsin sivillere karşı saldırılar kabul edilemez. En yakın zamanda diyalog yoluyla kalıcı ve adil bir çözümün bulunması için hep birlikte çalışalım. İnsanlığın en eski yerleşim alanlarından birisi olan bu coğrafyadaki bu çatışmanın son bulması, bütün dünyanın sorumluluğudur. Bu konuda bizler de bu sorumlulukta en üst seviyede görev almaya hazır bir milletiz.”

İSTANBUL'UN KADERİ TÜRKİYE'NİN KADERİDİR
“İstanbul’un kaderi Türkiye’mizin kaderidir. 2019 seçimleri Türkiye demokratlarının ortak başarısıdır. Geride bıraktığımız 4,5 yıl boyunca hukuk dışı engellemeleri yaşadık. Bunların hiçbiri bizi yıldırmadı. Bizim partimizin acı Cumhuriyet Halk Partisidir. Cumhuriyet ve halk kelimeleri aslında iç içedir. O yüzden partimiz devletin ya da piyasanın değil en başta halkın partisi olma iddiasındadır. Halkçılık ilkesi buradan gelir.

YURTLARIMIZIN 5 BİN ÖĞRENCİSİ VAR
Bu şehri devraldığımızda tek bir öğrencinin yatağı yoktu. Bugün 14 tane yurtlarımız var bu yurtlarımızın 5 bin öğrencisi var. Anadolu’nun her yerinden evlatlarımız geliyor, o yurtlarda kalıyor, okul okuyorlar. Birileri bizden şikayetçi olmaya başladı. Kreş sayısı sıfırdı. Kreş sayımız 75’i tamamladı. Hızla 150 kreş sayısına doğru koşuyoruz. 75 kreşte 8 bin 600 çocuğumuz okuyor. 300 bin üniversite öğrencisine karşılıksız burs verdik. Milletin parasını milletin evlatları için harcıyoruz.

ARTIK İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ'NDE DE KADINLAR VAR
Daha önce 10’dan fazla meslekte hiç kadın yokken artık İstanbul Büyük Şehir Belediyesinde de kadınlar var. Kadın yöneticilerimiz tam üç kat büyüdü. Daha önce o masalarda hiç kadın yokken birçok makama kadın yöneticiler atandı.

İstanbul’da tek bir kişiye özel parsel bazlı tek bir imar artışını yapmadık, yaptırmayacağız. Kişilere, derneklere aktarılan kaynakları kökünden kestik. Musluğun yönünü 16 milyon insanımıza çevirdik. Sosyal yardımları bizden öncekine göre tam beş kat artırdık.

İşte bu hassasiyeti gösteren anlayış Ekrem İmamoğlu’dur. Bunların yanı sıra 1,5 milyon aileye ulaşan sosyal destekleri ulaştırırken, oyunu sormadan, insan olduğu için eşitlik bilinciyle hareket ettik.

Hizmete açtığımız Kemerburgaz, Atatürk Kent Ormanı bu ay geliyor.

Belediyemiz son derece medeni sözleşmeler yürütüyor. Yaptığımız sözleşmelerle özellikle belediyemizde 2024’te evrensel değerleri koruyarak 45 saatten 40 saate düşüren biz olduk. Biz öncü olduk biz başlattık bunu."

İstanbul’u dayanışmanın şehri haline getiriyoruz. Hedeflerimize ulaşacağımızı bilerek yol alıyoruz. Parti olarak elbette ki konuşmamız gerekenler var. Bu ülkenin geleceği için içine düştüğümüz bu yoldan çıkmak zorundayız. Bakınız temel değerlerimizi savunmak zorundayız. Parti içi demokrasiyi bölünme olarak göstermenin doğru olmadığını düşünüyorum.

Örneğin parti içinde sanki ötekiler veya düşmanlar varmış gibi propagandanın partimizde yeri yoktur. Bunlar bize yakışan şeyler değildir.

Bu ülkenin özgür ülke olması için saflarımıza katılan herkesin bu partide yeri vardır. Farklılıklara saygı göstererek, önce partimizde sergileyerek örnek olmalıyız.

Bu millet Türkiye’yi zenginleştirecek bir seçeneği gördüğünde tereddüt etmeden iktidara taşır. Bu millet Cumhuriyet Halk Partisi'nden iktidar olmasını istiyor.

Bizlerin görmezden gelmeyeceği ulusal ihtiyaç budur. CHP’yi güçlendiren, ayağa kaldıran bir parti yapın diyorlar bize.

