Sadullah Özcan
Gündemi meşgul etmek
Yaşananlardan görülüyor ki hiçbir gündemi enine boyuna tartışıp sonuca bağlamadan başka konulara geçmek yeni trend. Bu her alanda böyle. Daha ciddi daha önemli gündemler suni çıkarılan gündemlerin gölgesinde kaybolup gerçek manada çözüme ulaşmadan uçup gidiyor. Çözüme kavuşmadığından ve neticelenmediğinden hiç ummadığımız bir dönemde karşımıza tekrar çıkınca ne yapacağımızı şaşırıp kalıyoruz.
Cuma günkü yazımızda seçmen tabanındaki hareketliliğe dikkat çekmiştim. Çünkü bu hareketlilik bugünkü var olan siyasi yapıların halkın beklenti ve taleplerinde ortaya çıkan yetersizlikten kaynaklandığı ortadadır.. Usulünce gelecekte siyasete devam etmek isteyen siyasi yapıların kurmayları ders çıkarıp bugünden tedbirlerini alarak halkın beklenti ve taleplerine uygun yeni stratejiler yeni projeler üretmek için harekete geçmelerine uyarıydı.
Bizim vazifemiz gazeteci ve köşe yazarı olarak hangi konu olursa olsun iyi ve doğruyu ilgililere sunmaktır. Bugün mevcut siyasi partilerin tabanlarında çok ciddi bir oynama var. 24 Haziran 2018 seçimlerinde oy verdiği partiden ister iktidar isterse muhalefet açısından seçmen memnun değil. Oysa iktidarlar yıpranır. Yıpranan iktidarların karşısındaki muhalefet güçlenmiyorsa suçu vatandaşta aramanın bir manası yok.
Türkiye’de 20. Yüzyılın hiçbir akımı ve ideolojisi kalmamıştır. Yavaş yavaş ideolojiler, dini anlayışlar, sosyal ve kültürel dinamikler kökten değişmektedir. Sağ-sol, laik-dinci tartışmaları birbirine karışmıştır. Yan yana gelmez fikir ve düşünceler ittifaklar kurabilmekte, ayrılmaz denilen yapılar çatırdayabilmektedir. Günümüzde özellikle siyasi yapılar karşıtlarından çok kendi içindeki ayrışmalara sahne olmaktadır.
Bugün özellikle siyaset alanında siyasi partilerin en büyük handikabı kendi iç dengelerinin sarsılmasıdır. İzlediğim ve gördüğüm kadarı ile partilerin iç mücadeleleri ve kendi içlerindeki ötekileştirmeleri siyaseti bir çıkmaza doğru götürmektedir.
Öyle görülüyor ki gelecek dönem siyasi yapı tıpkı 1990’lı yıllar gibi dağınık bir tabloya dönüşecek. Allah’tan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin getirdiği zorunluluktan dolayı Başkan seçiminde %50+1 için siyasi bloklaşmalar en azından Yürütme’nin zaafa girmesini önlemektedir.
Tüm bunlara benzeyen problemler yaşayan Türk siyasetinde son günlerde bu gerçekleri örtercesine habbeler, kubbeye döndürülmeye çalışılmaktadır.
Kavram kargaşası ve kelime oyunları siyaseti esir almamalıdır. Gerçek manada iktidara talip olanlar ve iktidarda olanlar seçmen tabanındaki hareketliliğin ne manaya geldiğini iyi görmelidir. Yoksa önümüzdeki günlerde çok gereksiz ve dünyada sonuç vermeyen partiler üstü siyaset modasına kendinizi kaptırır ileride toparlanması imkânsız yeni siyasi krizlerin önünü açarsınız.
Oysa hem bizde hem de dünyada siyaset kurumunun istikrarı o ülkenin hem içte hem de dışta gücülüğünün ana ölçeğidir. Türkiye’nin dışarıya karşı gücü siyasetin dağınık olduğu dönemler çok ciddi azaldığı bilinmelidir.
Böyle dönemlerde siyasetçilerin üç günlük çıkar için ülkeyi ipotek vermek zorunda kaldıklarını geçmiş dönemler deki örneklerden biliyoruz. Sonra bu ülkenin kaynaklarının bir 100 yıl daha ipotek altında kalmasını engelleyemeyiz.
Kalın sağlıcakla…