Alp Tufan
GİZLİ TARİHİN SAVAŞLARI
Severek yazılarımı okuyan dostlarım,yazılarımın bazılarından konuları keserek ileri zamana bırakıyorum,son MAHFİLİN YIKIM EKİBİ başlıklı yazımın sonunda bir hadiseden bahsettim ve 1.Susurluk tarihçesi demiştim.
Bu doğru ve tamamen yaşanmış bir hadise 1984 yılının ocak ayı içinde.
Bu trafik kazasının detaylarını ilgili zamanda dönemin MİLLİ GÜVENLİK KURULUNA ve çok değerli büyüğümüz dönemin MİT kurumu KAÇAKÇILIK ve İSTİHBARAT DAİRE başkanı sayın MEHMET EYMÜR beyin yaptığı operasyonlara kadar geleceğiz.
Yazıda anlaşıldığı gibi kazanın baş aktörü benim,kız arkadaşıma gizli giderken o gece böyle bir olay TARİHİ vuku buldu,tek tesellimiz olay anında kaza yapan taraflarda ölüm gerçekleşmedi,herkes ağır yaralı olarak hayata döndü,büyük geçmiş olsun dönemin devlet büyüklerimize…
Tabi o zamanın şartlarında ve tarihinde hiçbir şekilde sızma olmadan hadise kapandı.
Okurlarım anlamışsınızdır ben gazeteci değilim,fakat bilgi ve birikimimi bize yakın alaka gösteren basındaki dostlarımız ile vatanımıza,milletimize faydalı olmak için kaleme alıyorum..
Bu bağlamda NGAZETE imtiyaz sahibi sayın NURAY BAŞARAN hanımefendiye bana gazetesinde bu imkanı verdiği için çok teşekkür ederim.
Sevgili dostlarım ben aile seceresi olarak derin ülke tarihinden gelen bir insanım.
Hazreti ALİ’nin bir sözü ile eğitim aldık çocukluğumuzdan itibaren.
HAKSIZLIK KARŞISINDA EĞİLMEYİNİZ.
ÇÜNKÜ HAKKINIZLA BERABER ŞEREFİNİZİ DE KAYBEDERSİNİZ.
Hayatım ülke gizli tarihi ile suyun altında paralel geçti.
Ailede babam beni silahşör gibi çocuk yaşta yetiştirdi.
Haksızlık karşısında hiç eğilmemem için her türlü çocuk yaşta eğitimi verdi.
Buna her türlü silahı kullanmakta dahil.
1978 yılında büyük bir arazi konusunda ailemizin ortağı olan bir gurup, TRABZON kökenli bir inşaatçı tarafından sayın İ.AYDIN çocuğunu öldürürüz diye babamı telefon ile tehdit ediyor.
Rahmetli babam bir kaç yıl evvel bana hediye ettiği CZ marka 6.35 mm tabancayı yanımdan hiç ayırmamamı , eğer bana zarar vermek için birisini hissettiğim andan itibaren çekinmeden üstlerine ateş etmemi tembih etti, hadise vuku bulursa hemen kaçarak karakola gitmemi oradan kendisini aratmamı anlattı.
Zaten bir yıl evvelki Karadeniz gezisinde TRABZON'DA yaylada benim nasıl duran hedeflere 15 metreden atış yaptığımı Karadenizli dostlar görünce şok olmuşlardı, biz de KONYALIYIZ:)
Anlatmak istediğim haksızlık,tehdit,şantaj bunlara boyun eğecek insan değiliz her türlü bilgi birikim aktarılırken bunlarla uğraşacak psikoloji ve ruh halini bize küçük yaştan yerleştirdiler.
17-25 aralık 1998 yılında şahsıma aile fertlerimin de içinde olduğu dönemin derin devlet yapısının yaptığı bir operasyon oldu,bu operasyon o kadar ağır bir hadisedir ki KARABULUT lafını icat eden MAHFİL buradan esinlenmiştir.
Tabi ipler benden çıkınca olaylar ipleri eline geçiren DERİN DEVLETİN BARONLARININ emrine geçti.
Bu hadiseden sonra çok zor yıllar geçirdim bugüne kadar.
Bir çok suikast,sabotaj,komplo atlattım.
Yazmakla bitmez,fakat son on yılda iki defa yaptıkları hadise çok ağır oldu,aile yaşantımı ve çocuğumu çok etkiledi.
Çünkü mahfildekilerde artık 2010 yılına geldiğimizde perva kalmamıştı.
2010 başında girilen KOZMİK ODA’ dan sonra bir buçuk yıl hasta yatıp tedavi gördüğüm çok ağar tüberküloz hastalığının bittiği kesin iyileştiğim tarihte sabaha karşı evim basıldı,arama yapıldı.
Emniyette son günde ve savcılıkta öğrendiğim şu oldu İTO başkanı sayın MURAT YALÇINTAŞA şantaj yapan bir gurup ve bunların içinden çok uzun yıllar evvel beraber çalıştığımız ve dostlukta yaptığımız uzun yıllardır görmediğim MİT görevlisi bir arkadaşım,aynı zamanda hemşerim KONYALI.
Tabi yapılmak isteneni hemen anladım bu yapılan adım karıştırılan böyle itibar zedeleyici bir konu ile yapılmak istenen, AVRUPADA bazı merkezlerde şahsım hakkında itibar suikasti yapmak ve başarılıda oldular.
Bu konuları temizlemeye ve ilgili üst makama konuları aktarmam ve bir karşılık bulamamam beni çok üzdü.
Haklı bir insanın devamlı haksız duruma düşürülmesi çok ağrıma gitti.
Özellikle 15 temmuz 1981 tarihinde ani ölen amcam doktor MEHMET RAİF TUFAN ve 7 şubat 1983 günü kısa süre içinde rahatsızlanarak ölen rahmetli babam ziraat mühendisi ORHAN PERTEV TUFAN’nın ölümlerinin arkasından yaşadığım büyük stresli olaylardan çok sıkıntılar çektim.
Son kaçırılmam ve hapse atılmam artık bir daha bende TÜRKİYE DERİN yapısı ile OSMANLIDAN beri gelen gönül bağını tedavi edilmeyecek şekilde kopardı.
TANRI TÜRKÜ HER NEREDE VE NEREDEYSE KORUSUN.
SAYGILARIMLA...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.