Türkiye’nin çoğulcu demokrasiye ihtiyacı vardır. Bunun için değişmeyi, dönüşmeyi her türlü hikayeyi yazmak zorundadır.

CHP’yi seçimlerden sonra üzüntülü değil, başı dik, devrimci bir parti yapmak zorundayız.

Partimizi yenilemek, ayağa kaldırmak için buradayız. Biz birilerini dışlayan anlayışı temsil etmeyen bir ekibiz. Buradan ayağa kalkarak, güçlenerek çıkacağız.

Sevgili gençler, İstanbul’u kazanacağız. 39 ilçesinde iddia koyacağız. En az 30 ilçesinde kazanacağız. Bu yolculuğun sonunda CHP kazanacak. 2028'de de cumhurbaşkanlığını kazanacağız.

İMAMOĞLU’NUN KONUŞMASI SLOGANLARLA KESİLDİ
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul İl Kongresi’nde uzun süre kürsüde kaldı. Konuşmasında dört buçuk yıldır İBB yönetimi olarak yaptıkları hizmetleri anlatan İmamoğlu’nun sözleri sık sık sloganlarla kesildi. Salonda hem “Halkın umudu Kılıçdaroğlu” hem de “Her şey çok güzel olacak” sloganları yükseldi. İmamoğlu her iki adaya da başarılar diledi.

YUMRUKLU KAVGA ÇIKTI
Kongrede konuşmalar yapılırken, yumruklu kavga yaşandı. Kavganın ardından sahneye her iki aday birlikte çıktı ve "kavgaların sonlandırılması" çağrısı yaptı.

TANRIKULU: BENİ KURTLAR SOFRASINA ATANLARDAN BU PARTİYİ KURTARMALIYIZ
Kongrede söz alan CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, isim vermeden Parti Sözcüsü Faik Öztrak'ı eleştirdi. Tanrıkulu, "Beni kurtlar sofrasına atanlardan bu partiyi kurtarmalıyız. CHP'yi AKP'nin çizdiği sınırlar içinde muhalefet yapmaktan, devletin çizdiği sınırlarda muhalefet yapmaktan kurtulmalıyız" ifadelerini kullandı.

CİHANER KÜRSÜYE ÇIKTI
Kongrede konuşan CHP Genel Başkan aday adayı İlhan Cihaner şunları söyledi:

“Sakin olmayın lütfen o enerjinizi, öfkenizi diri tutun doğru yere yönlendirin birbirinize karşı değil. Partiyi sağa pazarlayanlara karşı kullanın, listelere gericileri dolduranlara karşı kullanın. Partide bir şeyler yapmak yerine imar rantı kovalayanlara karşı kullanın lütfen. Siyaset öfkesiz, idealsiz olmaz aksi takdirde şu anda hep gördüğümüz gibi hükümet komiseri suratlı adamların bizi temsil ettiği bir bataklık üzerine düşeriz onun için o öfkenizi daim tutun.

Bu sıralara çok moda oldu, ‘Birleşin, birleşerek kazanacağız’... Birleşmeyin! Irkçılarla, rantçılarla, sol gösterip sağ vuranlarla, umut tacirleriyle, ellerindeki belediye olanaklarını delege devşirmek için kullananlarla birleşmeyin, tam tersi bunlardan ayrılın.


"BU VEKALET SAVAŞINDA BELEDİYELER YA DA TEK ADAYLA BELİRLENEN İL BAŞKANLARI VAR"
Bu kongre yüksek olasılıkla kurultayı da belirleyecek bir dinamik içeriyor. Partinin nasıl olacağına, dünyanın nasıl olacağına karar vereceğimiz, verdiğimiz kararların onu belirleyeceği bir kongre olacak. Kurultay delegeleri de sizin içinizden çıkacak. Peki bu kurultay delegeleri hangi koşullarda oluşacak? Örgüt ve belediyeler arasında ilişki terse çevrilmiş durumda. Örgütlerimiz, belediyelerin bizlerde olduğu yerlerde belediyelerin vesayeti altında. Hatta birçok yerde bu vesayet ilişkisi işçi-işveren ilişkisine dönmüş durumda. Bir tarafta İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin etrafında toplananlar değişimciler, bir tarafta genel merkez ve onun etrafında toplanan statükocular veya genel merkezciler. Bunlar bir vekalet savaşı yürütüyorlar. Bu vekalet savaşında siyaset yok, bunların vekalet savaşında belediyeler ya da tek adayla belirlenen il başkanları var.

