Cüneyt Şaşmaz

Cüneyt Şaşmaz

Anayasa Çıkmazı: Stratejik Bir Hamle mi, Kriz mi?!

Bugün aslında dün'dü, değerli okurlar.

Dün, bugünün gölgesinde kaybolurken...

Erdoğan'ın yeni anayasa çağrısı Türkiye'nin siyasi sahnesinde yeni bir fırtına kopardı.

Öncelikle, şu soruyu soralım:

Bu, 1982 Anayasası'nın darbe mirasından kurtulma ideali mi?!

Yoksa siyasi ömrü uzatma, gücü konsolide etme stratejisi mi?!

Nitekim...

Bu hamlenin perde arkasında karmaşık motivasyonlar yatıyor.

Hal böyleyken...

Bir stratejist, analist ve vizyoner gazeteci gözüyle bu süreci masaya yatıralım...

...

Öncelikle...

Erdoğan’ın söylemi net: 1982 Anayasası, darbenin gölgesinde bir utanç.

"Sivil, özgürlükçü, kuşatıcı" bir anayasa, "Türkiye Yüzyılı" vizyonunun temel taşı olacak.

Kulağa ilham verici, değil mi?!

Demem o ki:

Gerçek niyet, söylemin ötesinde saklı.

Başkanlık sistemini kalıcılaştırma arzusu mu?!

2028'de sona erecek cumhurbaşkanlığı süresini uzatma hesabı mı?!

MHP lideri Bahçeli'nin "yeniden adaylık" çıkışı ve Öcalan'a yönelik çağrısı, tesadüf olamaz.

Demem şu ki:

Bu, sadece anayasa değil, siyasi satranç tahtasında bir hamle.

Yargı konusunda da alarm zilleri çalıyor.

Yüksek yargının yetkilerini sınırlandırma, atama süreçlerini güçlendirme ihtimali masada.

Nitekim, yargı bağımsızlığı tartışmaları sürerken, bu hamle "güç konsolidasyonu" kokuyor.

Bir de toplumsal uzlaşı vurgusu var.

Erdoğan, tüm partileri, STK'ları masaya çağırıyor.

Ama Muhalefet, "Önce mevcut anayasaya uy!" diye haklı bir itirazda bulunuyor.

Ekonomik kriz, enflasyon, toplumsal yorgunluk ortadayken...

Bu anayasa gündemi, dikkat dağıtma manevrası mı?!

Nüans?!

Stratejik bir kurnazlık seziliyor.

Hal böyleyken...

Sürecin nasıl işleyeceğini analiz edelim.

AK Parti, 10 hukukçudan oluşan bir komisyon kurdu;

Cevdet Yılmaz liderliğinde taslak hazırlıyor.

Eski anayasa metinlerinden, 2012 Uzlaşma Komisyonu'ndan ilham alınıyor.

TBMM'de 360 oy referandum için, 400 oy doğrudan kabul için gerekiyor.

Demem o ki:

Cumhur İttifakı'nın 321 sandalyesi yetmez.

DEM Parti'nin olası desteği kritik, ama yeterli mi?!

Tartışılır.

TBMM Başkanı Kurtulmuş, partilerden "usul" önerileri topluyor.

STK'lar, akademisyenler süreç için çağrılıyor.

Ancak Muhalefet, bu "mutabakat" çabasını "göstermelik" buluyor.

Hülasa:

Güven eksikliği, sürecin en büyük düşmanı.

Erken seçim senaryosu da ufukta.

Seçim yenilenirse, Erdoğan'ın adaylık süresi sıfırlanabilir mi?!

Demem o deme değil şu deme:

Hukuki kılıf hazır, ama meşruiyet tartışmaları kaçınılmaz.

Nitekim...

Bu süreç krizlerle dolu bir patikada ilerliyor.

Öncelikle...

Muhalefetin direnci:

CHP, mevcut anayasaya uyulmadığını (Can Atalay kararı gibi) vurguluyor.

İYİ Parti, parlamenter sisteme dönüşü savunuyor; masaya oturmaya niyetli değil.

DEM Parti "açığız" dese de, HÜDA PAR'ın "4. madde" önerisi laiklik tartışmalarını alevlendiriyor.

Demem şu ki:

Bu, toplumsal fay hatlarını çatlatır!

Meclis aritmetiği de cabası.

360 oy için bile muhalefet desteği şart.

Toplumsal kutuplaşma, medyanın tek sesliliği, yargı bağımsızlığı krizi...

Bunlar, anayasa sürecini bataklığa sürükler.

Netice:

Geniş bir mutabakat olmadan, bu hamle kaosa gebe.

Bugün aslında dün'dü, evet.

Dün, bugünün gölgesinde kaybolurken, Türkiye bir yol ayrımında.

Hasılı:

Bu anayasa çıkmazından çıkış için önerilerimiz şunlar:

1. Gerçek Uzlaşıyı Zorlayın:

Anayasa, bir partinin değil, toplumun ortak metni olmalı.

Tüm partiler, STK'lar, akademisyenler eşit söz hakkı ile masada olmalı.

Göstermelik değil, şeffaf bir süreç şart.

2. Mevcut Anayasaya Saygı:

Yeni anayasa konuşmadan önce, mevcut anayasanın ihlalleri (yargı kararları, AYM-AİHM uyuşmazlıkları) çözülmeli.

Güven olmadan uzlaşı olmaz.

3. Toplumsal Fay Hatlarını Korumak:

Laiklik, üniter yapı gibi hassasiyetler tartışmaya açılmamalı.

Bu, kutuplaşmayı derinleştirir.

4. Ekonomik Krizle Yüzleşin:

Anayasa, ekonomik sorunların gölgesinde meşruiyet kazanamaz.

Önce halkın refahı, sonra anayasa konuşulmalı.

5. Bağımsız Medya ve Sivil Toplum:

Sürecin meşruiyeti için medya özgürlüğü ve sivil toplumun katılımı elzem.

Tek sesli bir ortam, anayasayı gölgeler.

Hülasa:

Erdoğan'ın anayasa hamlesi, stratejik bir satranç oyunu.

Bir yanda "sivil anayasa" ideali, öbür yanda güç konsolidasyonu hesabı.

Demem o ki:

Bu süreç, ya Türkiye'yi birleştirir ya da kutuplaşmayı derinleştirir.

Netice:

Perdeyi araladık, niyet ortada.

Ama bu oyun, toplumsal mutabakat olmadan kazanılamaz.

Ezcümle:

Türkiye, bu çıkmazdan ancak şeffaflık, diyalog ve güvenle çıkar.

Hadi bakalım, karar vericiler:

Mevlam neylerse güzel eyler, ama akıl ve vicdanla hareket şart!

Cüneyt Şaşmaz

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.