Çidem Ayözger Ergüvenç
DUYMAK
Beş duyu organımızı tek tek ele alıyor gibi bir izlenim bıraktıysam özür dilerim, hiç böyle bir niyetim yok. Türkçede duymak sözcüğü hem işitmek anlamında hem de hissetmek yerine kullanılır.
Gurur duymak deyişi eğer yerinde kullanılıyorsa söyleyenin kendisini ya da kastettiği insanı yüceltir; yeter ki neyle gurur duyduğumuzu doğru saptayalım. Türkiye’nin gaflet içinde kendisiyle gurur duyduğu nice bırakın gurur duymayı adeta lânetlemesi gereken insan sayısı pek de az değildir. İnsanlar bunları ahmakça “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye yüceltir. Bu aymazlar gibi düşünmeyenlerin de hiç hadlerine düşmediği halde sözcüsü kesilir.
Eskiden Cumartesi günleri yarım gün çalışılırdı. Ben de bir Cumartesi günü ehliyet sınavını hem de çok iyi bir dereceyle kazandım ve ehliyetim çıkana kadar araç kullanma hakkı veren bir belge elime tutuşturdular. Eşim Pazartesi sabahı Ankara’nın oldukça yokuşlu bir yerinde bulunan bir bankaya gidip para çektikten sonra ofisine gelmemi rica etti. Pazartesi sabahı, trafik yoğun, ben bu işi nasıl başaracağım diye düşünürken kuyruğu dik tutma dürtüsüyle yola koyuldum. Kör topal bankanın önüne geldim; sol yaptım ilerledim, sağ yaparak geri gittim, topladım öne geldim. Oley! Arabamın dört tekeri dümdüz ve ben kaldırıma paralel duruyorum. İndim, gururla arabamı kilitledim, gideceğim; arkamda herkes canhıraş korna yapıyor. Arkamdaki araca döndüm, işaretle güzel park ettiğimi anlattım. Adamcağız camdan dışarı sarkıp, tam da yolun ortasına park ettiğimi, trafiği felç ettiğimi söyledi. Gururum yerle yeksan. Çok güzel yanaşmıştım ama kaldırıma değil.
Öfke duymak da çok insancıl bir duygudur. Ancak bunun dozunda sergilenmesi gerekir. Her gün televizyona çıkıp haklı haksız öfke duyduğu insanlara çemkirmek, nefretten kararmış bir suratla sağa sola saldırmak bir insanı yüceltmez, aksine kendisine bel bağlayanlara caydırıcı olur..mu acaba? Yoksa imam hep bildiğini mi okur. Yakında göreceğiz.
Gerek duymak aslına bakarsanız sorumluluk ister. Bir baba ailesini gerektiği gibi besleme, rahat ettirme, sağlığını korumu ve daha birçok olumlu şey yapmakla yükümlüdür. Diğer aile bireyleri beklentileri yerine getirilmeden aile babasına kayıtsız şartsız biat ediyorsa ya içinde bulunduğu durumu anlayamayacak kadar eblehtir ya da hakları için savaşamayacak kadar edilgen, tembel, duyarsız. Umarsız olduklarını düşünmek bile istemiyorum.
Üstlendiği görevin sorumluluğunu duyması bir insanın birincil görevidir. Hem mevki sahibi olacaksın hem de hem de senin koltuğuna senelerdir oturmayan rakiplerini başarısızlığının gerekçesi olarak göstereceksin. İnsanları cahil bırakacaksın, zekâ eğitimle gelişir; doğru dürüst besleyemeyeceksin, zekâ beslenmeyle ilintilidir. Din cambazlığı yapacaksın, almışsın karşına cahil, iyi beslenmeyen, düşünmeden, irdelemeden, tartışmaya yanaşmayan dogmatik kafaları gel keyfim gel.
Sevgi duymak bence en güzel duygudur. Ailesine, dostlarına, doğaya, çevreye sevgiyle yaklaşmak, tüm insanları sevgiyle kucaklamak ne güzel, insanı ne kadar da hafifleten bir duygudur. Ben genellikle insanlara sevgiyle yaklaşır, gerekli gereksiz onlara yardımcı olmaya çalışırım; yetmiyor gibi insanların benden beklentilerini de elimden geldiğince kusursuz yapmak isterim. Böylesi bir yaklaşım bugün artık ne yazık ki demode oldu. Toplumunu sevmesi gereken bazıları ne yazık ki sevmek bir yana adeta nefret saçıyor. Acı, çok acı.
Gelelim duymak fiilinin asıl işlevine. Yüksek bir ses su gibidir, ne yapar, eder bir yolunu bulup size ulaşır. Motosikletli kuryeler avaz avaza müzik dinleyerek ve hiç kural tanımadan caddelerde, kaldırımlarda fink atıyor. İsmi lâzım değiller de haber kanallarında çığırıyor, meydan onların. Ne olsa birçok televizyonun yaklaşımı belli.
Gelelim tat almaya. Acı bir şey yersiniz diliniz yanar. Evinize yarım kilocuk olsun hiç değilse peynir bile götüremezsiniz bu kez içiniz yanar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.