SAVAŞ… (2)

Küresel güçler, 3. Dünya savaşına koşarken; ne yazık ki savaşa doğrudan girmesini ya da kendilerinden yana taraf olmasını istedikleri topluluk ve ülkeleri de , ‘iç karışıklık’ ile baş başa bırakma gayretinde.

Küresel güçlerin projelerinin olduğu, dünyanın merkezi coğrafyasının tam da ortasında olan, hatta hangi tarafta olursa , o tarafın adeta zafer kazanmasını sağlayacak jeopolitik gücü olan ülkemizde, son zamanlarda bu durumdan doğrudan nasibini alan ülkeler arasında…

Bu nedenle Türkiye gelinen noktada , içeride farklı savaşlar ve provakasyonlar ile ile karşı karşıya gelmiş durumda…

‘Yerel seçimlerin hemen arkasından başlayan iki hukuki dava, bunun ilk adımı oldu’ demek yanlış olmaz.

Uzun zamandır vicdanları rahatsız eden Sinan Ateş cinayeti davası, hemen arkasından devam edecek Hablemitoğlu cinayeti, Ayhan Bora Kaplan Dosyası ve belki birkaç faaili meçhul cinayet ile ilgili devam eden ve edecek süreçlere bakınca; hepsi bir arada ‘ortaya karışık ‘konulmuş bir yemek var ortada adeta..

Kuşkusuz bunların tümü halk nezdinde gerçeğin ortaya çıkması için hassas ve siyasi iklime etki edecek mayınlı alanlarımız.

İşin ilginç tarafı aynı zamanda sonuçları itibarıyla; hem milliyetçiler, hem de ulusalcıları doğrudan baskılayan da konular…

İlginç değil mi?

İnsanın aklına 12 Eylül’de Kenan Evren’in, ‘Bir sağdan bir soldan ‘ diyerek açıkladığı cezalandırmamodelini akıllara getiriyor.

Bu arada yanlış anlaşılmak istemem. Elbette ülkemizde kriminal ve karanlık olan her şey ortaya çıkarılmalı. Aydınlanmalı. Adalet yerini bulmalı.

Elbette sığınmacı sorunu, uzun zamandır sıkıntılı bir durum. Elbette 250 bin Dolarlık gayrimenkul karşılığı ‘vatandaşlık’ promosyonu kabul edilebilir bir durum değil….Ki gelinen noktada, kira ve gayrimenkul fiyatları ile içinde bulunduğumuz ekonomik kriz artık kimseye ‘başını sokacak ev hayali ‘ kurdurmuyor.

Elbette emeklinin durumu, artan işsizlik, bir kesimin inanılmaz ekonomik kazanımı, - ki bu ülkeyi yöneten bu kesim çoktan gerçeklikten ve sokaktan koptuğu için - yaratılan büyük bir ‘öteki Türkiye’nin öfkesi,olası bir iç karışıklık ortamı için pimi çekilmiş bombalarımızdan sadece bazıları.

En son Milli maç sonrasında Melih Demiral’e UEFA tarafından açılan soruşturma da sıradan ve masum bir olay elbette değil… Bakalım daha neler ve kimler soruşturulacak?

Bundan sonra karşımıza daha neler çıkartılabilir, dikkatli olacağız.

Örnekleri de çoğaltabiliriz.

Zaten uzun zamandır varlığını sürdüren gerilim siyaseti ,ülkeyi ortadan ikiye böldüğü içindir ki, yeniolası çatışma alanları yaratmak da, bunu kullanmak da daha kolay gerçeğini de göz ardı edemeyiz..

Elbette hukuk ve adalet uzun zamandır kimseye güven vermiyor iklimi de hala sürüyor…

Bir yandan da ‘öteki Türkiye’nin iktidara taşıdığı ve ‘Yeni Türkiye ‘ söylemi ile yola çıkan siyasi otorite; büyük bir ‘Yeni Öteki Türkiye’ yaratıp, ‘İnançlı ve Müslüman Gençlik ‘ yetiştirme idealizminde; Nisa Suresi 58. Ayet’e bile uyamayınca; kimler ehil kimler değil noktasının, gelecek olağanüstü günlerin en büyük problemi olacağını söylemek yanlış olmaz.

Ya da kimler ehil kimler değil, bu dönem birturnusol görevi görecek. Ehil olarak gösterilenlerin yetenek ya da yeteneksizliği ise ülkemizin kaderini belirleyecek.

(Nisa Suresi 58. Ayet: Allah, size emanetleri ehline teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman da adaletle hükmetmenizi emrediyor.)

Bu arada bir şeyler bozulunca, her şey etkileniyor ve bozuluyor.

Hep söylerim; bir ülkede iktidar kötüyse, bu muhalefetin daha kötü olmasındandır. Uzun süren iktidarlar da, ya çok iyi olduğundan ya da alternatifsizliktendir.

Türkiye’de seçmen yerel yönetimleri muhalefeteteslim edip , ulusal ve merkezi yönetimi ise bir türlü teslim etmemektedir.

Son yapılan yerel seçimlerde de seçimi muhalefet kazanmıştır. Yerel yönetimleri kazanan ana muhalefet önce hükümet ortağı olmak istemiş, bu olmayınca da şimdi erken seçim istemektedir.

Dünyada başta ABD seçimleri olmak üzere, olası 3. Dünya Savaşı nedeniyle olamayabileceği ya da zor olacağı bile konuşulurken…Ne diyeyim Nisa Suresi 58. Ayet iktidarın da muhalefetin de ihtiyacı diyelim.

Gelelim 3. Dünya savaşında kimlerin kimlerle hareket ettiği ve edeceğine… Kuşkusuz Milli Savunma Bakanlığımız her türlü senaryoya hazır olduğumuzu geçen hafta açıkladı.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ise yoğun diplomasi trafiği ve yeni alternatifler üzerine açıklamaları ile savaşın alanının genişlememesi çabalarını sürdürürken , Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile ilgili yaptığı son açıklamaları ve tavrı; doğru ve yerindedir. İç politik malzeme olmayacak kadar da değerlidir.

Bunun iki sebebi vardır: birincisi, uluslararası ilişkilerde duygusallık yoktur. İkincisi daimi dostluklar ve ebedi düşmanlıklar hiç yoktur.

Hele de bugün gelinen noktada ; anlık çıkar çatışma ve çakışmaların yaşandığı yeni dünya düzeninde, ülkemizin çıkarları nerede ise , her devlet adamı orada olmak zorundadır.

Ülke koltuğunuzdan önemlidir ki, ülkenizin olmadığıve olamadığı yerde koltuğunuzu konuşmak trajikomiktir.

Gelinen noktada dün başlayan Kazakistan seyahati; başta Putin ile yapılan görüşme, Azerbaycan ve Suriye ilişkileri açısından çok önemli. Hemen ardından gerçekleşecek NATO zirvesi de Türkiye’nin yol haritasını belirleyecek önemli toplantılardan.

Elbette konjonktür dizilmiş bir domino gibi. İlk taşı kim ve hangi sıradan yapacak.

Kıbrıs mı? İran mı? Çin mi? Amerika mı? Balkanlar mı? Kafkaslar mı?

Her yer ve her şey , her an olabilir. Yazması bile zor. Gerçekleşmemesi dileğimiz ama artık olasılıklar da ortada ve aleni. Bir sonraki yazıda devam edeceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.