“NE HİKMETSE YENİLGİ SONRASI BİZİM SİYASİ PARTİ ELİTLERİMİZİN HEPSİ SOL, SOSYALİZM, SOSYAL DEMOKRASİ, LAİKLİK DİYOR
Biz 2015’den beri bu partinin soldan, sosyal demokrasiden yana değişmesini savunan insanlarız. Kadro, ideoloji, yönetim olarak. Ne hikmetse yenilgi sonrası bizim siyasi parti elitlerimizin hepsi sol, sosyalizm, sosyal demokrasi, laiklik diyor. Bir dönem laiklik tehlikede değil diyenler, bir dönem ‘aman başörtüsüne karşı bir şey dersek bizi dinsiz sayarlar...’ bile bile laiklik demeye başladı. Kuşkusuz eğer yönetimdeyse bunu söyleyenler bir de geçmiş muhasebesi yapıp geçmişin hesabını vermek zorundalar. Onayı soldan yana alacaksınız, alkışı buradan alacaksınız ama buradan çıktığınızda aynı yerden devam edeceksiniz.

“SİYASİ PARTİ ELİTLERİMİZ VAR BİR DE UBER ELİTLER VAR”
Ön tarafta siyasi parti elitlerimiz var bir de uber elitler var onlar zaten dinlemeden çekip gittiler. Ortalarda karar verecekler var, oy verecekler var. Yukarıda da tabanımız var. Eğer başarı istiyorsak ya ortadakiler, delegeler o iradeyi buraya yansıtacak ya da siz buraya ineceksiniz. Aksi takdirde bu dizayncı, sol karşıtı, özgürlük karşıtı partiyi ortanın solundan sağın ortasına taşıyan yapı yine devam eder.

Bu 15 yıllık süreçteki en büyük yalan Türkiye toplumunun yüzde 70’i muhafazakardır, sağcıdır. Yüzde 30’u solcu, Atatürkçü, demokrattır. ‘Dolayısıyla o yüzde 70’e ulaşabilmek için bizim de öyle olmamız lazım’ dedi. Türkiye toplumu öyle bir toplum değil. Bu, partiye siyasetsizliği getirdi. Verili güç ilişkilerinin olduğu yerde siyasetsizlik aslında kim güçlüyse siyaseti yeniden üretme anlamına gelir. Bu da en somut olarak ‘sağ yok, sol yok artık kalmadı’ denildiğinde aslında bu ‘sola gerek yok’ anlamına gelir ve bu sağcılıktır. Bu laflar söylendiği zaman şimdi değişimci diye ortaya çıkan arkadaşlarımız gıklarını çıkarmadılar hatta buna itiraz eden bizleri partinin lanetlileri haline getirdiler. Seslerini bile çıkarmadılar.

“BİZ O ALANDAN ÇEKİLDİĞİNİZDE ORASINI İKTİDAR BELİRLER, BU NEDENLE TÜRKİYE TOPLUMU OLDUĞU GİBİ SAĞA KAYDI”
Dokunulmazlık meselesi, orada da şehvetle savundular. Niye? Çünkü Türkiye toplumu muhafazakardı ve biz siyaseti AKP’nin etrafımıza dizdiği mayınların içerisinde yapmak zorundaydık. Neydi o mayınlar? Bir, Kürt meselesi, oraya gidersen sana bölücü derler. İki, laiklik meselesi, laiklik adına o kadar az şey kaldı ki bu ülkede, bu arkadaşlarımızın tamamı bu politikalardan sorumludur. Şimdi etrafımıza yeni bir mayın ekliyorlar, aile kurumunun karşısına LGBT bireylerinin insan haklarını koyarak bizi oraya sıkıştırmak istiyorlar. Bu gibi durumlarda ne yapılabilir? Karşıt hegemonik durum oluşturulur. Siz o alandan çekildiğinizde orasını iktidar belirler bu nedenle Türkiye toplumu olduğu gibi sağ kaydı. Bunun sorumluğu bizde, CHP’yi yönetenlerde, daha doğrusu şu önde oturanlarda; (eliyle balkonu göstererek) sizlerin suçu yok, sizleri yenilmiş görmüyorum. Asıl yenilen şu ön sıradaki parti elitlerinin politik tutumlarıdır, politik cinlikleridir.

Parti içi hukuku güvence altına almak zorundayız. O tüzük, program oyalaması ile bizi nasıl ikna edecek. Mevcut tüzüğü uygulamayan, aynı AKP gibi ‘mevcut anayasayı uygulamayanlar anayasa görüşülmez’ diyoruz ya mevcut tüzüğü uygulamayan bir yönetim anlayışı nasıl bizi ikna edecek.

