Kerime Yıldız
GİNE: İŞTE BU YÜZDEN DAHA ÂDİL BİR DÜNYA MÜMKÜN DEĞİL!
6 Eylül 2021’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Daha Adil Bir Dünya Mümkün” isimli kitabı, kitapçı raflarında yerini aldı.
Aynı gün Batı Afrika ülkesi Gine’de Devlet Başkanı Conde’ye askerî darbe yapıldı.
Erdoğan, “kardeşim” dediği Conde’nin başına gelenler hakkında herhangi bir açıklama yapmadı.
Ertesi gün Yeni Akit yazarı Ali Karahasanoğlu, “Ey Kemalistler! Niye Gine’ye sessizsiniz?” diye hesap sordu.
İşte bu yüzden, daha âdil bir dünya mümkün değil!
İşte bu yüzden dünya, beşten büyük değil!
KUYRUK MU KÖPEĞİ SALLAYACAK, KÖPEK Mİ KUYRUĞU?
Fehmi Koru, Türkiye gazetesinin AK Parti ile yolunu ayırdığını yazdı. Cem Küçük’ün ekonomiyi eleştirmesini örnek veren Koru’nun şu ifâdesine katılmamak mümkün mü?
“Mesleklerini evrensel ölçülerde sürdürmeye çalışanları meslek dışına itmekten zevk alıp üstelik o duruma düşürdüklerini ‘medenî ölü’ ilân edenlerin şimdilerde sergilemekte oldukları telâşı zevkle izliyorum. O kervana şimdilik -benim tâkip edebildiğim gazetelerde- bu kişi katıldı. Arkası gelecektir.”
“Evrensel ölçü” ifâdesine katılmıyorum ama ben de bu telâşı zevkle seyrediyorum. (Yanlış anlaşılmasın, gazeteci olduğum iddiâsında değilim. Koru’nun bahsettiği linçten nasibini alan köşe yazarıyım sâdece.)
Türkiye gazetesi yazarlarının, peş peşe markete gideceği tuttu. Anlayacağınız Baba Tâhir, Terkos’da domuz leşi gördü.
İsmi lâzım değil, aynı gazetede Cem Küçük’ün sağa sola attığı fetö iftirâsını alkışlayan bir yazar var. Yazık! Lidere güzelleme yapmaya o kadar alışmış ki Türkî Cumhuriyetlerin muhteşem(!) liderlerini övüyor. Eh Külliye kıtlığı mı var? Bizimki olmazsa başkası olur.
Cidden bu yazarların kıvırmalarını zevkle seyrediyorum. Hattâ kafamda kurgulayıp çok eğleniyorum.
Kıvırın kıvırın! Oh şöyle yandan yandan!
Oh oh oh! Omurga olmayınca ne de güzel oluyor! Altmış... Yetmiş... Seksen... Doksan...
Sorun değil! İki gün sonra patronlarıyla iktidar anlaşınca Diyanet’in tavsiyesine uyar, geç vakit semt pazarına giderler. Utanmadan sıkılmadan, her şeyin ne kadar ucuzladığını yazarlar.
……..
1997 yapımlı Barry Levinson'un yönettiği Wag the Dog filmi, İktidar-medya ilişkisini şöyle özetler.
“Köpek, neden kuyruğunu sallar? Çünkü köpek, kuyruğundan daha akıllıdır. Eğer kuyruk daha akıllı olsaydı köpeği sallardı.
Akıl, köpektedir. Bu yüzden kuyruğunu, istediği gibi sallar. Yâni iktidar, medyayı yönlendirir. Kuyruk, köpeği ne kadar sallarsa sallasın sonunda köpek, son sözü söylemektedir. Medya, var olan gündemi değiştirebilir, olaylara yön verebilir ve izleyicileri yanlış bilgilendirebilir. Yine de güç, iktidardadır. Yâni medya ne kadar güçlü olursa olsun iktidar ne isterse o gerçekleşir. İktidarın istediğini yerine getirmeyen medya yok olur.”
.....
Başlı başına bir yazı konusu ama yazmadan edemedim. Birkaç gün evvel Boğaz’a nâzır tepedeki evinden, “Açlık yok, açgözlülük var” diyen Alev Alatlı, bakın 2007’de ne demiş:
"Hiç kimse, evine ekmek götüremeyen, bu yüzden aşağılanan, çâresiz genç erkek kadar öfkeli olamaz. Genç nüfusumuzu, kendilerinin ve âilelerinin geçimini sağlayabilecek becerilerle donatamazsak bugünün Kandil Dağı, yarının Erciyes’i olabilir."
Ellisine gelen neyse de seksenine merdiven dayayanın kıvırması hiç çekilmiyor!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.