Çidem Ayözger Ergüvenç
Gülmek
Gülmek ya da gülebilmek bir kafa yapısı meselesidir. Keyfiniz yerindeyse en ufacık bir şey bile sizi güldürebilirken kendinizi mutsuz hissetiğiniz zaman dünyanın en komik durumu ile karşılaşsanız neresi komik diye düşünebilirsiniz.
Aslına bakarsanız “ağlamak ile gülmek kardeştir” sözü de gerçekten doğrudur. En üzüntülü ortamda, belki de yaşamınızın ilk büyük acısıyla karşılaştığınızda sizi gülme krizi tutabilir. Benim başıma geldi; sevgili babamı kaybetmişiz, cenaze töreni için camideyken yaşlıca bir dilenci hafiften eğilip hanımların bacaklarına bakarken zenneler dışarı, zenneler dışarı diye söyleniyor. Zaten sinirlerim yay gibi gergin, birden gülme tuttu.
Gülmek aslında yaşamımızın merhemi gibidir. İçimizi ferahlatır, ruhumuzun karanlık taraflarını yıkar, temizler. Gülünecek şeyleri değerlendiremeyen, az gülen ve her şeyi fazla ciddiye alan insanlara birazcık acırım.
Bir yandan en keyif aldığım, diğer taraftan beni son derece zor duruma düşüren şey ise gülmemem gereken yerde gülmemin tutmasıdır. Amcamı kaybettik, İstanbul’a cenaze törenine gittim; törenden sonra evdeki duaya katılırken bir baktım çok sevdiğim bir yakınım gözlerini belertip aklarını ortaya çıkararak uyumamak için savaşıyor. Bu arada ara sıra başı düşünce hemen silkinip, etrafa gülümseyerek, kibarlıkla bakarak aslında durumu fark eden oldu mu diye kontrol ediyor. Beni feci gülme tuttu. Başımı öne eğdim, için için güldüğümü umuyorum ama titreyen omuzlarımın beni ele verdiğini de utanarak algılıyorum.
Yıllar önce şimdi oturduğumuz apartman dairesine yeni taşınmışız. Ben çalışıyorum, oğlum yuvaya gidiyor, eşim işleri gereği Ankara dışında. Öğle tatilinde biraz dinlenebilmek için eve geldim. Kapı çalında, üst katlarda oturan bir bey eşinin seyahatte olduğunu, çamaşır makinelerini bir türlü çalıştıramadığını söyleyip yardım istedi. Birlikte onların dairesine çıktık. Banyoya geçince makineye baktım ve sorunu anlayarak makinenin fişini prize taktım. Komşumuz çok etkilenerek ne kadar zeki olduğumu söyleyince gülmemek için kendimi tutamazken merdivenlere yöneldim. Omuzlarımın yine titremekte olduğunu hâlâ üzülerek anımsıyorum.
Yıllar önce, İstanbul’da çok yakın olduğum bir arkadaşımla birlikte onun evinde kalıyorduk. Evlerine döneceğimiz zaman her gün aynı saatte kalkan bir vapura biner, aramızda günlük maceralarımızı yeniden gözden geçirir gülüp söyler, bu arada çokça da kıkırdardık. Yine bir akşamüstü vapura binip yerimize yerleştiğimizde karşımızda oturan bir bey yanındaki arkadaşına, bunlar böyle aklı başında oturan cici kızlar ya, bir de vapur kalkınca gör; bir gülme krizleri tutuyor ki sorma, demez mi. Vapurun kalkmasını bekleyemedik…
İnsanlar çeşitli şekillerde güler. Söylenen bir sözü ya da yapılan bir şakayı ilk başta anlamayanlar herkesin güldüğünü görünce güler.
Yapılmış bir espri ya da şakaya hiç de komik olmadığı halde sırf kibarlık uğruna içtenlikle gülenler vardır.
Sonucu önceden belli olan tatsız bir durum gerçekleşince acı acı gülünür.
En acımasız, en sert eleştirisini yaptıktan sonra durumu hafifletmek istercesine kahkahayı atanlar vardır, tabii eğer yerseniz. Kara mizah farklı; asıl söylemek istediğinizi esprisi olmayan bir üslupla şakaya vurmaya çalışmak çok daha farklı.
Karşısındakini küçümsemek ya da dalgasını geçmek için bıyık altından gülünür.
Hiç de yerinde olmayan, size yönelik tatsız bir şaka yapmaya çalışanlara soğuk soğuk gülersiniz.
Televizyona çıkarsınız, rakibinizi eleştirmek amacıyla çok da tutarlı olmadan kendiniz söyler kendiniz gülersiniz, aslında alay etmeğe çalışıyorsunuzdur. Zekânız, yaratıcılığınız bu kadarla sınırlı ise kim kime aslında gülmektedir alenen bellidir. Bu durumda gülmüş olursunuz ağlanacak hâlinize. Milleti ahmak, kendinizi dehâ mı sanıyorsunuz.
Asgarî ücrete yeni bir zam geldi. Çok sevindim; artık işçiler yoksulluk çekmeyecek; yılbaşı geliyor istedikleri kadar et, pastırma hatta kuruyemiş bile alacaklar. Servetleri diz boyu oldu, hepsinin yüzü güldü. Böylesi bir gülüş, gülüşlerin kralı.
Bu arada akaryakıta biraz zam geldi. Nankörlük etmemek lâzım; zamsız maaş artışı kime nasip olmuş ki? Hadi zamlara aldırmadan hep birlikte gülelim ne de olsa işçilerimiz köşeyi döndü. Memurlar, emekliler de susmayı bilsinler. Memurlar? Allah devlete zeval vermesin, onlar da yetinmeyi öğrensinler artık. Devletin gücü sınırlıdır. Emekliler? Çalışmışlar, çabalamışlar tamam; sağlık hizmetleri ama bugün ama bir yıl sonra karşılanıyor ya. İstediğin gibi bir yaşam sana sunulamıyorsa yaşadıklarına say. Eğer yaşayamadıklarını hesap edecek olursan işin içinden çıkamazsın o yüzden kalender olmayı öğren; bardağın dolusu varsa onu gör; eğer yoksa… Gülmeye devam.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.