“PARTİYİ YENİDEN İNŞA ETMEK DURUMUNDAYIZ”
Partide bir üçüncü yol öneriyoruz; partiyi ne değiştirmekten ne muhafaza etmekten ne yenilemekten bahsediyoruz. Partiyi yeniden inşa etmek durumundayız. İdeolojisini sol, sosyal demokrat bir çizgiye çeken, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ne dönmüş siyasi parti elitlerinden ayrılmış bir yönetim yapısı ve en önemlisi de parti içi hukuk. Eğer bunlar sizler için bir şey ifade ediyorsa gelin omuz verin, gerçekten ihtiyaç olan şey cesaret.”

ÖRSAN ÖYMEN: "PARTİMİZİN SORUNLARINI AÇIK VE SEÇİK BİR BİÇİMDE ORTAYA KOYARAK BURADA TARTIŞMALIYIZ"
Kongrede konuşan CHP Genel Başkan aday adayı Örsan K. Öymen, şunları söyledi:

"İl kongreleri aynı zamanda partimizle ilgili özeleştirinin yapıldığı, eleştirilerin gündeme getirildiği ortamlardır. İki yılda bir yapılıyor, uzatmayla üç yılda bir yapılıyor. Bizim üç yıl daha bekleme lüksümüz yok. Partimizin sorunlarını açık ve seçik bir biçimde ortaya koyarak burada tartışmalıyız. Bugüne kadar ne yazık ki dost acı söyler derler; Cumhuriyet Halk Partisi'nin dostları doğruları ortaya koymalıdır. Algıları bir kenara bırakmalıyız. Mevcut yönetimin, mevcut genel başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'nun yönetiminde girilen tüm seçimler, 13 yıldaki bütün seçimler ne yazık ki kaybedilmiştir. Birinci olgu bu. 13 yılda 12 seçim kaybedildi, 5 milletvekilliği seçimi, 3 cumhurbaşkanlığı seçimi, 2 referandum, 2 belediye seçimi...


Belediye seçimlerinin birisinde önemli, göreceli bir başarı elde ettik. İstanbul, Ankara, Adana, Antalya ve Mersin'i aldık. Fakat biz birazda yenilgiyi alıştırılmış bir ruh hali içindeyiz. 1989 yılında Prof. Dr. Erdal İnönü liderliğinde SHP döneminde CHP açılmadan önce SHP Türkiye çapında birinci parti olmuştu. Bir başka sorun; partimiz yüzde 22-26 bandına sıkışmış durumda. Bu mevcut yönetime özgü bir durum değil. Daha önceki yönetimde de böyleydi. Ne yazık ki kişiler değişti, sorunlar değişmedi. Özellikle parti içi demokrasi ve partinin ilkelerinden uzaklaşılması konusunda çok ciddi sorunlar yaşıyoruz.

"MEVCUT YÖNETİM VE BİR ÖNCEKİ YÖNETİMİN ORTAK ÖZELLİĞİ NEDİR, NEDEN BİZ BİR TÜRLÜ YÜZDE 26'NIN ÜZERİNE ÇIKAMIYORUZ"
1957 yılında İsmet İnönü genel başkanken, 1977 yılında Bülent Ecevit genel başkanken partimizin oyu yüzde 41'di. 50'lerde, 60'larda, 70'lerde partimizin oyu nadiren yüzde 30'un altına düşmüştü. Bizim şunu iyi düşünmemiz lazım: Şu andaki mevcut yönetim ve bir önceki yönetimin ortak özelliği nedir, ne oluyor da biz bir türlü yüzde 26'nın üzerine çıkamıyoruz. İki temel özellik var. Birincisi; oligarşik bir yapı, mahalle, il, ilçe örgütlerine danışılmadan kritik kararları oligarşik bir yapı yukarıda almakta ve örgütler baypas edilmektedir. Onlara yeterince danışılmamaktadır. Birinci sorun parti içi demokrasi sorunu.

İkinci sorun da; partinin ilkelerinden uzaklaşması, tutarsızlaşması. Bir önceki yönetimde bu sorun başlamıştı, mevcut yönetim de ne yazık ki azami seviyeye ulaşmış durumda. İlkeleriniz tutarsız olduğu zaman konjonktüre göre ilke değiştirdiğiniz zaman halka güven veremiyorsunuz. Liderlerin görevi konjonktüre göre siyaset yapmak, koşullara göre siyaset yapmak değil; koşulları değiştirmektir, konjonktürü değiştirmektir ve bu yönde çalışmaktır. Yüzde 48 değerli bir oydur fakat bundan önceki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, bir önceki ve ondan önceki seçimlerde muhalefet partilerinin gösterdikleri adayların toplam oyu da yüzde 48'di, orada da bir artış yok.

