Trump Koltuğu Bırakmazsa Ne Olacak?
ABD'de seçim krizi günden güne kaotik bir hal alırken mevcut başkan Donald Trump yaptığı son paylaşımda yine seçimi kazandığını öne sürdü. Akıllarda "Ya Trump koltuğu bırakmazsa" sorusu dolanıyor.
ABD’de açıklanan seçim sonuçlarına göre Demokratlar’ın adayı Joe Biden, başkanlık koltuğunu devralmak için gün sayıyor ancak seçimin kaybeden tarafı, mevcut başkan, Donald Trump, Beyaz Saray’daki ofisinden kolay kolay çıkmaya niyetli değil.
Son olarak Twitter üzerinden yaptığı paylaşımla yeniden “Seçimi kazandım” diyen Donald Trump’ın nasıl bir yol izleyebileceği merak konusu. “Akıllarda Trump gerçekten koltuğunu koruyabilecek mi” sorusu da yer ediyor.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da “İkinci Trump yönetimine geçiş süreci pürüzsüz olacak” ifadelerini kullanmıştı. Peki bu mümkün mü? İşte sorular ve cevaplar:
1. Bu noktadan sonra Donald Trump’ın başkanlık koltuğunda kalmasını sağlayacak anayasal bir yol var mı?
Bu çok zor. 14 Aralık’ta delegeler başkanı seçmek için oy kullanacak ve tüm eyaletler çoğunluk oya göre delege yollayacaklar. Biden’ın 270 oyu rahatlıkla aşması bekleniyor. Hatta Biden’ın üstünlüğü bir eyalette sonucun değişmesiyle bile etkilenmeyecek. Ayrıca Michigan, Nevada, Wisconsin, Pennsylvania ve Arizona’da muhtemelen inceleme sonunda bile Biden önde çıkacak.
Trump, teorik olarak Michigan, Wisconsin ve Pennsylvania gibi Cumhuriyetçi ağırlıklı meclislere güveniyor. Federal kanunlara göre eyalet meclisleri, 14 Aralık’a kadar “seçimin sonuçlanamaması” halinde, çoğunluk oya bakmaksızın delege yollayabiliyor. Ancak ABD tarihinde daha önce hiç rastlanmamış olan ve ABD basınında “suistimal” olarak adlandırılan böyle bir hareketin uygulanması hiç beklenmiyor.
California Üniversitesi’nde Hukuk Profesörü Richard Hasen da ABD basınında genişçe ifade edildiği şekilde bu hareketin demokrasiyi hiçe saymak olacağını belirtiyor.
Trump’ın delege çoğunluğunu kazanması için, birkaç eyaletin bu sıradışı adımı atması gerekecek ki bu, çok yoğun tepkilere sebebiyet verebilir ve ülke genelinde gerçek bir demokrasi krizine neden olacak bir hareket doğurabilir. ABD genelinde korku duyulan ihtimal bu.
2. Bunlara rağmen Cumhuriyetçiler böyle bir adım atmaya nasıl yaklaşıyorlar?
Seçim gününden kısa bir süre sonra, Pennsylvania’da senatodaki önemli Cumhuriyetçi isimlerden Jake Corman delegeleri, halk oylamasının galibine vermeyi düşündüklerini ifade etti. Corman, ayrıca ekim ayında yaptığı bir açıklamada eyalet meclisinin “delege seçiminde veya başkanlık seçiminin sonucunu belirlemede parmağı olmayacağını” ve böyle bir şey istemediklerini söyledi.
Biden’ın 270 oyu rahatlıkla aşması bekleniyor. Hatta Biden’ın üstünlüğü bir eyalette sonucun değişmesiyle bile etkilenmeyecek. Fotoğraf: Reuters
Bununla birlikte Pennsylvania’da eyalet meclisindeki Cumhuriyetçiler, Trump ve ekibinin “hile” iddialarını inceleyeceklerini de açıkladı. Ayrıca Michigan’da ve Wisconsin’de de inceleme başlatılacak. Bu eyaletlerin hiçbirinde sonucu değiştirecek bir problem olmadığı düşünülüyor.
3. Trump’ın açtığı davalar ile bu konu arasında bir bağ var mı?
Doğrudan bir bağ yok. Trump’ın ekibi oyların sayılmaya başlandığı günden bu yana şüpheler üzerine dava açıyor ancak bunun yalnızca belirsizliği artırmak ve süreci uzatmak için yapıldığı düşünülüyor.
Özellikle Pennsylvania ve Michigan’da, Trump’ın ekibinin, sonuçların resmiyet kazanmasını engellemek ve son gün olan 8 Aralık’tan önce sonucun belli olmasını engellemek istediği öne sürülüyor.
Tüm eyaletlerde en geç 8 Aralık’ta kesin sonuçların bildirilmesi ve bu sonuçlara göre 14 Aralık’ta başkanın belirleneceği seçimde oy kullanmak üzere delegelerin belirlenmesi gerekiyor.
4. Her şeye rağmen Cumhuriyetçi ağırlıklı eyalet meclisleri çoğunluk oyları hiçe sayarsa, bu süreci durdurmak mümkün mü?
Evet. Tartışmalı dört eyalet olan Michigan, Wisconsin, Pennsylvania ve Nevada’nın dördünün birden valisi -tesadüfen- Demokrat. Valiler, eyalet meclisinin oy kullanacak delegeleri belirlemesini engelleyebiliyor. Valiler, Biden’ın resmen kazanması halinde oy kullanmaya gönderilecek olan delegeleri, 14 Aralık’taki seçime gönderebilir.
Böyle bir çatışma yaşanması halinde top Kongre’nin kucağına düşüyor. Burada da sahneye 1887’de yürürlüğe giren Electoral Count Act (Seçim Sayım Yasası) çıkıyor.
KARMAŞIK YASA...
Ohio Devlet Üniversitesi'nde hukuk profesörlüğü yapan Edward B. Foley tarafından kaleme alınan ve 2016'da Oxford Üniversitesi Yayınları tarafından basılan 'Ballot Battles: The History of Disputed Elections in the United States' (Sandık Savaşları: ABD'deki Tartışmalı Seçimlerin Tarihi) adlı kitapta da ele alınan oldukça karmaşık yasa, tıkanan 1876 başkanlık seçimlerine nokta koymak çıkmış ve Kongre'nin nasıl prosedürler uygulayarak hareket edeceğini kanunen belirlemişti.
Foley gibi pek çok uzman tarafından “yoruma çok açık”, “kafa karıştırıcı”, “çıkar çatışması barındıran” ifadeleriyle yorumlanan yasa, son olarak 2000 yılında George W. Bush ve Al Gore arasındaki seçimde Florida eyaletinde oyların yeniden sayılma sürecinde masaya yatırılmıştı.
Seçim 20 Ocak’a kadar sonuçlanmazsa ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi, vekaleten başkanlık koltuğuna oturacak. Fotoğraf: Reuters
Aslında özetle valilerin belirlediği delegelerin kabul edilmesi daha uygun görülüyor ancak burada da Mike Pence yönetimindeki Senato’nun devreye girebileceği konuşuluyor. ABD Temsilciler Meclisi ve Senato arasındaki bir çatışma durumunda sürecin çıkmaza girmesi halinde ise ABD Yüksek Mahkemesi son adres olarak tartışmaya dahil oluyor.
Ancak ne yaşanırsa yaşansın her şeyin bir sonu var ve çözümsüzlük ihtimali içinde bile Trump’ın dönemi 20 Ocak 2021’de son bulacak. Bu tarihe kadar sonuç belirlenemezse ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi, vekaleten ABD’ye başkanlık yapacak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.