"OLİGARŞİK BİR YAPI KİLİT KARARLARI ALIR HALE GELDİĞİ ZAMAN ÇOK CİDDİ LOJİSTİK, STRATEJİK, İDEOLOJİK HATALAR YAPILIYOR"
Parti içi demokrasi olmadığı zaman oligarşik bir yapı kilit kararları alır hale geldiği zaman çok ciddi lojistik, stratejik, ideolojik hatalar yapılıyor. Yine aynı şeyi yaşadık. Oy oranı yüzde 1'i, 2'yi geçmeyen siyasi partilere seçilebilecekleri yerlerden 39 milletvekillinin hediye edilmiş olması temsiliyet ilkesine aykırıdır. Halkın egemenliği ilkesine aykırıdır. Oy oranlarıyla milletvekili sayısı arasında bir orantısızlık olduğu zaman bunu sorgulamamız gerekiyor. Şimdi anayasa değişiklikleri gündeme gelecek, bu milletvekilleri Cumhuriyet Halk Partisi yönetiminden farklı bir yol izlerse AKP'nin dikta rejimini pekiştirecek yönde anayasa değişiklikleri yapılırsa ve bu milletvekilleri bu konuda AKP'nin dikta rejimiyle işbirliği yaparlarsa bunun sorumlusu kim olacak?

Cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi, yine bunun ilçe, il örgütlerinde tartışılabiliyor olması gerekirdi. Kimin seçilme olasılığı daha yüksekse, bilimsel araştırmalar üzerinden bu şekilde bir yol alınması gerekiyordu. Cumhuriyet Halk Partisi ne yazık ki eski sistemde yüzde 20 ile 25 ile parlamenter sistemde başbakan olunabiliyordu, hükümet olunabiliyordu. Fakat şimdi bu 50 artı 1 ucube sistem yüzünden farklı hesapların yapılması gerekiyor. CHP Genel Başkanlığı ile Cumhurbaşkanlığı seçimini iki ayrı kategoride değerlendirmek gerekiyor. Elbette Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı da eğer onun seçilme olasılığı daha yüksekse tercih odur, onun aday gösterilmesi gerekiyor ama bir başkası ise ona yönelmek gerekiyordu.

"CUMHURİYET HALK PARTİSİ'NİN İLKELERİ BELLİDİR, KİŞİLER KENDİ KENDİNE İLKE İCAT EDEMEZ"
Cumhuriyet Halk Partisi'nin ilkeleri bellidir. Parti programında temel ilkelerimiz ortaya konmuştur. Kişiler kendi kendine ilke icat edemez. Bir düşünce kuruluşu olursunuz ya da akademik bir ortam olur, akademik ortamda her şeyi tartışırız. Ama bir siyasi partiye üye olduğunuz zaman o siyasi partinin ilkelerine uymakla yükümlüsünüz. İlkeleri de kişiler yapmaz, genel başkan ilkeleri değiştiremez. Kurultay delegeleri, program kurultayında bu ilkeleri onaylarlar. Onlar da bellidir. Cumhuriyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik, milliyetçilik, devrimcilik, sosyal demokrasi, demokratik solculuk.

Şöyle bir şey deniliyor, 'Biz 20'lerin, 30'ların CHP'si değiliz.' Bu ne demek? Bugün bir karşı devrim süreci yaşıyoruz. AKP iktidarı monarşik bir düzen kurmuş, tek kişi yönetimi. Bunun karşıtı nedir? Biz buna karşı hangi ilkeyle mücadele edeceğiz? Cumhuriyetçilik ilkesiyle yani halk egemenliği ilkesiyle. AKP bu tek adam yönetimine bir azınlığı eklemlemiş, imtiyazlı bir azınlık, oligarşik bir düzen kurmuş. Buna karşı hangi ilkeyle mücadele edeceğiz? Halkçılık ilkesiyle. AKP, serbest piyasacı, özelleştirmeci bir düzen kurmuş. Her şeyi serbest piyasaya havale etmiş buna karşı neyle mücadele edeceğiz? Devletçilik ilkesiyle, kamucu ekonomi politikalarıyla. AKP, teokratik bir düzen kurmuş, din devleti kurmuş kurmaya da devam ediyor. Buna karşı nasıl mücadele edeceğiz? Laiklik ilkesiyle. Parti yönetiminin en fazla ihmal ettiği ilke. Eğitimin dinselleşmesi, siyasetin dinselleşmesi, devlette kadrolaşmanın dinselleşmesi konusunda etkili bir muhalefet yapamadık.

"DEVRİMCİLİK, STATÜKOCULUĞUN, MUHAFAZAKARLIĞIN ANTİTEZİ, DEVRİMCİLİKLE BİZ BU MUHAFAZAKAR DAYATMAYI AŞABİLİRİZ"
Milliyetçilik asla ırkçılık değildir. Milliyetçilik, ümmetçiliğin anti tezidir. Bu anlamda laiklik ilkesini tamamlar. Öncelik vatandaş olmaktır. Türkiye Cumhuriyeti etnik kökeni, dini, mezhebi, felsefi görüşü ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaktır. Öncelikli olan vatandaşlık bilincidir. Onunda temeli, omurgası anayasadır. Bizi Somalili, Sudanlı, Afganistanlıdan ayıran bir şeyin olması lazım, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı. Ne yazık ki milliyetçilik kavramını 'ırkçılık' olarak kullanan odaklar var. Ama Mustafa Kemal Atatürk'ün ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin programı milliyetçiliği böyle tanımlamıyor. Devrimcilik, statükoculuğun, muhafazakarlığın antitezi devrimcilikle biz bu muhafazakar dayatmayı aşabiliriz. Sosyal demokrasi, demokratik solculuk; ekonomik ve sosyal adaleti hedefler, karma ekonomik modeli hedefler. Bu anlamıyla halkçılık ve devletçilik ilkelerini tamamlar.

Altı ok ile sosyal demokrasi arasına bir karşıtlık yaratmak bu partinin bölünmesine, parçalanmasına yol açar. Emperyalizm bunu istiyor. Cumhuriyet Halk Partisi'ni bir tarafta 'sosyal demokratım' diyenler, bir tarafta altı oku savunanlar. Bunları bir bütün olarak savunmalıyız. Birleşip bütünleşmek istiyorsak, partinin bölünmesini önlemek istiyorsak bunların parti programında ortaya konan sentezini özümsememiz gerekiyor. Kendi kendimize ilke icat edemeyiz. 1921 anayasasının övüldüğü bir 'kapsayıcı anayasa' dendi altılı masanın metinlerinde. Türkiye Cumhuriyeti'nin en özgürlükçü anayasası olan 1961 anayasasına 'vesayetçi anayasa' dendi. Cumhuriyet Halk Partisi böyle bir şeyin altına nasıl imza atar?

"PARTİ İÇİ EĞİTİM OLMADAN PARTİ İÇİ DEMOKRASİ OLMAZ"
Cumhurbaşkanı 'nas' diyor ona göre ekonomi politikası belirliyor, faizleri indiriyor. Biz genel başkanımızın ya da yöneticilerimizin şunu demesi gerekiyor: 'Burası demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti, burada anayasalar, yasalar var.' Bu söyleneceğine 'din kitapları, ayetler üzerinden ekonomi politikası belirlenmez' diyeceğimize 'madem nas var faizi daha fazla indir' deme noktasına geldik. Anayasanın 24'üncü maddesi neyi söyler: 'Türkiye Cumhuriyeti'nin ekonomik, siyasi, hukuki, sosyal yapısını kısmen bile din kurallarına dayandıramazsınız.' Biz ne zaman anayasanın 24'üncü maddesini ön plana çıkartarak laiklik ilkesini savunduk? Biz altı oku bertaraf edersek karşı devrime bilinçli ya da bilinçsiz hizmet etmiş oluruz.

Parti içi eğitim olmadan parti içi demokrasi olmaz. İlçelerimiz konusunda üyelerimizin mutlaka parti içi eğitim sürecinden geçmesi gerekiyor. Sağlıklı bir üye yapılanmasında yüzde 5 genel kontenjan hariç milletvekilleri adaylarının ve adayların ön seçimle belirlenmesi gerekiyor. Partinin organlarının çalıştırılması gerekiyor. Birden fazla adaya kongrelerde, kurultayda imza verilebiliyor olması gerekiyor. Seçimlerin herkesin aday olabildiği çarşaf listeyle yapılmasının kolaylaştırılması, blok listeyle seçime gidilmesinin zorlaştırılması gerekiyor. Mahalle kongrelerinin demokratik bir biçimde tüm üyelerin oy kullanabildiği tek yer. Bunların demokratikleştirilmesi gerekiyor. İki genel seçim üst üste kaybeden bir genel başkanın bir daha genel başkan olmaması gerekiyor. Bunun tüzükle düzenlenmesi gerekiyor.

"PARTİ İÇİ DEMOKRASİYİ TESİS EDECEĞİZ, PARTİNİN İLKELERİNE DÖNMESİNİ SAĞLAYACAĞIZ"
Parti içi demokrasiyi tesis edeceğiz, partinin ilkelerine dönmesini sağlayacağız, partinin özüne dönmesini sağlayacağız ve Türkiye'nin sorunlarına bu ilkeler doğrultusunda çözüm önerileri bulacağız. Önümüzde belediye seçimi var. Bir araştırılma yaptırılsın, bilimsel, 60 ilde 10 bin 15 bin kişiyle. 'Sayın Kemal Kılıçdaroğlu genel başkan olarak görevine devam ederse, önümüzdeki belediye seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi'nin belediye başkan adaylarına oy verecek misiniz?' Tek soru. Cevabı ne ise bulunsun ona göre bir strateji belirlensin. Hatta bu diğer adaylar için de sorulsun. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olduğu gibi hoşumuza gidecek ya da bizim gönlümüzü hoş tutacak anket sonuçlarından bahsetmiyorum. Gerçeklerden söz ediyorum.

Medya kamuya hizmet vermekle hükümlüdür. Eğer Cumhuriyet Halk Partisi'nin genel başkanlığına aday olanlar varsa bunlara eşit bir biçimde yer vermek zorundasınız. Biz AKP'nin yandaş medyası diye eleştiriyoruz, peki kendimiz ne yarattık? Medya siyasi partilerin yönetimleriyle bu kadar içli dışlı olabilir mi? Böyle bir model hangi demokrasi de var? Yasama, yürütme, yargı arasında güçler ayrılığı diyoruz, medya ile siyasi partilerin arasında güçler ayrılığı olmadan kamuyu nasıl bilgilendireceğiz? Cumhuriyet Halk Partisi sadece bu kongre salonlarından ibaret değil. Cumhuriyet Halk Partisi aynı zamanda, seçmeniyle, tabanıyla, tüm üyeleriyle var olan bir yapı. Bu salonlar çok önemli fakat salon dışındakilerin de sesini kulak verilmesi gerekiyor. Vatandaşla, CHP seçmeniyle, CHP üyeleriyle inatlaşamazsınız. Bu belediye seçimlerinde tabanımızı konsolide etmemiz gerekiyor.

"ÖNCE CUMHURİYET HALK PARTİSİ'NDE DEVRİM, SONRA TÜRKİYE'DE DEVRİM DİYORUM"
Bizim arkamızda genel merkez yok, belediye yok, sermaye sınıfı yok, medya-ticaret-siyaset üçgeni yok. Bizim sadece düşüncelerimiz var, ilkelerimiz var, ideolojimiz var, davamız var, hayallerimiz var. Başka da hiçbir şeyimiz yok. Benimle yola çıkmak isteyen herkesi burada yolumuza davet ediyorum. Önce Cumhuriyet Halk Partisi'nde devrim sonra Türkiye'de devrim diyorum."

KAFTANCIOĞLU BİR KEZ DAHA KÜRSÜDE
İstanbul delegesi olarak kürsüye çıkan Canan Kaftancıoğlu, kadınlara seslenerek, "Konuşun arkadaşlarım" dedi. Kaftancıoğlu şöyle devam etti:

"Sevgili kadınlar söz alın ve konuşun. Bütün kadın yol arkadaşlarım hiç kadın delege söz almadı deyince ben de kadınlar adına konuşayım. Kadınlar daha net. Öyle ima siyaseti bilmiyorlar. Sosyal medyada Canan Kaftancıoğlu, yuhlandı diyenlere karşı mücadele edeceğiz. Demokrasi özgüvendir. O özgüven yaptıklarımızdan ve yapmadıklarımızdan gelir.

Sosyal demokrasiyi yaşamadan öğrenemeyiz. Eşitlik ve adalet ayrı şeylerdir. Sizler burada konuşursanız. Listelerde kadınları çizin, diye konuşuyorlar iki tarafta da. Tarihin ilk ötekisi kadınlar. Sevgili kadın kardeşlerim, bu kürsülerde siz de çıkın konuşun diye söz aldım."

ÖZGÜR ÇELİK: TARİH BUGÜNKÜ KONGREYİ YAZACAK
Değişimcilerin adayı Özgür Çelik kongrede söz aldı. Konuşmasını yapan Çelik şunları kaydetti:

"2023 seçimlerinin bir umut kırılması yarattığını biliyoruz. Seçmenimizde bir umut yorgunluğu var. Bilinmelidir ki halkımız bu sonucu kabul etmedi. Mücadeleden vazgeçmeyeceğiz. Sizlerle birlikte çalışacağız. Tarih bugünkü kongremizi yazacak. Buradan çıkacak umudu yazacak. Bu kongre İstanbul örgütümüzü ayağa kaldıracak.

İstanbul'u sadece merkezden yönetmeyeceğiz. Bölge meclisleri oluşturacağız. Bölge meclisleri yoluyla halkla bağımızı güçlendireceğiz. Danışma kurullarımızı etkin hale getireceğiz. Yedek yönetim kurulumuzu aktif bir şekilde çalıştıracağız. Akademisyenlerden, meslek odalarından temsilcilerle çalışma grubu oluşturacağız. Birinci yılımızda seçimsiz kongre gerçekleştireceğiz. Ön seçimi hep birlikte savunacağız. Dönem kuralını savunacağız. Toplumsal barışın yılmaz savunucusu olacağız.

Genel başkanımız için en çok çalışan yol arkadaşlarınızdan bir tanesiyim. Beni gündüz derneklerde, muhtarlıklarda tanıyorsunuz. Beni seçim kampanyası Ramazan ayına denk geldiği için sahur programlarından tanıyorsunuz. Hepimizin genel başkanımıza sonsuz bir saygısı var. Genel başkanımız Adalet Yürüyüşü'nün öncüsü. Genel başkanımızın bu kongre süreçlerinin bir tartışma malzemesi haline getirilmesini yanlış buluyorum. Ayrıca İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun da bu kongrede tartışılmasını yanlış buluyorum.

Mutlaka kazanacağız. Ayağımıza taş değmesin."

CEMAL CANPOLAT'TAN KAFTANCIOĞLU'NA DESTEK
İstanbul İl Başkanı adaylarından Cemal Canpolat, "İşte örgüt, işte başkan" sloganlarıyla kürsüye çıktı. Canpolat şunları kaydetti:

"Canan Kaftancıoğlu'nun yuhalatılması CHP geleneklerine uygun değildir. Bu parti için 9,5 yıl hapisle cezalandırılmış Kaftancıoğlu'nun burada talimatla yuhalatılmasını kınıyorum.

Demokrasiden bahsediyorlar... Ben bu partinin 3 dönem ilçe başkanlığını yaptım. 2 dönem il başkanlığını yaptım. CHP'yi referandumda yüzde 52'ye çıkarmama rağmen, genel merkezde milletvekili koridorlarında dolaşmadım. Atanmak için el pençe divan durmadım. Atanmak için el pençe duranlar şimdi değişimden bahsediyor. Önce siz değişeceksiniz.

Hiç kimsenin İstanbul'da belediye başkanlığını almaya inanmadığı bir dönemde, Kadir Topbaş istifa ettiğinde, o dönem Beylikdüzü Belediye Başkanımızı İstanbul'a belediye başkan adayı yaptım. O günden biz bunu gördük. Öyle kimse kendine pay çıkarmasın. Belediye başkanı olduktan sonra CHP örgütünü dışarıda bırakmayı kabul edemiyorum. CHP'lilerin başka partiler üzerinden işe girmesini içime sindiremiyorum.

20 yıldır bu partide MYK üyeliği yapanlar sosyal demokrasiyi anlayamazlar. Hanginiz ön seçime girdiniz? Hanginiz yüzünüzü sola çevirdiniz? Hiçbir belediye başkanı benim listemde yok. Ben örgütü listeye koydum. Bir önceki kongrede söyledim. Bu belediye başkanlarına örgütün önünde ceketlerini ilikleteceğim dedim. AKP'nin devşirme kadrolarıyla belediyecilik yapamazsınız. Şimdi pazartesiden itibaren her belediye başkanı kendi alanında mücadele edecek. Biz de belediye başkanlarımıza sahip çıkacağız, baş tacı yapacağız. Biz öyle el bebek gül bebek buraya gelmedik. Biz icazet ile başkan olmadık. Dişimizle, tırnağımızla mücadele ederek buraya geldik.

Bu değişimi dışarıdan atanan belediye başkanlarıyla değil, örgütle yapacağız. Rüşvetle milletvekili olanlar değişimden bahsedemez. Değişimi biz yapacağız, genel başkanımızla birlikte yapacağız. Sağ ile kucaklaşma dönemi bugün bitmiştir. Solumuza döneceğiz.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler